30 Aralık 2009

E HAYAAATTTT...

pöffff...
bata çıka,
bata çıka,
bata çıkamaya...

pöfffffff..

sıkıcı, saçma

sıkıcı sıkıcıı..

pöffffffff...

oflaya, pöfleyeee..
offff...

eski aşklar, yenili eskilii aşklar..
pöffffff..

alacalı bulacalı..

daha siyah, en siyah... saf siyah...

sıkıcı, bıktırıcı, kırıcı, dökücü, yakıcı, yıkıcı..

pöfffffffff

kuralcı.... kuuuu-raaalll--cııııııııııııı...

kelimeler, kelimeciler... devrik, devirmelik, esrik, eserek.. .
zahir, zahar, zaar... evrim, evim, evim mi?

pöfff...

sıkıcı sıkıcı

değişim, gelişim, başa dönüşüm, değişim, gelişim, başa dönüşüm...................

noktalar noktalar noktalar..................

pöffffffff sıkıcı
pöffffffff sıkıcı
pöffffffff sıkıcı....

hımsssssss

bi s.git çocuk...


gereksiz adam



28 Aralık 2009

2010

Oysa hayat akıp gidiyor, her şey değişiyor. Biz aynı dairenin etrafında dönüp duruyoruz; bir huzurlu, bir hüzünlü, bir yalnız, bir mutlu....

Zaman geçiyor... filmlerde akan zamanı gösteren takvim yaprakları kadar kısa yaşıyoruz hayatı. Yine bir yıl, yine bir yıl bitiyor ve giderken yenisini bırakıyor geride. Süslü çam ağaçları, renkli eğlenceler, alkol... hep göstermelik mutluluklar, hep kendi dünyamdan sadece seyrettiğim bir hayat; bazen özenerek, bazen kızarak, bazen küserek...

Oysa hayat akıp gidiyor. Gelecek yıldan beklentim yok, ki biliyorum değişen tarihler hiçbir şey getirmez insana. Sadece değişirler, sadece kurulmuş hayatın bir parçasıdır tarih, sadece akıp giderler...

Ve bu akıp giden zamandan (beklemeye beklemeye), benim için istemesi artık olağanlaşan şeyi istiyorum; huzur...


gereksiz adam

22 Aralık 2009

HALA UMUDUM VAR

Benim hala umudum var...

(bu akşam herkes mutlu olacak, bu bi emirdir..:))

22.12.2009


Bugün bütün gereksizliğim üstümde yine...

26.12.2009


21 Aralık 2009

VE KAR GELİYOR

Aynı kelimelerle başladı bütün iç geçirmeler. Mekanları değiştirerek aradığım çıkış yolları karanlıkta kayboldu. Şu camdan bakıp yakayım bir sigara ya da karşı kaldırıma geçip kenarında tüneyeyim, bahçe içinde ki karanlık kulübede buluruz belki aydınlığı, olmaz mı?

Şşşşşş, sakın ''her yer aynı kapıya çıkacak'' deme, en azından deneyeyim.

Sonra çocukluğuma ineriz ve yapacaksak bunu eğer karşımdaki ikili koltuğa uzanayım, bugün ordan bakmadım hayata hiç, belki de aydınlıktır. Ve mümkünse indiğin çocukluğum sende ve irademin dışında kalsın...

Okuması yaşamasından daha kolay biliyorsun, onun için öffleme...

Ve kar geliyor sonbaharıma...


gereksiz adam







18 Aralık 2009

GÜNE GÜZEL BAŞLAYACAKTI

Oysa güne güzel başlayacaktı, gecede bırakmıştı aşk kalıntılarını. Sabaha başka bir dünyaya açacaktı gözlerini. Yeni bi aşk çalacaktı kapısını, yeni ve huzurlu. Ömür boyu mutlu yaşayacaktı ve gökten düşen üç elmayı herkese pay edecekti. Masal değildi, sabaha başka bir dünyaya uyanacaktı...

Çalar saatinin sesini, yattığı yeri, hayattan beklentilerini değiştirmişti. Herkese günaydın diyecekti, koşa koşa gidecekti işe ve güler yüzlü olacaktı.

.........

.......

Oysa güne güzel başlayacaktı, olmadı...


gereksiz adam

15 Aralık 2009

.........GEÇMİŞ ZAMANLAR.........

AYDINLIKTA AŞK

Bir gece açacağım kapıyı aydınlığa
sana dönecek yüzüm,
düşeceğim kollarına.

Bir sevda türküsü çalacak;
uzun,
hüzünlü...
Gözyaşlarım karışacak toprağa.
Seni arayacağım.

Aşk;
bir gece çalacağım kapını
Sana dönecek yüzüm,
ağlayacağım karanlığa.
Yüzüme düşecek gölgen,
aşk diyeceğim,
aşk aydınlıkta.....


21.12.2002


ŞİFRE

Rüya başladı
Mutluluk 12' de kaldı
Hayat gruba daldı,
grup tek renge boyandı.

16.12.2002

gereksiz adam

13 Aralık 2009

AŞI OLDUM AMA HASTAYIM ÜLEYNN...

Pazartesi Domuz Gribi Aşısı olan (ben bilimden yanayım arkadaş, sağlıkla ilgili bilgisi olmayanların söylemlerini dinlemiyorum), haftanın en sevdiği günleri -cuma ve cumartesi- hasta olmakla olmamak arasında yaşayan biri olarak tırstığım doğrudur. Malum aşı 15 gün sonra tesirini gösterecek. Bu durumda benim daha yaklaşık 8 günüm var hastalığa karşı tam korunaklı olmama (evet o kadar inanıyorum ve güveniyorum aşıya ve bilim insanlarına). Biraz zor nefes alıyorum, yediğim-içtiğim bi garip tat bırakıyor v.s. ama en çok sigaranın tadına varamamaktandır şikayetim. Oysa şöyle kahvesi bol 3 in 1 lerden bir tane yapıp yanında bi sigara patlatsam ve tadına vara vara içsem ne güzel olurdu şimdi.

Doktora gitmedim, gitmeye henüz niyetim yok. 5 günü aşkın süredir ateşim yok, sindirim sistemimde bi sorun yok, midem bulanmıyor ( haberlere baktığımda yaşadığım bulantılar tamamen dış etkenlerden kaynaklıdır), e durup durup ellerimi de yıkıyorum(Korunmuşumdur değil mi? yazmıştım birkaç ay evvel şurda bize düştü bol bol el yıkamak diye, sağlık bakanı söyledi benim suçum yok).

Neyse efem başbakanımız bi garip çalım atarak ''aşı olmayacağım'' dedi de hastanede ki izdihamlar önlenmiş oldu (ben öyle olduğuna inanıyorum, aksi takdirde 1 kg mı 5 tl olan ayakkabı alabilmek için bile birbirini ezen yüce halkımız yerdi birbirini Allah esirgesin, çok zeki çoookk). Böylelikle bana da aşı düştü şükürler olsun (çok egoistçe oldu değil mi?). Toplamda sevgili dostlarım, ''aaa aşı olmuştun neden hasta oldun ki'' söylemleri başımı döndürmeye başladı. Aşıyla ilgili her boku biliyoruz da, etkisini 15 gün sonra ancak gösterebildiğini bi türlü bilemiyor muyuz? hayır, bal gibi biliyoruz da, aşıya bok atacağız ya tutamıyoruz dilimizi, kemiği yok körolasıcanın...

aşı oldum ve hastayım üleynnnnnnn, var mı?

(Birde sağduyusunu bir türlü kaybetmeyen Türk halkının önünde saygıyla eğiliyorum.)


gereksiz adam

10 Aralık 2009

.(KAPALI YOLLARI AÇMA İSTEĞİM)

Bi garip çıkmazda tüm yollar. Başladığım(ız) her yolun sonu aynı kapıda buluşuyor üstelik. Anlaşılmaz olmanın (olmaya çalışmanın) verdiği hazza özlem mi her yolu tıkayan, bizi kendine çeken bilmiyorum ama, kendimi kandırmaktan öte bir istek bu (kapalı yolları açma isteğim)...

''Bu da olmaz, bunu isteyeyim bari.'' diyor gibi gözükebilirim kendime, olmaz dediğim olunca içten içe ''keşke olmasaymış'' nidalarını duyabilirim kendimden ya da bütün bunlar ne olduğunu anlamaya çalışma gösterileri olabilir, onu da bilmiyorum ama kendimi kandırmaktan öte bir istek bu (kapalı yolları açma isteğim)...

Bir sihir bekliyorum belkide ''sıkılmadan, acı çekmeden demokrasi gelsin'' diyen bir siyasi kadar şovenist durabilirim oradan bakınca, özel kanallar tarafından ölünce kıymetlenen herhangi biri gibidir belkide taleplerim ama kendimi kandırmaktan öte bir istek bu (kapalı yolları açma isteğim)...

Şimdi ''açıl susam açıl'' desem açılır mı bütün kapılar?

açılmaz, benim özelliğim ne?

çelişkilerle dolu olabilir her yaptığım-yazdığım ama kendimi kandırmaktan öte bir istek bu(kapalı yolları açma isteğim)...


gereksiz adam

8 Aralık 2009

HIM HIM HIM HIM

Böyle hım hım hım hım takılasım var.

ya da dum tıs dum tıs dum tıs gecelere akasım ( palavra, maksat yazmak olsun, gecelere akmak mı?)

kesin ve son kararımdır;

böyle hım hım hım hım takılasım var...

birde şöyle uzaktan bakıp, höm höm höm höm konuşup kelimelerle kendini büyüttüğünü sananlara kıs kıs gülesim var ya da yok kah kah kah kah gülesim var ve hatta daha büyük kahkahalarla..

ve şu şarkıyı dinleyip öte beri herkesle kaynaşasım var...


gereksiz adam

6 Aralık 2009

MSN

gereksiz adam
zaman su gibi akıp geçiyor biliyor musun?

......
evet

gereksiz adam
tabi herşeye şükür

......
yani evet

gereksiz adam
ona diyecegim yok ama
hayat acımasız biliyorsun
ve ben kendi hayatımı yaşamak istiyorum
günahsız
tereddütsüz
doğruyu sorgulamadan
ve burda değil
huzur denen şey diyorum
acaba ben mi bilmiyorum ne oldugunu
aslında huzurluyum da
farkında değil miyim?
şu var
yineleyeyim
sağlık önemli
Allah sağlık sorunu vermesin
işim var gücüm var

......
evet

gereksiz adam
ama bu değil işte
başka bir şey var
bulundugum zamanın kıymetlendirecek bir şey

......
şimdi sana şöyle bişey söyleyim
hayatı bir okul gibi düşün. Sen lise sondasın diyelim ve hangi üniversiteye gitsem diye karar veremiyor, hangisi benim için huzurlu olur diye düşünürken. Ben ilkokula neden başlayamıyorum derdindeyim
böyle düşünürsen biraz anlatabilirim sanırım
daha kötüleri var yani

gereksiz adam
onu biliyorum
farkındayım
ama ben
misal aşkı yaşamak istiyorum
ömrümün sonuna kadar

......
olacak inşallah

gereksiz adam
toplumun kuralları kaideleri olmadan
yadırganmadan
içimden geldiği gibi
yaradanla kavga etmeden

......
gereksiz adam bişey desem

gereksiz adam
de

......
annem odama geldi perde falan takılacak
sonra devam edelim mi

gereksiz adam
olur



4 Aralık 2009

.................AŞK OLSAM...................

Masanın başına otursam,
ben olsam.
Şarkı söylesem,
aşk olsam.

Bildiğim tüm geçmişim,
tüm sevdalarım,
sevdiğim çiçekler dizilse bir bir hayalime....
Ben olsam sapına kadar,
ağlasam gülsem,
aşk olsam.

Bir kalem alsam elime,
sayfalarca şiir yazsam,
temize çeksem,
okusam ağlasam gülsem..
Ben olsam,
şarkı söylesem,
aşk olsam..

Sezen dinlesem
savaşmasam sevişsem
Orhan veli' ye inat
serde erkeklik olduğu halde ağlasam..

Bugün ben olsam bu masa başında
Şiir yazsam,
uyusam uyansam,
aşk olsam...


gereksiz adam/05.10.2002

30 Kasım 2009

ŞİZOFREN

Boş yaşamları doldurup, iç dünyanda huzuruna engel takıntılar haline getirmekte bir meziyet değil mi? Bu yüzden takdir istiyorum, bu yüzden övgü istiyorum var mı ötesi ?

Ben kendimle kavga için gelmişim dünyaya, görevimi yapıyorum en layıkıyla. lakin zoru başarmak benim bünyemin asıl görevi. Sıkıntımı lazım, buyur bende mevcut.. geceden ürettim en tazesinden.

Başka bir hayatta olmamın doğruluğu garanti artık. Bu yaşam bana göre değil ya da gereksiz bir başkaldırı var ortada, olmayan her şeye. Düzeltmek için bir çabam yok artık, bozuk olmadıgına ikna edildiğim yaşamları. En doğalı sanırım sürüye takılıp, bozuklukları düzgün saymak. Artık budur yaşam felsefem diyorum ama kanmayın kendimi kandırıyorum, sabaha hatta az sonraya daha kavgalıyım hayata..

saygılar doğru yaşamlar, eğrilik bende..


gereksiz adam/01.12.2008

27 Kasım 2009

ORTAYA KARIŞIK KAVGA

Şunu anlamıyorum; dünyada sadece kurban bayramında hayvan kesilmiyor. Alem eğlence için hayvan avına gidiyor, öldürüp ölüsünü bile almıyor, neden sadece kurban bayramında bu ''hayvanlara acıma içgüdüsü'' oluşur millette?

Toplu olunca herhalde,toplu katliam söyleminden tırstığımız için, toplu deyince katliamı eklemek istiyor içimizden bi ses demek, ekleyip tırsıp, gıcık oluyoruz demek..
demek demek...
demek ya da dememek işte bütün salaklık bu cümleyi kuranda (bkz)

Ay kurbanları kesmeyelim, aç doyuralım daha iyi, yazık onlara, kuyruklarına kurban emmoğlu..böğğğ..

Kurban' ın doğuşunu biliyorsunuzdur eminim, eğer farklı bir şey yapılması istense yaradan meleğe söylerdi, hatta ol derdi melek peygambere koç getirmez aç çocuk getirir bunu doyur derdi. Yarı yolda Yaradan ve Melek arasında iletişim kopmuş değil ya, yani öyle Gsm iletişimi şeklinde değil ki bu durum iletişim kopsun..

bu sucuklar, bu bu et ürünleri sağ hayvanın budundan alınıyor, hayvanda zamanla o boşluğu dolduruyor diye bir şey olmuyor ne yazık ki, çatır çatır otomatik makinelerle gelişi güzel kesilip duruyorlar.. bu hamburgerler, bu modern yiyecek mekanları (McDonald’s, BurgerKing gibi) tonlarca etli yiyecekler yapıyorlar v.s. yani bi kurbanda celalleniyoruz ya helal olsun..

ama kesilmesin hayvanlar, noooluurrr.. ama ama ama kesilmesin hayvanlaaaarrr. bak üzüntüden takma tırnağım düştü, kesilmesiiiinnn...

Bugün Burger_King e gittim çok sinirlendim, ineği kesmişler, kıymışlar, köftelik hale getirmiş kızartıp önüme koymuşlar, bende yemişim.. ama neden neden kesiliyor bu inekler... neden.

neden
neden
kaplumbağa deden(tamam bunu yapmamalıydım, olmamalıydı)..

pöfffff bayram bayram işi gücü bıraktım laf yetiştiriyorum kendime, adam kalk birileriyle bayramlaş dellendirme beni..


gereksiz adam

25 Kasım 2009

NE DESEM BOŞ

Ne desem boş,

Şimdi ne desem boş, şimdi ne desem bi tarafımız yalan..

Ve artık ne desen boş, ne desen her yer biraz yalan


gereksiz adam

23 Kasım 2009

HER YER BİRAZ ANKARA

Ankara gibi sensizlik
Yeşili yok dağlarımın
Biraz gri,
biraz siyah,
biraz.....

Ucu bucağı yok kıraç dünyamın
Senden gideli,
biraz Ankara gibi her şey.
Biraz sessiz,
biraz sensiz,
biraz...

Bütün haberler aynı coğrafyayı gösteriyor
Bütün haberler biraz gri
Bütün haberler Ankara biraz
Bütün haberler sen.

Ankara biz gibi biraz;
kıraç,
soğuk,
yalnız....
Senden gideli her yer biraz Ankara


gereksiz adam


22 Kasım 2009

HEY ÖZGÜRLÜK

Windows Live Messenger bile son sürümünü ''zorla'' yüklettikten sonra bana, yemişim ben bu dünyanın özgürlüğünü.


Gereksiz Adam

21 Kasım 2009

ASLINDA SUSTUM

Günlerden cumartesi. Şu blogun sağ üstünde duran, kaynağını bilmediğim videosuna takılmışım. Sabahın bi körü uyanmışım hafta sonuna inat ve akşamdan kalma yine ruhum. Kelimeler doldu taştı içimde, uyku tutmadı velhasıl, da kelimeler öksüz kaldı.

(play again)

Neden sonra böyle oldu her şey biliyorum, çok iyi biliyorum. Şuurunu kaybetmiş kelimesizliğime aldanmayın, her şeyi biliyorum, susuyorum..

(play again)

Baksanıza, iki cümleyi bir şarkı uzunluğu (5:08) mesafede kurabilmişim, ne ala. Anlayın o kadar kelimesizim, çünkü hepsi içimde, çünkü hepsi piç, çünkü hepsi öteki.

Aslında susuyorum işte, bu kelimeler benim değil, bu kelimeler suskunluğumun..
aslında susuyorum işte,
aslında sustum......

suretim
..........
...

aslında
sustum.......

Offf biliyorum, yine yalnızlığa yelken açtım, farkındayım. çünkü o, çünkü yalnızlığım hala benim pasaklı kontesim, sol yanım..


gereksiz adam

18 Kasım 2009

ONAYSIZ FOTOKOPİLER

Sonra anlamsız oldu her şey... insanlar fotokopileşti, üstelik "aslı gibidir" onayı almadan. Öyle sıradanlaştılar ki, olağan farklı tınılar öcüleşti, ''tü kaka'' oldu. Bir tek onaysız fotokopiler doğruydu onlarca, bir tek onlar her şeye değer veriyordu. Kalanlar adi, öteleyici ve bilgisizdi.

Ve ben, aslımdan tek bir fotokopi çektirmeden, adi, öteleyici, bilgisiz halimle hayatta kendime yer arıyordum..........

henüz bulamadım.


gereksiz adam

17 Kasım 2009

KABLO KOPTU

13 Kasım 2007 Cuma 21. suları;

www.gereksiz-yazilar.blogspot.com enter bağlantı hatası
www.sezenaksu.gen.tr enter bağlantı hatası

ve adsl gitti.

dıııttttt

.Buyrun ben ....... size nasıl yardımcı olabilirim
-Şuan bağlantım yok, sorun nedir?
.Bakalım hemen
.........
.........
.Şuan herhangi bir arıza gözükmüyor, isterseniz arıza kaydı oluşturalım ekibimiz incelesin
-peki

14 Kasım 2009 Cumartesi 10.00 suları ekip gelir

.Herhangi bir arıza gözükmüyor
-İleride bir kablo kopmuş, sanırım ondan
.yoo, biz görmedik
-öyleymiş..

aynı gün 15:00 suları

dııııtt

.Ben .... size nasıl yardımcı olabilirim
- dün bir arıza vardı, bilgi de verilmedi, çözülmedi de
.Evet şuan genel bir arıza gözüküyor ama kaynağını bilmiyoruz, isterseniz bulunduğunuz ilçe şefliğinin telefonunu verelim arayın.
-peki

.....

Dııııtttt

-Bağlantı sorunum var ne zaman çözülür.
.En erken Pazartesi, bir iş makinasını kamyona yükleyip nakletmeye çalışırken kablo kopmuş
-Bugün çözülmez mi?
.Hayır

ve

dıııttt

.Buyrun ben .... size nasıl yardımcı olabilirim
-Bağlantı sorunum kablo kopmasıymış ama en erken pazartesi yapılabilirmiş. Haftasonu ekiplerinin bu kabloyu yapabilitesi yok mu?
.Var ... bey
-ama yapmıyorlar, en erken pazartesi yapılırmış.
.İsterseniz birde kablo arıza kaydı oluşturalım.
-olurrr...

15 Kasım 2009 Pazar

ses yok seda yok

16 Kasım 2009 Pazartesi

Şeflik

-Kablo kopmuştu, ne zaman yapılır?
.Bugün için imkansız
-peki

dıııttt

.Buyrun ben .... nasıl yardımcı olabilirim
-Bugünde yapılamıyormuş arıza.. doğal afet olmadı, ulaşılmaz bir yerde yaşamıyorum, sel, deprem v.s. yok. sadece bi kablo kopuk ama yapılmıyor
.İsterseniz bir şikayet kaydı oluşturabilirim
-oluurrr...

Ve aynı gün akşam suları kablo takılır, bütün mahallenin telefonu düzelir ama benimki hala bozuk..:)) (kadere baaakk, kadere baaaakkk)

Ve tamir ekibinden bir kişiye ulaşılır;

-herkesin teli düzeldi ama benimki bozuk
.ben bakıyorum hemen..

....................................................
ses yok

il müdürlüğü aranır

-cumadan beri böyle bir sorunum var, bana yardımcı olabilir misizin?
.tabi ben hemen bulundugunuz şefliği arayıp sizi bilgilendireceğim.

...............
ses yok

akşam ekipten biri;

. Yarın sabah 8.30 da orda olacak ekip..


16 Kasım 2009 Salı 12.00

ne gelen var ne giden, kime diyim sözümüüü...

Aynı gün 15.30 sularım

dıııttt

.Ben .... size nasıl yardımcı olabilirim.
-Hala gelen giden yok, sizin üstünüzde bi yetkiliyle görüşmek istiyorum
.Ne yazık ki böyle birşey mümkün değil, isterseniz bulunduğunuz şeflikte ki ekibin telefonunu vereyim onlarla irtibata geçin..:))
-İrtibatsız kalasıcalar sizi!

Ve akşam 16.00 suları

ekip gelir, zar zor gerekeni yapar, sorun çözülür!!!!

(Konuyla ilgili çooookkk şey yazarım, çok yere dalarım ama suskunluğumu koruyacağım faakaaattt, artık kamu kurumlarına laf diyenlere söyleyecek çok sözüm var. İpucu mu? özelleşmesi çok zaman önce yapılmış bir ''dünya devi'' firma bir kabloyu 5 günde bağlayamıyor ama reklamlarında maşallah en pahalı oyuncuyu oynatıyorlar. Ve ne yazık ki 3G si yeni yeni olgunlaşan bu ülkede başka bir seçeneğimiz yok, her yol Roma anlayacağınız. Ben bi devlet memuru olarak bir kişiyi en fazla 5 dakika bekletirim, büyük bir sorun yoksa.

Farkında mısınız, herkes bizi kandırıyor)


gereksiz adam

10 Kasım 2009

İNAT ZAMANLARIN KATİLİ

Önce beraber yürüdüğüm insan sayısı azaldı. Sonra daha az çalmaya başladı telefonum sesi (Sezen çalıyordu oysa, çok yazık) . Mesajlar, bölgesel haberlerden öteye geçmez oldu. Ve yürüdükçe sessizleşti yollar, karardı, puslandı, sustu....

Ve şimdi;

Ey sen!

İnat uğruna harcanan zamanların katili, umarım şimdi daha da mutlusun...


gereksiz adam

8 Kasım 2009

ŞEHİR

Bütün otobüsler aynı şehre gidiyor; sokak lambası olmayan, güneşsiz şehre. Araç farları bozuluyor sınırında, el fenerlerinin pili bitiyor. % 100 oyla tek başına iktidar olan acı partisi yönetiyor şehri.


ışıkları elinden alınmış şehir; otogarın yok senin, çıkışın yok.

Rüyalarımda polyanna' yı görüyorum, huzuru görüyorum ama sabah aynı şehirde uyanıyorum, karanlık şehirde...


ışıkları elinden alınmış şehir, güneşsiz bırakılmış şehir; suçlu ben değilim, bırak gideyim..


gereksiz adam


sezen aksu


7 Kasım 2009

........YOLUNU SEÇ ÇOCUK........

Saklan çocuk, saklan geceye.
Çocukluk etme işte,
saklan...

ya da
dur gündüzün tam ortasında
öyle kucak aç hayata
içine çek temiz havayı
ve
annene dön sonra..

ne olursa olsun
saflığını kaybetme

işte gece
işte gündüz.
yolunu seç çocuk
yolsuz olma
ve
ne yaparsan yap
sakın ortada kalma


gereksiz adam






POLYANNAYIM ÜLEYYYNNNN

Olur olmaz her söylediğini espri sanıp gülen Cem Yılmaz ruh halindeyim. Detayını bilmem tabi, gördüğüm kadar herşey, belki de efkarından yerle yeksandır...

Neyse efem,

mutluyum, mutlusun, mutlu...

Dışarıda ağaçlardan süzülen ay ışığı, bahardan kalma ılık bir hava, dere sesi, o, bu, şu.... Tıpkı masallarda ki gibi...:)

polyannayım üleeeyynnnnn....


gereksiz adam

4 Kasım 2009

..................................................

KİM BİLİR!

Kim bilir!
belkide ben,
hayal suçlusuyum...
zamandan bağımsız,
yanlış mekanlarda,
yanlış insanlarlayım.

Kim bilir!
belkide ben,
suçsuzum...
karanlıkta,
hayalimi kaybetmişim..


gereksiz adam

2 Kasım 2009

AŞK KİRLENDİ

Aşkı cinsellikten kurtarıp en saf haliyle hizmetine sunardım belki.
Sadece yanağından öperdim.
freud' a inat kirlenmesin aşk diye uğraşırdım...

ama olmadı,
bir olduk, aşk kirlendi....

Ve unutma, suç ikimizde...

(yok öyle değil okuyucu. bilirim aşk hepsiyle bütündür ama bu başka. at gözlüklerimi takmadım sakın ha... bi kalp yarası de geç işte)

.........................................................

Bazen nokta koymak zordur ama virgül de burda şık durmaz, anla.


gereksiz adam


30 Ekim 2009

ÇOCUKLAR

Çocuklar eski araba lastiklerini yuvarlıyorlar bayır yoldan. Azimle koşuyorlar peşinden, sevinçten uçacakmış gibiler....
Çocuklar kavga ediyor yerli yersiz.
Çocuklar annesini seviyor, annesi çocuklarını..
Çocuklar saf, temiz, yalansız, riyasız.
Çocuklar babasını seviyor,
babası
seviyor! çocukları..
Çocuklar, evet o zamanlar çocuktular..

Çocuklar büyüyor,
Çocuklar kirleniyor
Çocuklar annesini seviyor,
Çocuklar büyüdükçe yalnızlaşıyor.
Çocuklar büyüyor,
bakın büyüyor çocuklar,
sonra
kirleniyorlar...
Çocuklar kirleniyorlar büyüdükçe.
Savaşıyor çocuklar, savaşçı çocuklar..
Bazısı asker,
bazısı eşkıya çocuklar...
Çocuklar,

büyüdüler,
kirlendiler,
gördün mü, artık kirli çocuklar..........

Temizleyin beni anılarım, çocukluğum, eski aşklarım
çok kirlendim...........


gereksiz adam

27 Ekim 2009

ELEK ÜSTÜ ACILAR

Geceden kurtardı kendini şuursuz yalnızlık nöbetlerim ya da 24 saate yaydı. Kendimin olmayan bi hayatta, başrolu oynuyorum ve en ala ödüle layık görüyorum oyunculuğumu..

''Çok sıkıldım, kendim de dahil herşeyde'' desem; biliyorum, nafile. O kadar alıştı ki herkes, benim alışamadığım hallerime..

büyüdükçe alman gereken ne kadar çok karar varmış ve hepsinde kararsız kalmak gibi bi kader. Bir yol göstericim olsaydı keşke, keşke uyandığımda uyurken kaldığım çıkmazlardan uyanmış olsaydım. Keşke, bir kere de yönümü hemen ve acı çekmeden bulabilsem. Keşke sıradan bir hayatı yaşayabilsem özde.

Ne kadar çıkmaz yolumuz var hepimizin, ne kadar çetrefilli acılarımız. Bloglar bi elek ve bizde elek üstünde kalanlarız. Maharet değil anlayın işte..


gereksiz adam

24 Ekim 2009

PAZARDAN ÇALINMIŞ SENDROM

Yıllık iznimin bir kısmı (üstelik bu son kısmı, ne acı değil mi?) olan 10 günüm pazar itibariyle bitmek üzere, Allahı' m ne büyük elem. Pazartesi günü sabahın bi körü kalkıp yine yollardayım. Aynı teraneler, aynı konuşmalar, aynı sandaliyeler, masalar, bilgisayarlar, onlar, bunlar.............

Fakat böyle avare avare gezmenin de pek bi mutluluk getirdiğini iddia edemeyeceğim. İstediğin saate kadar uyuyabilmek gibi büyük nimetten faydalanabiliyorsun, hepsi bu. Uyumak ne güzel bi eylem değil mi? hayır ''istediğin saate kadar uyumak'' deyince yanlış anlaşılmak istemem, olayı 24 saate yayarak örneklendirmekte fayda var. Şöyleki;

Sabahlara kadar oturup, öğlenlere kadar uyumak ne büyük nimet.

Şimdi oldu zannımca. Bu zannımca da nerden pelesenk oldu dilime kimbilir. Ben bilebilirim misal, tek suçlu öte beri forum siteleri..:)

Birde bu yıllık izinlerin ya da uzun herhangi bir iznin Cuma gününe de tesiri büyük. Sıradan zamanlarda en sevdiğim gün olan Cuma izin zamanları birden pazarın yerini alıyor. Düşün ki sendrom cumadan başlıyor. Bu da başka bir boyutu olayın. Hocam bu arada bütün suçlu pazartesi. Pazarı lekeleyen kendileri. onun için adını anmadan geçmeyelim..

Neyse efem altta vereceğim ikili konuşmadan da anlaşılacağı üzere, cumartesiyi pazarlaşmaktan çıkartmam için dışarı çıkıp hava almalıyım, olmadı değişik bi aktivite yaparım. ne bileyim kızlara sarkarım, yolda atlarım zıplarım, yaparım işte birşeyler. Delilik parayla değil ya (gerçi tedavi sürecinde bi miktar para harcanıyor)...

gereksiz adam
. bende çıkacagım
letdown
. nereyeee
gereksiz adam
.bi dolaşayım, sigaramda bitti
letdown
.çok üzüldümmm.tamam gez hava al, iyi gelir
gereksiz adam
. temem. bizimki de taksimlerde
letdown
. e sen de gelseydin
.çok zor sanki atlayıp gelmen
tembelsin sen ya
gereksiz adam
ivet
kanımca tembelim

tam yazıyı yazarken giden elektriğin tesiriyle zıplayan sinirlerimi yatıştırmak için şu şarkıyı ilgili mercilere hediye ediyor, blogger babaya Allah zeval vermesin diyorum (bi kısmını kurtarabildim yazının, bu edebi eserin, bu olağan üstü cümlelerin.)


gereksiz adam


22 Ekim 2009

ÇÖMEZ ZAMANLAR

SAATLER ÇALAR ÇIN ÇIN

Boş ovalar türküsüz kalır,
imdadına yetişir kuşlar.
Rüzgar eser yerli yersiz
Adını sayıklar yalnızlıklar..

Mum yanar, gölge düşer belli belirsiz.
Duvarlara üşüşür senle yaşananlar.
En sessiz halini alır,
sabaha umudu olmayanlar..

Sabah olur saat çalar; çın çın.
Güneş vurur, gözleri kamaşır sevdanın.
Yanıma bakarım sen varsın, yoksa yok musun?
Adını unutur gecede yaşayanlar.

Bir yaşam biter, boş ovalar türküsüz kalır.
Mumlar söner, yok olur duvarlardan gölgeler.
Gece başlar, sabaha hasrettir yaşananlar.
Bir yaşam biter, saatler çalar çın çın...

24.03.2003


KARA SARDI KARLI GECEYİ

Kara sardı karlı geceyi.
Rüyaya dalmaya saatler kaldı.
Akıl durdu, duygudan eser kalmadı.
Herkes toplandı, gece yine aydınlanmadı.

10.12.2002


AÇIK HAVA

Yan komşu kedisini çağırıyor
-tekiiir, tekiirr

Karşımda,
Mehmet Efendi derin bir nefes çekiyor sigarasından.

Sokakta,
oğluyla limon satıyor seyyar satıcı

Sevgililer caddenin en kuytu köşesinde öpüşüyor aşkla

ben ise oturuyorum,
burda,
açık havada..

12.10.2002

(Bu gece, senden kalma mektupları çıkarttım dolaptan. Hala sen kokuyorlardı, şaşırdım. )


gereksiz adam

21 Ekim 2009

YALNIZLIĞIM, BEN GELDİM

bi gidip bi geliyor serseri parmaklarım. zamanla şekil değiştirse de, anlamı bende saklı başlığa vefa borcunu ödemek lazım..

vefa...

vefaa...

nedir bilir misin?

vefaa..

bilmiyorum henüz, görmek kısmet olmadı..

çok şahsi, pek kişisel... serseri mayın misali işte kelimeler.. olacak, anlaşacağız az kaldı, birde noktaları çıkartabilirsem hayatımdan. hey gidi koca reis hey de koca reis kim..

birazdan şekil değiştirip başka mekanlara taşıyacağım kelimeleri, açık mı kapılar, müsait misin yalnızlığım..

ben geldim..


gereksiz adam

20 Ekim 2009

ÜLKEM BENİM, MEMLEKETİM

Dün magazin diye bize yutturulan programlarda başrol oynayanlar, bugün haber kanallarında birinci sınıf entelektüel oldular ya,

artık benim

Magazin gülü olasım var..


gereksiz adam

18 Ekim 2009

BU DEFA

Bu defa hepsinden uzun sürdü, bu defa çıkış yolu bulamadım, ki kimbilir kaç kere kaybettim yolumu ben. Hep ''bu sefer daha...'' diye başladım sanki ama...

bu sefer çok uzun sürdü,

bu sefer çıkış yolu bulamadım..


gereksiz adam

14 Ekim 2009

HERŞEY AYNIYMIŞ

Hep ''yeni bir senaryo olacak bu sefer'' diye başlıyorum kendi senaryomu yazmaya. Kavgası, gürültüsü olmayan, huzurlu mutlu bir hayatı anlatan, süslü bir senaryo olacak diyorum...

sonra film çekiliyor. montajı-dublajı yapılıp herşey bitince bir bakıyorum;

Hiçbir şey değişmemiş, bi noktada tıkanıp-takılıp kalmışım..

huzur,

ah huzur,

nerdesin?

........................................................................................................................................

bakıyorum,

bakıyorum,

bakıyorum.........

hepsi bu.. yol alamıyorum...


gereksiz adam

13 Ekim 2009

UNUTTUM!

Unutuluyor birer birer yaşananlar. Biten aşklar, ölüm, mesafeler insanın gönlünden uzaklaştırıyor karşısındakini yavaş yavaş. Bir tebessüm, bir damla gözyaşı ya da biraz nefret kalıyor geriye..

Unutuluyor birer birer yaşayanlar hayatlarından gelip geçenleri.

Sahi adın neydi?

Unuttum...


gereksiz adam

11 Ekim 2009

DOMUZ GRİBİ

2010 Şubat ayında Türkiye' de domuz gribinden binlerde kişi ölebilir diyor sağlık bakanımız. ''Bunun için gerekli önlemler alınıyor tabi.'' diye ekliyor. Önlemlerin başında aşı var. Tehlike önceliğine göre belirlenen gruplar aşılanacak sırasıyla. Aşı yetersizliğinden, daha dogrusu firmaların dünyanın tamamına aşı yetiştirememesinden dolayı, istenilen sayıda aşı alınamıyor. ama bu konuda da önlerdeymişiz, en çok aşı alan ülkelerdenmişiz şükürler olsun(35-40 milyon aşı belirli aralıklarla alınacakmış ülkeye).

Neyse belirlenen gruplar sırasıyla; sağlık çalışanları, hamileler, akciğer hastaları, paralelinde okullar..... diye devam ediyor. İşte bu noktada spiker soruyor sağlık Bakanımıza;
-ya bu grupların dışında kalanlar?

bir müddet sessizlikten sonra Bakanımız;
aşı eczanelerde ne yazık ki satılmayacak, bunun içinde girişimlerimiz var ama....
ve
kalanlar önlem olarak ellerini güzelce bol köpüklü yıkasın, tokalaşmaya, sarılıp öpmeye bir müddet ara versin (biz sevecen toplummuşuz, bol bol sarılırmışız)... gibi şeyler öneriyor.

Bilinmez tabi, dünya ilaç sektöründe ki devlerinin hesabı. Aşının patentinin diğer firmalara verilip verilmediği, Dünya' yı bekleyen bu büyük (sayılan) tehlikenin de ranta döndürülme çabasının (kesin vardır) olup olmadığı v.s.

Şimdi oturup öncelikli bir gruba dahil olalım diye dua edeceğiz, olmadı ellerimizi sabunla bol bol köpürterek yıkarız..


gereksiz adam

10 Ekim 2009

DUYUYOR MUSUN?

Gece şehri kan bürümüş,
sokaklar oluk oluk kırmızı.
Yalnızlık şişenin dibinde;
aç, sefil, harap...

Kimse yok mu?
Yok mu kimse?
Kimse .....
.........

yok.

Sessizlik var şimdi,

duyuyor musun?


gereksiz adam

8 Ekim 2009

TİKSİNTİ

Herşey ne kadar sıradanlaştı birden. Sıradan kelimesinden tiksindi. Sonra şehir üstüne geldi; beden oldu, ruhla birleşti, ellerini uzatıp boğazına sarıldı. nefessiz kaldı, boğulacaktı....

Temizliği aradı, bulunca baş tacı yapacaktı... aradıkça ''saf''laştı, saflık üstünde kaldı..

sonra korkaktı, önce de korkaktı, korktu, korktukça kaçtı..

Herşey ne kadar sıradanlaştı, kendinden tiksindi...


gereksiz adam

7 Ekim 2009

KISACA; ÖLDÜ

Sıradan bir gün,
sıradanlaşan telefon sesi,
sıradan olmayan haber,
şaşkınlık,
acı,
feryatlar,
ağıtlar,
zamana yenik düşen acı,
sakinlik,
dünyalaşan duygular,
sorgulamalar;
-neden, nasıl, niçin???
sessizlik,
sessizlik,
sessizlik,

bitti, hepsi buydu. Yolcu yolunda gitti, yoldaşlarını geride bırakarak..


gereksiz adam


4 Ekim 2009

ÖDÜNÇ KÜFRÜN VAR MI?

Bi karanlık var güneşin önünde. Bak, gördün mü? etraf zifir karanlık, göz gözü görmüyor. Suskun, korkak, yalnız insanoğlu. Bak, gör... yeşermedi çiçekler, kuş sesleri kesildi, kuytuya saklandı cesur dövüşler.

Etraf zifir karanlık; sağım-solum, önüm-arkam kör, yasak kondu düşünceye.

Bak gördün mü? Üşüyor ışıklı düşünceler, sessiz akıyor hayat; tekdüze, tekdüze.....

Ödünç küfrün var mı? Geçmişten kalma borcumu ödeyeceğim geceye..


gereksiz adam


3 Ekim 2009

YASAK

Son bir ayrılık çaldı kapıyı;
tak tak tak
Silüetin çıktı huzura
renklendi yavaş yavaş gözlerin.
Sonra,
bedenin şekillendi,
öylece dondu,
anıt oldu..

Bu son ayrılıktı, yıllar geçti kapıyı çalan olmadı.

(Mevlana diyeli çok zaman oldu diye belkide, ne olursam olayım gelemem artık sana... yasak)


gereksiz adam

2 Ekim 2009

ARTIK SENDE YORULDUN, GÜLE GÜLE

Sende yoruldun,
evet yoruldun,
bitmeyen sıkıntılarımdan.

Gitmen gerek,
uzun yorucu mesailerin var..
masaların yeri,
koltuğun modeli,
mermerin rengi değişecek...
gitmelisin,
çok mesain var daha...

Evet,
sende yoruldun,
bitmeyen sıkıntılarımdan,
gitmelisin,
git
me
li
sin
çok işin var sabaha kalmayan..

güle güle..
....................

gereksiz adam


1 Ekim 2009

PARDON

Yapamadım,
insanları anlayamadım.

Ben yapamadım,
Hayatı anlamlandıramadım,

Aslımı arayacaksan,
işte tam karşında,
kelimelerde saklı.

Hayata sunduğum suretimle,
sakın yanlış yapmayın..

Ben yapamadım be hayat,
senle bütün olamadım..

Kusura bakmayın..

(Ve doğum günün kutlu olsun gizli sevgilim,
hayatımda ki en anlamlı yanım. Sana hediye edebileceğim en değerli şeyler bu kelimeler..)


gereksiz adam

29 Eylül 2009

DÜNYAYI KURTARACAK ADAM

Toplum olarak cinnet getirme arifesindeyiz. Değişik değişik cinayetler, ev sahiplerinden habersiz su saatleri sökülen Toplu Konutlar, kaçırılan çocuklar, kaybolan insanlar, futbol müsabakalarında fırlatılan sandaliyeler, acayip kutlamalar.......

Şimdi, yazınca anladım ki biz cinneti getirmiş, çok zamandırda şaşaalı törenlerle ağırlıyoruz kendisini. Tabi bu durumda aklı selim, oturup azıcık düşünen insanlar ''neden?'' diye bir soruyor. Ekonomik göstergeler, piyasalarda dolar ya da avronun durumu, borsada ki iniş çıkışlar, altının piyasa değeri v.s. bunlara sebep demek, ''taşlanacak keçiyi de bulduk, hadi devam taşlamaya'' demeye denk düşer ki cinnetin başka bir boyutuna ulaşmış oluruz.

Neyimiz eksildi ki bu hale düştük?

Soruya herkesin kendince makul, mantıklı cevapları vardır pek tabii. Ülke bireylerini katıp ortak bi konsensusta oluştururuz yılmadan. Kahvehaneler ne güne duruyor Allah aşkına, akşama kadar çözeriz mevzuyu, olmadı daha önümüzde uzuuuunn zamanlar var ( buyrunuz efem, yine zaman).

Kendimce;

maneviyatımız eksilip inandığımız değerler azaldıkça, aslını saklayıp idealaştırdıkça sureti, gitmez cinnetimiz. Evimizin en güzel odasının baş koltuğunda çekirdek çıtlatıp, maharetlerini seyreylemeye devam eder. Hayat ben yatayım da sen maneviyatımı bi sağlamlaştır, sabaha hazır olsun dersek, kendi kuyusunda aslını arayıp duran pejmurdeden farkımız kalmaz ki pejmurde asildir en azından bence..

Şimdi topyekün sarılmak lazım hayatın manalı anlarına ama benim az uykum var, kalanlar maneviyatını güçlendirsin ben feyz alıp gerekeni yapacağıma söz veriyorum. Ha yok kalanlarında uykusu varsa, onlar benden feyz alıp gerekeni yapacaklarına söz versinler kabulümdür (dünyayı ben gibiler kurtaracak, var mı?.:))....

Yani biz büyüdük diye kirlenmedi dünya, büyürken biz kirlettik...


gereksiz adam


28 Eylül 2009

HER DERDE DEVA İMİŞ ZAMAN

Keşke herşeyde tatlı bir hüzün, gün batımı ya da ay ışığı kadar huzur olsa. Tamam biliyorum, kim kaybetmiş bu koşuşturma içinde huzuru, ki ben bulayım lakin istiyor insan işte, olmayacağını bilse de istiyor.

Gün içerisinde defalarca değişen ruh halimin yorgunluğunu dinliyorum şimdi. Her taraftan saldırıyor dipsiz kelimeler. Az kaldı diyorum sonra, az daha sonra gün batacak ve o huzuru yakalayacaksın.

Çok zamandır görüştüğüm bir arkadaşım geçenlerde yine ''zaman, herşeye çare olacak, sabret'' dedi. Bu sefer sordum;

.Zaman diyorsun, her seferinde zaman diyorsun, ne zaman gelecek bu huzurlu zaman..

+cevabı yok, onu da zaman gösterecek......

Suskunluk..

Evet zaman, bekliyoruz en kısa zamanda sihhrini. Umuyorum yakında değdirirsin çubuğunu bi hokus pokusla, ben beklerim sen yeter ki biraz umut ver..

Ankara' da aşık olmak o kadar da zor değil be iki gözüm..


gereksiz adam

27 Eylül 2009

BU SABAH

Bulutlu, rüzgarlı, karmaşık bir güne uyandım. Günün adı pazar üstelik. Bi sürü sigara içtim Sezen eşliğinde. Adını koymak için uğraştım bu boşluğun, kaynağını aradım, bulamadım. Bulutların foroğrafını çektim, beğenmedim, telefona küfrettim, sildim, tekrar çektim. Kahvaltı yaptım öfleye pöfleye...

Sigara yaktım, kahve içtim, sigara yaktım, sigara...

Bu sabah kelimelerle kavga ettim, seni düşündüm, aynaya baktım, anlamlandıramadım. Sezen dinledim; İstanbul İstanbul olalı hiç görmedi böyle keder....

Kış geliyor işte, kış kapıda. İlk kar ne zaman düşer acaba?

''Tamam söz;
şehre ilk kar düştüğünde yürüyeceğim sokaklarda aylak aylak.
Ördüğün kazağı,
hediye ettiğin montu giyeceğim.
Erken gittiğin için sana kızacağım, küfredeceğim...

Tamam söz;
şehre her kar düştüğünde, seni düşüneceğim tebessüm ederek.
O kadınlara hiç bakmayacağım..''

unutmadım...

Bu sabah kendime yenik uyandım, odaları dolaştım, hepsinde sigara içtim, camdan dışarı baktım, baktım, baktım, baktım....

Yapacak hiçbir şey yok, gitmek istedi gitti...


gereksiz adam

26 Eylül 2009

Gereksiz Fotoğraflar (reklamlar)

Gereksiz Fotoğraflar

İnsanlar kendini ifade etmek için başka başka yollar seçerler; düzyazı, şiir, resim, tiyatro, sinema............

Ve şimdi, kelimeler yetmedi, artık fotoğraflar da benden yana.

http://gereksiz-fotograflar.blogspot.com/


gereksiz adam

25 Eylül 2009

HIRSIZ (LAR)

Gecenin bir vakti,
Şairlerden çaldığım kelimelerle,
çaldım kapını..

SEN;

Gecenin o vakti,
Bilinmezin çaldığı ahlakınla,
açtın kapıyı..

(artık kısa cümleler kuruyormuşum)


gereksiz adam


24 Eylül 2009

DEVAMI OLMAYAN YAZI

Şaşkın, korkak, çaresiz yaşanan hayata inat debelendim birkaç gün. Temeli sağlam olmayan girişimler anlık umursamazlığı ve huzuru getirir sandım, gelmedi. Bugün yarım kaldığı yerden -hatta bir adım ileriden- geri döndüm umutsuzluğuma....................................

(devamı yok)

Bu arada dünyevi kuralların oluşturduğu ast-üst saçmalığında, alttan bakınca ne gördüğümü yinelemekte fayda görüyorum. Anladınız değil mi üstümdekiler, heh şimdi keyfinizce tepinin..


gereksiz adam


23 Eylül 2009

SABIRSIZ

.............merdivenleri
.............................koşa koşa
......................................çıkıyorum
..................................................inişin ani
.........................................................ve acımasız
.......................................................................olduğunu
.....................................................................................bile bile
..............................................................................................gereksiz
...........................................................................................................adam

21 Eylül 2009

YORAN CÜMLELER

Sessiz ve karanlık bir sokakta yürürken karşıma çıkan sokak lambasının tepesindeki baykuşun yüzünün ortasındaki gagasına dokunup sevgi gösterisinde bulunmak istediğim an anladım aşkın benim için ne kadar uzak olduğunuGeriye dönüp odama girdiğimde anladıklarımın anlamsızlığını sorgulama girişimimin verdiği iç acısıyla yatağa uzanıp gözlerimi diktiğim o noktadaki yokluğa anlam yüklemeye çalıştımVar olanları anlamladıramamışken giriştiğim bu eylemin aczine dalıp uyku ile uykusuzluk arası kabuslarımla bütünleştimŞimdi seni düşünmek gibi bir gaflete düşen aklımın çıkmazlarında debelenip duran bu biçare halimle uzaktan el sallıyorum senden bana kalan bütün kırık dökük zamanlara

Bonus;;;......,,,,,,,!!!!!?????''''

(isteyen bonuslarla eksikleri tamamlayıp, yorgunluğundan kurtulur cümlelerin. Belki o zaman anlamlanır hayatlar.)


gereksiz adam


19 Eylül 2009

NE DENSE NAFİLE

Değişik sevinç gösterileri olan bir ülkeyiz. Buyrunuz yarın bayram, silahını kapan balkonunda alıyor soluğu, ne ala.

Çok değişik, olağanüstü, mükemmel bir fikrim!!! var; sevinçlerimizi daha insan gibi kutlamaya ne dersiniz? Önce bu bayramdan başlayalım isterseniz diyeceğim de, alem yarına hazırlığa başlamış bile bu akşamdan. her yerden pat pat pat sesler, yaşasın bayram.

Ben birşey desem neee demesem ne.. ''bireysel silahlanmaya hayır'' diyeli çok zaman oldu ama kim takar beni, Yalova' da artık kaymakamsız.

Takılın kafanıza göre, 'sonra ki eyvah demenin k... ............''


gereksiz adam


18 Eylül 2009

ÇÖMEZ ZAMANLAR

BU BAYRAM DA SEN YOKSUN

Bu bayramda sen yoksun,
sevdiğim şekerlerden yok,
Elbisemde ütü yok,
Yağmur yok,
güneş yok...

Bu bayramda sen yoksun,
sevdiğim şekerlerden yok..

14.11.2004


BU BAYRAMLAR HEP BÖYLEDİR

Bu bayramlar hep böyledir;
hep çocukluğum gelir aklıma,
hep ağlamak isterim,
sonra susarım, küserim, öyle kalırım.

Bu bayramlar hep böyledir;
hep kelimesiz kalır dilim,
hep annemi özlerim,
sonra susarım, küserim, öyle kalırım.

Bu bayramlar hep böyledir;
hep susarım,
hep küserim,
öyle kalırım..

13.02.2003


KAPIMDAKİ

Bugün yoksun,
aradığım kelimeler yok.
Gece yüzün kapılarda,
Kelimelerde harfler yok.

Bu gece çoksun,
bana verdiğin acı çok.
Gece yüzün her yerde
Kelimelerde harfler çok.

10.02.2005


(geçmiş zamanlarda eklemiştim sanırım bu yazılanları fakat zamana uygun olduğunu düşündüğümden tekrarlamak istedim, hepsi bu. iyi bayramlar)


gereksiz adam

17 Eylül 2009

BÜYÜDÜKÇE KÜÇÜLDÜM

Şimdi olgunlaştım. Adını sağa sola yazdığım ''liseli aşık'' modundan çıkalı çok oldu.

Büyüdüm, büyüdükç eksildim, eksildikçe kendimi özledim.

Yürüdüm, yürüdükçe bir yanımı bıraktım geçmişe, bıraktıkça seni özledim.

Yürüdükçe büyüdüm, büyüdükçe eksildim, eksildikçe kendime inat seni özledim.

Şimdi büyüdüm,

şimdi olgunlaştım,

şimdi eksildim,

şimdi özledim..

Meğer büyüdükçe küçülmüşüm,

anladım..


gereksiz adam

16 Eylül 2009

BLOGSPOT UÇAR GİDER

Blogspotsuz hayat ne kadar booşş boşşş
Al aklını kırlarda koşş koşş koşş
Kırda kurumuş çimler, dökülmüş yapraklar rrrrr rrrr rrrrrr
Sen aldırma bu ara blogspot bi hoşş hoşşş hoşş


gereksiz adam

14 Eylül 2009

YAVAŞ SAÇMALA

Blogger sorunları, internet bağlantı oyunları, eş dost kalabalık karmaşası, kurulması muhtemel site kararsızlıkları, gecesi, gündüzü, uykusuz sabahları, kahvesi, çayı, sigarası..

Ekranımdaki kanatlı şey, kahvesi kurumus fincanım, msn bilibip sesi...

molaaaa....

Tel biraz sus istersen ki aslın telefon biliyorum.. Alexander Graham Bell görse seni apışıp kalır.. sahi uzayda hayat var mı?

Ben çıkıp bakayım diyorum.. Türkiye ne zaman uzayın herhangi bir noktasında hayat belirtilerini resimler acaba. Belki Emerika' nın, kekleyerek kendini ululaştırma ve dünyaya aba altından sopa gösterme fantazyasına ket vururduk.. Ben yaparım, çok yapıcıyım..

Yüzüm yanıyor, hasta mı olacağım kimbilir. Soğuk enseme ensem vurdu tokatı bugün.. Harbi Tokat neyiyle meşhurdu? yapmaaa o konuda Osmanlı (teknik bir konu,, lütfen oku) meşhurmuş, öyle diyenlerin yalancısıyım.

Bloga giriş çıkış sorunları varmış. Bana serbest bölge ya, ondan sorunsuzum. Bi dost' un altını çizdiği ''blogsuz hayatı yaşayabilme'' hayalini yaşama şansı tanıdı birileri. Bi dost link verecektim yazına lakin giremedim, kusura bakma.. bir saniye oluyor galiba; Link ..

yarın salı değil mi? daha bayrama ve tatiline 4 gün var, paso uyumak istiyorum, mümkün mü?

Geyiğe dalasım var adam akıllı ama klavyede beni yazarken görsen, kafama dayanan silahı ararsın da bulamazsın. Bireysel silahlanmaya hayır bu arada. O zaman burdan şu sonuç çıkar mı; toplaşım gruplar halinde silahlansın alem. İsteyen çıkartır vallahi, neden çıkmasın?

Üzerimde bir miskinliiiikkk, hım hım hım hım, pöfffff.. Böyle miskin miskin yazasım var, edebi takıntılardan sıyrıldım, mutlu musun ey kalbim.. Yahu senin edebi takıntın varmıydı? Neden olmasın, havalı bir görüntü sergilemem lazım. Sanal alem bana hasta olmalı, ben burnumu kıvırmalıyım. Olmaz mı? olur olur, yersen olur..

Dedimki, beni takip eden herkese dedim ki, tanıdığım tanımadığım herkese dedim ki, ''dua edin çekip gideyim burdan, daimi huzuru yakalayayım.'' olmadı işte, sizin dualarınızda kabul değilmiş... ben bunu dediğim zmanlar kafa geçenler oldu bu talebimle, adama demezler mi '' dana, ne haldeyim biliyor musunda, kişisel zaafiyetlerimle dalga geçiyordun'' derler ama bak ben demiyorum, çünkü İstanbul beyefendisi bir adamım..

Mümkünse bir gün toplaşıp demokratik açılımı tartışalım, açılalım kapanalım. eksik kalmayalım tartışalım. Akabinde ota boka sararız, gündemi yerle yeksan ederiz. Bi entellektüel havamız, gündemi takip eden yanımız olmalı ve bunu göstermeliyiz eşe dosta..

Ramazan geçse diyorum, bi gece alemine aksam, reyna görünümlü layla ya dalsam. pöffff, orda da cakalı, fiyakalı olmak lazım. girişte almıyorlarmışş.. Bu benim bitişim olur, reddedilmek!! ne haziiinnnn...

Ben gülleri çok severim bu arada, bi gül bahçesi mevzusuna daldım birkaç yıl evvel ama artık onu da bıraktım. Güller ve dudaklar şimdi, ne kadar acı ve gizlii... Gül renklerinin anlamlarını bilmem ama, hepsi yeterince manalı gelirler bana. Ben anlam yüklerim onlara kimse karışmaya..
(ve kitleler saldırır, ''güllerin anlamlarını değiştiremezsin'', saldırın.. alemin bi derdi bu kalmıştı)

Daha çok yazasım var, kesintisiz saçmalayasım var.. biri bana ''dur'' demese de duruyorum..

durdum, dururum bilirsin..


gereksiz adam

13 Eylül 2009

KİTAPÇINIZDAN ISRARLA İSTEYİNİZ

Şimdi kitaplar yazıyorum kendime. Konusunu, şeklini, şemalini bilmeden. Hepsini dizeceğim rafa, klasikler listemin en başına koyacağım; Dostoyevski' ye, Gorgi' ye, Balzac' a, goethe' ye, Nietzsche' ye inat...

Durup durup ilk sayfasına döneceğim. Bütün anlamları hiç edip, anlamsızlaştıracağım sonra...


gereksiz adam

12 Eylül 2009

KORKAK DÖVÜŞMELER

Hadi gelin, entellektüel görüntülerinin altına sakladığımız ucuz anlamlı kelimelerle yerelim birbirimizi. Akın ak, karanın kara olduğunu anlatırken sülalesine dalalım karşımızdakinin tepeleme.. Korkak anlamları saklayalım cesur kelimelerin altına..

Hadi durmayalım öyle, ''savaşa hayır'' derken, ''evet'' diyenlerin kaşını gözünü patlatalım..

Siyasi duruş sergileyelim, bizden olmayan kelimeleri altımıza alıp, namusunu kirletelim.. Ne ala memleket..

Işıksız köprü altlarında saklanıp, ortak kaderi yasadığımız cafcaflı köprü altı insanlarına ''Or..pu'' yaftası vuralım..

toplanıııııınnnnnnnnnnnnnn!
taşlanacak insan var;

Hayatı boyunca oluşturduğu felsefesine! aşık olup, onunla cinsel ilişkiye girdiği için taşlayalım diğerlerini. İş bittikten sonra geçer karşısında sigara içeriz, sevişme sonrası içilen sigara tadında..

hadi gelin el altından yiyelim birbirimizi, çok acıktım..


gereksiz adam

11 Eylül 2009

SEL

Başta İstanbul' un bazı semtleri olmak üzere, ülkede birkaç yerde sel felaketleri oldu. Can kayıpları, mal kayıpları v.s.

Toplum olarak öyle alışmışız ki beleş felsefesinin getirilerine, selde heder olmuş selzedelerin, suya kapılıp başka yerlere taşınmış mallarını da ''beleş'' mal sayıp saldırıya geçtik. Oysa çok belliydi afet sonucu ordan oraya taşındıkları, canı yanan birine ait oldukları. Yoksa yol ortasında, üstelik çamura bulanmış vaziyette duran tabak, çanak, elektonik eşya sanat gayesiyle konmamıştı oraya..

Şimdi sormak lazım, ''neden sonra biz bu hale geldik''

Oysa şapkamızı önümüze koyup, ''ulan dünya, ne kadar adisin, ne kadar geçicisin, senin malın sende kalsın'' diye kendimize pay biçmek varken, nasıl oluyorda felaketleri kendi adımıza maddi bir ödüle çevirmeye çalışıyoruz? Deprem döneminde de böyle olmuştu. Sakarya' da çöken kuyumcular çarşısını talan etmek için toplu soyguncular iştirak etmişti şehre.. Hangi akıl, hangi mantık insanları bu yola sürüklüyor bir anlasam..

Yok yok.. açlığı, açıklığı, parasızlığı kimse bahane olarak öne sürmesin. Açlık konusunda eksiğimiz olduğu dogru ama sorun mide de değil, göz açlığında.. yakın zamanda biraz hastalananları kesip, yeyip tasarruf yoluna giderse ülkemin çeşitli memleketinden sakinleri hiç şaşırmam. Sizde şaşırmayın, demedi de demeyin...

(Ölenlere Allah rahmet etsin, kalanlara geçmiş olsun)

Bu arada Allah tuttuğunuz orucu kabul etsin ( görselliklerinden yola çıkarak, talancılara tahmini yaklaşımdır. )


gereksiz adam

10 Eylül 2009

GİDERKEN KALMAK..

Gittikten sonra herşey değişecek sanmıştım ya da öyle umut etmiştim. Ordan, burdan, şurdan çektim elimi ayağımı. Sanal dünyaya var gücümle küfrettim başta, sonra ''evet gitmeliyim'' dedim. Biraz yalnız kaldım, hiçbir şey tat vermiyordu, anlamakta geçikmedim. Düşündüm, aslını sanalda ifade edebilen bir adamdım, neden kaçtım?

Üstüne tuz biber oldu şu yazı.. ayrılmadan önce göz ucuyla okumuştum, sonra tekrar okudum ve anladım ki benim aslım buydu. Önce biraz tepkiyle karşıladım kendimi, böyle hayalimsi bir düyada nereye kadar yaşayacağımı düşündüm ve sonra anladım ki hayal ya da hayalimsi olan benim sol yanımmış..

Geçmiş yazılarda da belirtmiştim değil mi; teknolojik gelişmelere hep sert durdum geçmişte ve şimdi karşısında durduğum herşeyde olduğu gibi burda da anladım ki teknolojinin esiri olmuşum..

Altta ki yazının yorum bölümünde elimden geldiğince yazmaya çalıştım teşekkürümü, ama birde burdan yineleyeyim; çok teşekkürler arkadaşlar.. Bir dönem yazmamamın en büyük faydası orda okudugum güzel yorumlar oldu...



ORDA MISIN?

Gözlerine bakmadan,
arkamı dönüp,
umarsızca gidecektim..
Ama
Kelimelerin peşimden koşup,
Bakışını anlatabileceklerini
hesap edemedim..

Şimdi döndüm,
orda mısın?


gereksiz adam

6 Eylül 2009

MÜSADENİZLE

İstemediğim bir yoldu bu. Bütün başladığım yollarda, önce hafiften içimi kemirip, sonra büyüyüp kocaman iç acısı oluyordu. Bütün doğrularım yanlışlarım birbirine karışıyordu. Yine öyle oldu; yazdıkça, yazdıklarımı okudukça bir öncekine ters yeni yeni kelimeler üşüştü beynime. Her yazılan, her söylenen bana hedef alınmış bi ok gibi oldu sonra sonra...

İşte çıkmazdayım yine ve yeni bir yol bulana kadar buralarda yokum..

Buda ''kaybedenler' e'' hediyem olsun

Saygılar..

(kendimi bulana kadar( bu imkansız ) , sessiz sedasız köşemde oturmakta vardı doğru.... peşimden güzel söylemler duymak istedim belkide..)


gereksiz adam

AYNI

Sabah kalkıyorum, odam aynı.
Camdan bakıyorum, manzara aynı.
Aynaya bakıyorum, yüzüm aynı.
Ellerimi yıkıyorum, sabunum aynı.
Televizyonu açıyorum, alem aynı.
Yollara düşüyorum, yollar aynı.
İşe gidiyorum, işler aynı.
Bloglara bakıyorum, yazılanların çoğu aynı. Lanlar(len) aynı, yan komşu aynı, kelimelerden yenen yutulan harfler aynı (bebişim)..
Eğlendirme çabaları aynı.
(çok sıkıldım eğlendirmek için tepinenlerden, bende mi sorun?)

yazılanlarrr yazılanlarrrrrrrr
(lütfen bir gün efkarlanın da yazın birşeyler. bu kadar lay lay lom olamazsınız.)

Dünya aynı,
yollar aynı,
yolcular aynı.
Ben aynı,
yazdıklarım aynı,
aklım aynı,
akılsızlığım aynı....

O aynı,
bu aynı...

pöfffff....

(pöfff lemelerim aynı)

(kişilerin özel alanlarını en son eleştirecek adam benimdir belki, alınması gerekenler sıkıntıma versin işte, bugün de böyle.)


gereksiz adam




4 Eylül 2009

EN AŞAĞIDAN BAKTIM YUKARIDAKİLERE, BİLİN BAKA ---LIM NE GÖRDÜM

İkili ilişkilerin doğal ağırlığı bir yana, rütbelerle zenginleştirdiğiniz! hayatınızın ego savaşlarıyla dahada şekillenen tepeden bakma hallerinizden sıkıldım. Hep daha aynılaştırılmış hayatları hayal ettim, ilk gençlik yıllarında yüzdüğüm komünizm sularında. Soyut değildi tabi kavramların içi, ben kendimde soyutlaştırıp yaşanılası kılmıştım o denizi. Şimdi anladım ki, başımda kavak yelleri esiyormuş, esmiiişşş geçmişş....

İnsan başka birşey. İnsan özünde biriktirdiği, aklıyla zenginleştirdiği sesdeş kavramların ayrı anlamlarını öyle ötekileştirmiş ki, sesdeşliğine kinayeli söylemler göndermeden edemiyor olgunluk dönemlerinde.

Bir gün, olurda bir gün o rütbelerden birine sahip olursam insan aklına uyup, onu öyle sıradanlaştırıp öyle aşağılayacağım ki sizin biriktirdiklerinize inat, rütbenizden utanacaksınız o az çalışan aklınızla. Bende geçer karşınıza en klasik tavrımla yakarım Amerikan tütünlü sigaramı. Korkma dumanından sana da üflerim aşağıda bıraktığım burjuva koltuğunuza, nasiplenirsiniz.

Burda açık açık ümüğünü sıkmayı isterdim de, sen ve senin yarım aklının türevlerinin oluşturduğu düzende dahada hiç olmaktan korkuyorum. Buyrun sigara içme sırası sizde, tütününüzün markasını önemsemeden üfleyin dumanını korkularıma, sırıtarak..

Bu da benden armağan olsun keyifli hallerinize..


gereksiz adam

3 Eylül 2009

.............

''Bilirim herkes payına düşeni yaşar'' diyor Sezen Aksu.

''Pay eden kim?'', ''adalet ne kadar işlemiş?'' diye sogulayıp boşuna debelenme, kır dizini efendi efendi yaşa...

2 Eylül 2009

SONBAHAR

Önce bakıştık sadece, ara ara bakışlarımızı kaçırarak.
Geçmişi aradık bedenlerimizde;
eskisi kadar gür değildi saçlarım,
eskisi kadar ince değildi bedenin..
Yaşlanmıştık......

Ve tokalaştık göz göze..
Tenin eskisi kadar sıcak değildi
Ellerin eskisi kadar pürüzsüz.
Yaşlanmıştık...

Sonra vedalaştık sessizce
gidişin eskisi kadar acı vermedi,
ayrılık eskisi kadar anlamlı değildi..
yaşlanmıştık...

güle güle' ler aynıydı bir tek..
güle güle..


Olağan bir gündü, belki de olağandan daha sessiz. Hiçbir şey yapasım yoktu, hiçbir şey yazasım yoktu. İtaat ettim ve hiçbir şey yazmadım...

Birde sonbahar (belki seversin) geldi farkında mısın? Ben onun da farkında değilim ama yavaş yavaş üşüyorum.


gereksiz adam

1 Eylül 2009

DÜNYA BU YARATIĞI KONUŞUYORMUŞ

Değişik, canavarımsı canlılar türüyor. Dikkat etmek lazım, ya bizi yerseler..Çok tırsıyorum çookk...



http://foto.ekolay.net/4/15055/dunya_bu_yaratigi_konusuyor.aspx?rid=1B65E1FD07794951B7811FE18B2C95BA


Dünya bu yaratığı konuşuyormuş.. Ne kadar dünyalı olmasakta bizde konuşalım istiyorum..

Meksika' da olmasa halimiz nice olurdu. Teşekkürler dünyalı arkadaşlarım..

(Bu farklı türlerin varlığı beni umutlandırıyor nedense. Dost olur, dünya derdini bölüşürüz zamanla kimbilir..)

ikinci parantez Ha bu arada o yaratığı boğarak öldüren bi insandır, hadi bakalım kim daha korkunç ikinci parantez kapa

31 Ağustos 2009

ZAMANI TEMİZLEDİM BÜTÜN KİRİNDEN

Şimdi yeni bir başlangıç yapma vaktiymiş. Zamanı temizledim bütün kirinden, geriye zamansızlık kaldı. Sustum dedim ya, sabaha anladım ki susamamışım. Sonra iç sesim dedi bunu, '' Şimdi yeni bir başlangıç yapma vakti.'' Evet evet, kahrolası çok dönek çıktı. Uysam söylediğine, uygulasam peşi sıra ''olmadı, yanlış yaptın'' diyecekti eminim.

Zamanı temizledim ya bütün kirinden, yalan işte o.. önce haklı çıkarttım kendimi, sonra haksız çıkarttım, en son çıkmazda kaldım. İnsan ilişkileri bi garip vesselam. Benim doğrum on kişiden en fazla beşine dogru. Gerisine hikaye. Yani zamana bi halt edebildiğim yok. Hem ben temizlesem kalan beş kişi de kendince temizleyecek ve ortaya yine kirli bir zaman kalacak. Çıkmaz bir durum işte, herkes anlasın.

Kobay bir maymun gibiyiz hayatta biliyor musunuz? En azından ben kendi adıma öyleyim. Bekliyor birileri, ''bakalım bu ağırlık karşısında tavrı ne olacak'' büyük ihtimal tahlil edilip hallerimiz notta alınıyordur, '' hayret hala çıldırmadı, dayanıklı çıktı''

belki de..

'' bu ne diyor, ne var ki sırtında celalleniyor'' diyordur katip kim bilir! Yani bu katip yare çalışmıyor, kime çalıştığı muamma.. Truman Show var bilirsiniz, işte orda Jim Carrey' nin üstlendiği yükü biz üstlenmiş durumdayız. Nihayetinde sahte gökyüzünü yırtıp gerçek dünya saydığı alana açıldı ya o, yazık orası da gerçek değil bilmiyor, üstelik yırtıp geçebileceği bir gökyüzü de yok..

Ne demiştim başta.
Hımsss..
sonla alakalı olmayan birşeyler demiştim.. Çokta önemli değil. Benim başını sonunu edep ve huzur sınırında bağladığım yazılar, hayatlar kimsenin umrunda değil.. Bu da böyle karışık kalsın ortaya. Yazılanların ana fikrini çıkartma kabiliyeti olan çok insan var bu dünyada bilirim, bu yazılanlardan bi ana fikirde çıkmaz ya, isteyen bir denesin.

Zamanı temizlemiştim değil mi bütün kirinden, sonra kirlenmişti yine.. var mı itirazı olan yine temizliyorum, geriye zaman kalmıyor, bi ben kalıyorum bütün kirimle, onu kim temizleyecek.

Şimdi sabaha uyanacağım, gökyüzünde kuşlar cik cik.. belkide camın dibinde donma ihtimali olmayan bir kuş bulacağım.. Alacağım içeri, cik cik cik cik ötsün diye ve biliyorum pır pır ederken canlanacak ve ellerim bomboş kalacak. Tanıdık geldi değil mi? Banada...

Sabaha az kaldı, ben ipimi hazırladım. Ağustos' un ortasında camımda donma ihtimali olan bir kuş bekliyorum.. pır pır ederken canlansa bile uçamayacak, çünkü ipleri elimde (bak bak burdan hayata da çemkiriyor, daha dün yerle yeksan etmedi mi seni, daha dün susmadın mı feryat figan. Kırıp dizini otursana kıçının üstüne)...


gereksiz adam

30 Ağustos 2009

SUSTUM

Sustum şimdi. Zaten suskundum, hiç konuşmadım.

Ulvi saydığım bütün değer ya da değerler, ben sustum. söyleyin hayata ben sustum..

Bu kadar acizlikte fazla mı!

Evet çok fazla ama ben sustum.. İçime attım, attıkça sustum.

Lütfen,

lütfen sabaha huzurla uyanayım.

Söylemiştim değil mi?

Çok yoruldum....


gereksiz adam

EEEEEE

Eeeee..
Ne olmuş bir tenhada yalnızlığa vurulduysam.

Gecenin bir vakti,
ıssız sokakları seçip,
ona gittiysem..

Yüzüne bakmaya utanıp,
yüzsüzlüğe vurduysam.

Aşkın olmayan hallerini bulup,
oldurmaya çalıştıysam..

Eeeee..
Ne olmuş bir tenhada kendime vurulduysam.

Suç mu?

Açınız o zaman kapsız defteri
06. sayfasının
06. maddesine göre
katlimi vacipleştirin..

Eeee
Ne olmuş bir tenhada kendi yalnızlığıma vurulduysam.

Cezamı çekiyorum,
Ve yine
aynı sokakta,
kendi yalnızlığıma
aşkımı itiraf ediyorum...

Korktunuz mu?


gereksiz adam


29 Ağustos 2009

BAK KADERİN ETTİĞİNE!!

Sıradanlaştın. Bak karşıdan gidene, farkın kalmadı ondan. Boşuna debelenme körolası, kelimelerde köpeğin değil artık.

Al sana

al sana

alsana....

.nayırrrrrr....

yoooo, kurtulamazsın ezici söylemlerimden. vicdanın peşine düştü bi kere ondan da kaçamazsın, yazıkk... acıdım şimdi sana..

Fonda Orhan baba çalıyor, tam senlik.. sana kaderinin bir oyunu bu guzumm. debelen bakayım, orhan baba eşiliğinde kolbastı oynamanı seyredelim.

Sirk maymunu imajı yükledim sana çok zaman önce de sen algılayamadın..

.sirk maymunu mu?

yaa şaşkın ördek, hadi sen çık şimdi bu kelamların içinden bende sigaramı yakıp seyredeyim seni.. şuursuz manda seni... anladın mı mütevazi söylemlerin gerçekliğini şimdi gereksiz şey..


gereksiz adam

28 Ağustos 2009

ANLIK YAZILAR

Sabah uykulu gözlerle açtı balkonun kapısını. Güneş gözlerini kamaştırdı. Şehre baktı uzun uzun. Karşısında akan derenin sesini dinledi biraz ve hüzünlüydü. Sabahın bi köründe hüzün bütün ihtişamıyla hapsetmişti onu. Görüp görmediği belli olmayan rüyasını düşündü. Onun etkisiylemi bu kadar hüzünlüydü, bulamadı.

Mutfağa döndü. Akşamdan kalmış, yarısı kahve dolu fincanını eviyeye boşalttı, iyice yıkadı. Demliğe bir fincanlık su doldurup ocağa koydu, fincanına kahvesini ve üzerine kaynamış suyunu ekledi. Balkona çıktı tekrar, içeride durmak istemiyordu. Sandaliyesini yanaştırdı demir korkuluğa, cebinden sigarasını çıkarttı, çakmağını aradı bulamadı. Öylece daldı, bir elinde kahve bir elinde yanmamış sigarası boşluğa baktı. Biran irkildi, elindeki kahvenin bir kısmı üzerine döküldü, kızdı, küfretti ve mutfağa gidip sigarasını yaktı..

Döndüğünde hüznünü yenememişti, sigara ve kahvesini ardı ardına yudumladı. Daha kendindeydi, insanları seçiyor ve inceliyordu artık. Sol tarafa bakıyordu uzun zamandır, başını sağa çevirdi ve o mavi elbiseli kızı gördü.Arkası dönük kararsızca yürüyordu. ''Beni arıyor, döndü sonunda'' dedi kendi kendine. Tarifi yoktu içindeki duyguların.. Koşup, yakalayıp ''döndün mü?'' demek istedi, yapamazdı. Kız biraz daha yürüdü, yürüdü ve birden geri döndü ve adam gidenlerin asla geri dönmeyeceğini anladı...

Şimdi benim en özel rengim olan mavi o zamanlar en çok sana yakışıyordu.

(Amaç hayatımızın en etkili anlarından birini yazmak. Buyrunuz cache, Evren, beenmaya.)

27 Ağustos 2009

YOK YAHU

Yok yahu, o kadar da değildir, inanmam..

cıksss, asla inanmam.

hımssss..

bakalım...

düşünüyorum..

yok yok, değildir o, yanlış vardır bir yerlerde..

pöffff....

tamam tamam inandım,

sen osun, o zaten muamma, rahat mısın?

gereksiz adam

26 Ağustos 2009

KAOS-2

Gözümün görebildiği her yere cadırlar kurulmuştu. Tanıdığım, tanıyıp unuttuğum herkes oradaydı. Kendi halinde akan derede ki kaplumbağalar, kurbağalar cehennem zebanisi korkusu veriyordu. Bir zaman yan komşum olan Ayşe teyze o derede ineğine su içiriyordu, az öteden de yeşil otlar biçmişti, akşam için ineğine verecekti. Cadırı da hemen yanındaydı oysa, düz engebesiz, orta büyüklükte olan tarlada ki birçok cadırdan biriydi onunkiside. Yan bahçede fındık ağaçları vardı ve belli belirsiz cadırlar. Hepsi sahipliydi ama hepsi boştu.

En küçük çadır benimkiydi. Ben üçe bölünmüştüm, bir yandan çadırı seyrediyor, bir yandan çadırda uyuyor, diğer yandan bütün bu sahneye bakıyordum dünyadan. Uzun siyah saçlı bir kız yanaştı çadıra, gösterişsiz bi tişörtü ve uzun entarisi vardı üstünde. Yüzünü göremedim ama art niyetli değildi. Çadırın fermuarını açtı, kumaştan yapılmış kapıyı araladı ve elini uzattı. Çadır küçüktü, içeri girmedi. Birden sarı bi ışık sardı çadırı, gözlerim kamaştı ama uyuyordum bir yandan ve bacağımı tuttu sıkıca, acıtmadı ama acıdı. Sesim titriyordu. bölündüğüm bütün parçalarım başta anlamsız gelen sesler çıkartmaya başladı, ardından anlamlı bir kelime dökülmeye başladı;

Anne,

anne..

Sonra dünyadan seyrettiğim yerde diğer yanlarımla bütünleştim ve yine yalnızdım..


gereksiz adam

25 Ağustos 2009

ÇÖMEZ ZAMANLAR

Bİ AĞLADI, Bİ GÜLDÜ, Bİ...

Dünya gözüyle bi ağladı
Bir daha ağlayacak göz bulamadı.
Ruh çekildi, beden karanlıkta kaldı.
Bir daha...
Ağlayamadı.

Dünya gözüyle bir kez güldü
Gözyaşları daha kurumamıştı
Bir daha gülecek yar(yer) bulamadı
Dünya gözüyle son bir kez,
öldü....

09.05.2001


BUGÜNDE NORMAL

Bahçemde gül,
Yanında menekşe
Ne anlamı var
Bülbülsüz bu şiirde..

08.06.2001


DÖNÜŞ

Yüreğimde büyüttüğüm,
Gözlerimde canlandırdığım,
Ve zamanla bedenimle bütünleştirdiğim,
bütün güzellikleri,
bütün yücelikleri,
Yaradan' ın sunduğu herşeyi,
hiç itiraz etmeden,
içimde ki güce kattım,
Ve kendime kavuştum.

08.09.2001


KIRMIZI DEMLİK

Kırmızı demliğe yüreğimi koydum,
kanımı akıttım içine
-tavşan kanına inat-
Ellerimle sana içirip,
Aşkımı bulaştırdım yüreğine...

03.12.2001

gereksiz adam

24 Ağustos 2009

İSTANBUL

Ben en çok sana üzülüyorum İstanbul. Bütün ihtişamlı tarihinden sonra bugün birkaç çapulcunun zenginliğine gölge düşürmesini seyrediyorum uzaktan. Fatih senin için savaşırken ne düşünüyordu kimbilir, ne hayalleri vardı. Umarım bahsi geçtiği gibi bir yerlerden seyretmiyordur İstanbul' u.

Adına şiir yazacak kadar bilgi sahibi değilim ya da sahilini özlemedim hiç. Hep uzaktan seyrettim ve şimdi de uzaktan üzülüyorum sana....

Ben en çok sana üzülüyorum İstanbul. Kaldırım taşların tarihini anlatmasa da, zarar verildikçe birileri kendi hırsları için kızıyorum. Keşke sende eskisi gibi heybetli olup, asi çıkanları kendi içinde yok edebilseydin.

gereksiz adam

23 Ağustos 2009

KAOS

Yosunlu denizlerin üstünden geçtim uçarak. Kız kulesinden bozma bir yere kondum, insandım, kanadımda yoktu üstelik ama uçuyordum. Sen ordaydın, sen; ananelerin öğrettiği aşkımdın. Hiçbir şeyin aynı değildi, sadece masumdun kalbimde ya da öyle olmanı istedim. Usulca sokuldum yanına, dudağını öptüm. Başını yana çevirdin, ananeler dedin, onlar kirlenmemeli.

Az önce sokaktaydın oysa, kirliydin, saçında uzun değildi.. sen az önce kız kulesinden bozma yerde gördüğüm kişi değildin, başkaydın. Sonra ayrıldım ordan. Bu sefer hava bulutuydu, yağmur yoktu her taraf sisliydi ve karanlıktı. Karanlık güneşsizlikten değildi, sisten de değildi. dünyadan uzak, dünya kelimeleriyle anlatılmayacak gibiydi herşey.. havada anlamsız şeyler geziniyordu, sarmaşıklar gökyüzünden yosunlu denize süzülmüştü. O deniz miydi sahi.. belki de bi göl ya da başka birşeydi. Suyu mavi değildi, yeşilde değildi.. peki su muydu? Yoruldum uçmaktan oysa kanatlarım yoktu, uçuyordum. Karayı hiç göremedim, acayip canlıların oldugu bir adacığa sığındım. Yok hayır orası ada değildi..

çok sıkıldım,

çok sıkıldım..

çok sıkıldım lütfen..

sonra seni lüks bir arabada gördüm, gülüyordun ucuz ucuz. otel yazıyordu binada. o sen değildin, ben hala ada gibi olan o yerdeydim, karanlıktı. otel ışıklıydı, temiz bir yolu vardı, girişte iki koruması.. beni duymadın, beni görmedin, ben ordaydım dünyada olmayan karanlıkta... yine uçmaya çalıştım, yanına uçmaya ama beceremedim, korktum...

Sen o değildin, sen ananelerin anlattığı aşktın ama bende ki aşk sen değildin. sen ucuz gülüşmelerin arkasına sığınıp, masumiyetini bana yükleyendin.. ben karanlıktaydım, karanlıktayım ve ben o değilim, ben, sana ananelerin öğrettiği aşktım... orda kaldım sonra, o adamsı yerde....

çok yoruldum,

çok yoruldum,

çok yoruldum lütfen.


gereksiz adam