28 Mayıs 2010

DÜN

Dün karanlık cümleler çaldı kapımı
Ağrısız bir baş dönmesi,
gri bir hayal gibiydi yollar.

En güzeli bile anlamını yitirdi sabahların
Biteviye kargaşanın, bitmeyen çekişmelerinde sürüklenir gibi.
Tekerleme misali, iç geçişleri olağan ve yolundaydı.

Yollar bir önceki cümleye bağlanma çabasında,
kaygan
ve sarsıntılıydı.
Yollar hayata sıkı sıkı bağlanmış ruhların paspasıydı.
Yollar...

Pespaye bir güneş sarmıştı etrafı
Karanlık kelimeleri daha da parlatıyordu
biraz kaypak,
biraz mecaziydi hayat.

Dün herkes biraz daha kalabalıktı ruhumda
Ve sıradan,
ve uzak

Dün karanlık cümleler
- belkide son kez-
çaldı kapımı.


cem



26 Mayıs 2010

Ah edip vah etsem de...

Ah edip vah etsem de, akıp gitsin istiyorum zaman.

Aksın fakat, duracağı yeri şaşırmadan.

(çok tanıdık, bildik parantez yaratıcıları bunlar)

satır başları, sayfayı ortalayan cümlemsi kelime öbekleri.

Gereksiz adamın, gereksiz ukalalıkları gibi. İçine oturup yer etmiş de burnundan kıl aldırmıyor gibi.

Çok tanıdık bildik saçmalıklar bunlar...

Ah edip vah etsem de, akıp kalsın zaman.

(gerek var mı önceki parantezden sonrasını açıklamaya
cıkss
manasız. )

Peki iç ses paranteze alınır mı?


cem

24 Mayıs 2010

....

Yok bu değildi.
Daha başkaydı karanlık huzurları.
Yüksek sesli bir isyan dolaşıyordu aklımda
İsyan büyüdükçe hayata bağlıyordu dört elle
Okunduğu gibi kahverengiydi ''eskiden''
Bir kaç yudum çekilmiş sigara izmariti gibi
kahverengi ve huzurlu.

Bu değildi;
ay üstü bulut geçişleri,
kaygılı hayal kahramanları,
o sokağın aydınlığa çıkan sonu.

Başkaydı
Aşk şarkılarında başlayan kalp ağrıları
en fazla üç şarkılık sürerdi
Sonra A yüzünün dördüncü şarkısı başlardı
Bir kaç saniyelik cıs tak sesinden sonra
Ve biterdi karanlık sokak,
aynı aydınlığa çıkardı.

Keşkeler vardı,
cümle başında en asil haliyle yerini alan
bugün gibi imkansıza çıkarmazdı yüklemi öznesini
keşkeler,
umuda çıkardı.
Bu değildi
geleceğe dair kurulan hayallerin senaryosu

Şimdi,
ne umut veren bir keşke
ne de öznesini kendisi kadar düşünen bir yüklem
Şimdi,
isyan küçüldü,
küçüldükçe kaçtı hayat ellerimden
Şimdi,
siyah okunan bir kahverengi her şey.
şimdi,
......
...
.


cem



23 Mayıs 2010

BLOG YAZARI

O kadar boşsunuz ki sayın blog yazarı, aynada bir kez aslınızı görmenizi ne çok isterdim bilseniz. Bir çelişki yok, bir kısmınızı takip etmem tamamen eğlenceden.

Blog yazarı= Toplam blog yazarları/1,5

deyil-değil

En azından bunu doğru bilseniz şaşarım..


cem

22 Mayıs 2010

Sevgili Amerikalılar!


Sevgili Amerikalılar!

Dünyamız* yine büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Savunma bakanlığımız ve diğer Amerikan kurumlarıyla yapılan üst düzey toplantı sonucu oluşturulan ekibimiz, ortaya koyduğu planla, dünyamızı kurtarmak için çalışmaktadırlar. Eğer başarılı olursak gelecek nesillere yaşanılır bir Amerikan dünyası! bırakabileceğimize inanıyorum. Ben tüm kalbimle buna inanıyor ve ekibime güveniyorum. Şimdi hep beraber bunun gerçekleşmesi için dua edelim.

Sevgili İsa....

Ve hikayenin sonunda Amerika yine dünyayı kurtarır.

*Amerika dünyanın kendilerine ait olduğunu düşünür her daim. bu da onu kanıtlayan bir cümle niteliğindedir.

Bu Amerikan filmlerinde, Amerikan halkının, dünya karşısında ki egosunu tatmin çabaları dayanılmaz bir hal aldı bende. Filmin içerisine girip ''Dünyayı Irak' ı, Afganistan' ı kurtardığınız gibi kurtarmazsınız umarım'' diyesi geliyor insanın. Ha ne oluyor devamında, Amerikan filmleri dünyada en çok izlenen filmler olmaya devam ediyorlar. Bi alt yazımın başlığı neydi ya, unuttum.... Hatırlayan not düşsün..: )


cem

21 Mayıs 2010

BU KADAR MI SAFSINIZ?

''Kısaca insanlar, daha fazla hürriyet'' değil inadına daha fazla özgürlük, daha özgür basın, patronlarından kurtulabilmiş objektif olmayı başarabilen basın istiyor..

İstedikleri siyasileri bize makyajlayıp sunan değil, tarafsız haberi verip tercihi insanlara bırakan bi basın istiyor..

Medya yeni adayını seçti, birazdan ana haberde adayın evinden canlı yayın yapılacak. soğan ekmek yiyormuş, evinde havuzu da olmayacakmış buyrun siz de yer misiniz?

Sizin de uyuduğunuz yeter yurdum insanı. medya ilk sayfasında kimi poh pohladıysa o iktidar oldu bu ülkede, bir kaç istisna hariç. bu kadar mı safsınız, bu kadar mı safsınız...

(yazılanlar kişilerden bağımsızdır. medyaya atıfta bulunmaktan başka derdi yoktur. Şimdi bir de ''aha sen bu partilisin'' ''işine gelmedi mi?'' söylemlerini çekemem)


cem

19 Mayıs 2010

ARABESK


Böyle arabesk bünyeye alakasız kanallardan yüklenerek-müzikal anlamda- kendime, aslıma ihanet ettiğimi düşündüm ve daldım ruhumun gıdasını almaya az biraz önce. Hem insan ne kadar kaçabilirdi ki yetiştiği kültürün ''taşra'' duygularından. Sağı solu yalın bir dille anlatılmış aşklarla dolu değil miydi?

Bak işte adam bas bas bağırıyor ''gitti de gitti, sevdiğim gitti'' diye. Altı çizilmemiş ''seviyeli birlikteliğin'' ya da ''arkadaş kalmaya karar verdik'' lerin. Gitti ve bittim diyor en saf, en acılı, en arabesk haliyle... Çoğumuz böyleyiz az çok, çoğumuz taşra aşklardan geçtik o saf gençlik dönemlerinde ve hepimiz avaz avaz ağlaştık v.s.

Dönüp dolaşıp aslını bulmak böyle bir şey mi şimdilik anlamış değilim ve bünyem daha ne kadar kaldırır bu durumu bilmiyorum ama bu akşam böyleyim.

Yukarıda ki videodan da anlaşılacağı üzere olaya Orhan baba ile başladım. Ne de olsa en yalın ve entelektüel arabeskin sahibidir kendileri.

(Birde evlilik bana göre değil be hocam)


cem

18 Mayıs 2010

Homo Sapiens

Sen feda ettikçe kendinden, insan ilişkilerinde suçsuz taraf olmak için, vicdan için karşı taraf dahasını istiyor. Kimsenin durup düşündüğü yok "bireysel değerlerin kaybedildikçe insanın zarar gördüğünü". Buna rağmen, daha insan olmak adına sineye çekip kişiliğini törpülemeye devam ettikçe bir törpü de karşıdaki alıyor eline. "Biraz da kendimden feda edeyim." diyen yok.

"neden sonra böyle olduk" diyecek kadar hayattan kopuk değilim artık. Dünya kuruldu kurulalı kendini koruma adına hep başkalarına zarar vermiş insan. Ne zaman maneviyatını biraz güçlendirmiş, ne zaman insanı hayvandan ayıran aklı insanlık adına kullanmaya başlamış maneviyat için, işte o zaman empati kavramı doğmuş belki de farkında olmadan. Bugün ucuz ayakkabı kuyruklarında birbirlerini ezebilecek kadar trajik, korkunç bi canlı ile karşı karşıya dünya. Dünya adına doğal ve ürkütücü sayılan afetler dahi sıradanlaştı şimdilik. Bu bağlamda kimse vahşi devletleri eleştirmesin, aynı güç hangi birimizin eline düşerse düşsün aynı vahşet devam edecektir eminim.

Fakat bu vahşetin, bu hırsın bir gün bedelini ödeyeceğiz hep beraber. Bir gün dünya har şeyin hesabını soracak...

Üstelik çok yakın...


cem

16 Mayıs 2010

AMATÖR KELİMELER



Aynı yollardan dı dönüşüm.
Hava biraz daha sıcak,
saat biraz daha geceydi.
Aynı odaların ışıkları yanıyordu senin evinde
Aynı zaman olmasa da
aynı adamın kalbi atıyordu dışarıda..

Aynı hayallerle geçişimdi o yoldan
Gözlerimde aynı arayış,
bedenimde aynı korkular vardı...
Aşk biraz eskise de,
aynı masumiyeti taşıyordu özünde...

Aynı amatör kelimeler vardı dilimde
-İlk ergenlik dönemi kelimeleri-
Neresinden baksan bir şiir olmasa da
Aynı samimiyeti yaşıyordu aşk yüreğimde.


cem

12 Mayıs 2010

HER ŞEYİ YİTİRİYORUM YAVAŞ YAVAŞ

Her şeyi yitiriyorum yavaş yavaş. Beni mutlu edecek tek bir şey lazım bana. Biliyorum sağlığım, işim, evim, barkım... şükrediyorum da, mutlu olmak için tek bir şey lazım bana. Ya içinde bulunduğum cevherin farkına varmalıyım ya da bir yol çizmeliyim kendime....

Her şeyi yitiriyorum yavaş yavaş, tek bir şey lazım bana...

Dün anladım saçımda ki beyazlar artmış. yok henüz andropoz döneminde değilim, biliyorum ama her şey akıp giden ve geri dönmeyecek ve yitik zamanımı hatırlatıyor bana...

Zamanı harcıyorum acımadan, paldır küldür...

Tek bir şey lazım bana ayacağım...

Dün yine anladım her şeyi yitiriyorum yavaş yavaş, ve.....


cem

8 Mayıs 2010

Kadının adı unutulalı çok olmuştu da...

Sosyeteden haber veriyor ulusal televizyonlar
Köpük banyosu yapıyor aynı dünyanın yabancıları
Halk için, halk adına kocaman cümleler dolanıyor etrafta
Ama etraf gecekondu diline hepten yabancı.

Bütün modern aşklara sponsor oluyor halka arz edilen tüketim malları
Tüketirken insanlığı da satılığa çıkarttılar, yutturulan sanat erbapları!
Seks, kadın, erkek herkes yer buldu vitrinde kendine
Şaşaalı, renkli vitrin ışıkları bütün hüznü karanlığa sakladı.

Maneviyatını kaybetmiş sokak ortası fuhuş pazarlıkçıları
Gece inlemeleri bir sarıya satılığa çıkartıldı.
Kadının adı unutulalı çok olmuştu da,
Erkek de ''kadını alana bedava'' kampanyasına hediyelik oldu kaldı.

İnsan her güneş batışı biraz daha başkalaşıyor kendine
Oysa ulusal televizyonların haberleri hala sosyeteden.
Çıplak kadın üzerinden suşi yiyen hem cinsler baş tacı edilip
kanatları hayallere saklanmış melekler gecekondular da unutuldu kaldı.

Halk için, halk adına kocaman cümleler dolanıyor etrafta
Ve bütün modern aşklara sponsor oluyor halka arz edilen tüketim malları.



gereksiz adam

7 Mayıs 2010

CUMA YAZILARI-1.858.297

Bugün cuma. bilmeyenlerde öğrensin diye yazayım dedim. Biliyorsunuz cuma demek bi külçe altın ya da parayla dolu bir cemis bond çantası gibi bir şey nazarımda. Fakat bu cuma biraz lekeli, soluk ve eski lira değerinde ya da buna benzer bir şey.

Neden?

1. Şuan itibariyle baş ağrısı ve gribal bir durumla karşı karşıyayım. Hemen gerekli önlemleri almaya gayret gösterdim tabi ama yine de var bi gıcık durum ortada.

2. Durup durup bahsettiğim ALES sınavına girmeye karar verdim. Tamam döneklik benimki belki ama son kararım budur. 40 tl ye yazık değil mi?

Böyle olunca da geçmişte açıklamasını yaptığım "cuma oldu cumartesi, cumartesi oldu pazar" teorimle yüzleşmiş bulunmaktayım. Bu ağır yıkımın altından kalkabilmek için elbette pazar sınav sonrası bir "öç alma" seansı yaşayacağım pazarla... hayırlısı bakalım...

Fakat bu cumaları üzerime çöken "kanadı eksik melek" edası, ağzımda sevişme sonrası sigara tadı ve hayatın anasını ağlatmış adam duruşu eksik değil halihazırda.

(Sevgili cuma sana yukarıda saydığım lekeleri temizlemek için var gücümle çalışacağım, azimliyim ve senin ap-pak halini ömür boyu muhafaza etmeye kararlıyım Allah' ın izniyle)


gereksiz adam

6 Mayıs 2010

KORKAK DÖVÜŞMELER

Hadi gelin, entellektüel görüntülerinin altına sakladığımız ucuz anlamlı kelimelerle yerelim birbirimizi. Akın ak, karanın kara olduğunu anlatırken sülalesine dalalım karşımızdakinin tepeleme.. Korkak anlamları saklayalım cesur kelimelerin altına..

Hadi durmayalım öyle, ''savaşa hayır'' derken, ''evet'' diyenlerin kaşını gözünü patlatalım..

Siyasi duruş sergileyelim, bizden olmayan kelimeleri altımıza alıp, namusunu kirletelim.. Ne ala memleket..

Işıksız köprü altlarında saklanıp, ortak kaderi yasadığımız cafcaflı köprü altı insanlarına ''Or..pu'' yaftası vuralım..

toplanıııııınnnnnnnnnnnnnn!
taşlanacak insan var;

Hayatı boyunca oluşturduğu felsefesine! aşık olup, onunla cinsel ilişkiye girdiği için taşlayalım diğerlerini. İş bittikten sonra geçer karşısında sigara içeriz, sevişme sonrası içilen sigara tadında..

hadi gelin el altından yiyelim birbirimizi, çok acıktım..


gereksiz adam/12.09.2009

4 Mayıs 2010

GEREKSİZ ADAM

Eh işte, az çok insan,
biraz yabani,
çekingen,
korkak,
umutsuz v.s.

Eh işte, az çok insan...

kahveyi sever,
sigarasız içmemeye özen gösterir.
Karadeniz aşığı...

az çok yalnız,
kalabalığı sevmez,
yalnızlıktan korkar,
korkar ama söylemez...

Müzik dinlemeyi sever,
Sezen Aksu delisi,
seyahatten nefret eder,
kararsız,
zor beğenir (kendi de dahil)..

Eh işte, az çok gereksiz...


gereksiz adam

3 Mayıs 2010

AŞKIN İNTİKAMI

Karanlık ve toz kokulu sokaklar geçti içinden
Operasyonlar düzenledi yüreğinde aşk kırıntıları
Malum oldu leyla' ya mecnun' un hali
Yolu bulup yardımına varamadı.

Aşk her daim kaybetmeye hazırdı
öyle uzun zamanlara mukavemet bulamazdı
Sessizce bir kenarda olanlara daldı
vakti gelince hıncını acıyla aldı..

Karanlık ve tozlu sokaklar geçti içinden
Aşk, yattığı pusudan ayağa kalktı
vakti geldi,
hıncını acıyla almaya daldı...


gereksiz adam

2 Mayıs 2010

GECE BAZEN

Geceye karışmak huzur veriyor bazen. Ve sonra biraz alkol, dünyaya kafa tutan cümleler, hamburger v.s. Gece bazen başkalaştırıyor insanı. Hep var olan ve kemikleşen hayat sövgüleri sakinleşiyor, ağaçların yeşilini fark ediyorsun karanlıkta, ışıklı caddeler başka güzelleşiyor...

Gece bazen uykudan bağımsızlaşıyor. Aşkmış, ayrılıkmış, kadınmış, erkekmiş, şeymiş kalmıyor aklında..

Gece bazen ve hatta çok zaman özelleşiyormuş...

Yarın genel bakım dolayısıyla 08:00-16:00 arası elektrikleri yokmuş bu şehrin. Sabah salladığım küfürleri unuttum, 3. dünya ülkesi söylemlerimi de önemsemiyorum, varsın elektrikler olmasın ne yazar.. Çünkü gece bazen olup kapıya dayanmış....

Ben gereksiz adam, biraz sarhoş, biraz huzurlu, biraz da... o kadar....

hepinize saygılar.


gereksiz adam

1 Mayıs 2010

AMAN BANA BİR ÇAREE

Bu sabah blog sayfamı ilk açtığımda bi reklamla karşılaştım, ''bir hata oldu sanırsam'' diye düşünüp, pek önemsemedim.. fakat sonraki zamanlarda da aynı reklam çıkmaya başladı.. Kullananları tenzih ediyorum lakin en sevmediğim şeydir kıçı kırık bi blogta reklam görüntüleri. Birde blogta bazı bazı videolar, klipler yayınlıyorum. Bu ögeleri de kullanıp, üstüne birde reklam yayınlamak ahlaki gelmiyor, hoş blogun kapısında da kuyruk olmadı alem reklam vermek için ama başlamışken fikirlerimi yazayım dedim..

Sonuç olarak, sizde girdiğinizde bir reklamla karşılaşırsanız kaynağını benim de bilmediğimi bilin ve o reklamın oradan nasıl kaldırılacağı konusunda fikir verin diye paylaşayım dedim..

saygılar


gereksiz adam