30 Ekim 2009

ÇOCUKLAR

Çocuklar eski araba lastiklerini yuvarlıyorlar bayır yoldan. Azimle koşuyorlar peşinden, sevinçten uçacakmış gibiler....
Çocuklar kavga ediyor yerli yersiz.
Çocuklar annesini seviyor, annesi çocuklarını..
Çocuklar saf, temiz, yalansız, riyasız.
Çocuklar babasını seviyor,
babası
seviyor! çocukları..
Çocuklar, evet o zamanlar çocuktular..

Çocuklar büyüyor,
Çocuklar kirleniyor
Çocuklar annesini seviyor,
Çocuklar büyüdükçe yalnızlaşıyor.
Çocuklar büyüyor,
bakın büyüyor çocuklar,
sonra
kirleniyorlar...
Çocuklar kirleniyorlar büyüdükçe.
Savaşıyor çocuklar, savaşçı çocuklar..
Bazısı asker,
bazısı eşkıya çocuklar...
Çocuklar,

büyüdüler,
kirlendiler,
gördün mü, artık kirli çocuklar..........

Temizleyin beni anılarım, çocukluğum, eski aşklarım
çok kirlendim...........


gereksiz adam

27 Ekim 2009

ELEK ÜSTÜ ACILAR

Geceden kurtardı kendini şuursuz yalnızlık nöbetlerim ya da 24 saate yaydı. Kendimin olmayan bi hayatta, başrolu oynuyorum ve en ala ödüle layık görüyorum oyunculuğumu..

''Çok sıkıldım, kendim de dahil herşeyde'' desem; biliyorum, nafile. O kadar alıştı ki herkes, benim alışamadığım hallerime..

büyüdükçe alman gereken ne kadar çok karar varmış ve hepsinde kararsız kalmak gibi bi kader. Bir yol göstericim olsaydı keşke, keşke uyandığımda uyurken kaldığım çıkmazlardan uyanmış olsaydım. Keşke, bir kere de yönümü hemen ve acı çekmeden bulabilsem. Keşke sıradan bir hayatı yaşayabilsem özde.

Ne kadar çıkmaz yolumuz var hepimizin, ne kadar çetrefilli acılarımız. Bloglar bi elek ve bizde elek üstünde kalanlarız. Maharet değil anlayın işte..


gereksiz adam

24 Ekim 2009

PAZARDAN ÇALINMIŞ SENDROM

Yıllık iznimin bir kısmı (üstelik bu son kısmı, ne acı değil mi?) olan 10 günüm pazar itibariyle bitmek üzere, Allahı' m ne büyük elem. Pazartesi günü sabahın bi körü kalkıp yine yollardayım. Aynı teraneler, aynı konuşmalar, aynı sandaliyeler, masalar, bilgisayarlar, onlar, bunlar.............

Fakat böyle avare avare gezmenin de pek bi mutluluk getirdiğini iddia edemeyeceğim. İstediğin saate kadar uyuyabilmek gibi büyük nimetten faydalanabiliyorsun, hepsi bu. Uyumak ne güzel bi eylem değil mi? hayır ''istediğin saate kadar uyumak'' deyince yanlış anlaşılmak istemem, olayı 24 saate yayarak örneklendirmekte fayda var. Şöyleki;

Sabahlara kadar oturup, öğlenlere kadar uyumak ne büyük nimet.

Şimdi oldu zannımca. Bu zannımca da nerden pelesenk oldu dilime kimbilir. Ben bilebilirim misal, tek suçlu öte beri forum siteleri..:)

Birde bu yıllık izinlerin ya da uzun herhangi bir iznin Cuma gününe de tesiri büyük. Sıradan zamanlarda en sevdiğim gün olan Cuma izin zamanları birden pazarın yerini alıyor. Düşün ki sendrom cumadan başlıyor. Bu da başka bir boyutu olayın. Hocam bu arada bütün suçlu pazartesi. Pazarı lekeleyen kendileri. onun için adını anmadan geçmeyelim..

Neyse efem altta vereceğim ikili konuşmadan da anlaşılacağı üzere, cumartesiyi pazarlaşmaktan çıkartmam için dışarı çıkıp hava almalıyım, olmadı değişik bi aktivite yaparım. ne bileyim kızlara sarkarım, yolda atlarım zıplarım, yaparım işte birşeyler. Delilik parayla değil ya (gerçi tedavi sürecinde bi miktar para harcanıyor)...

gereksiz adam
. bende çıkacagım
letdown
. nereyeee
gereksiz adam
.bi dolaşayım, sigaramda bitti
letdown
.çok üzüldümmm.tamam gez hava al, iyi gelir
gereksiz adam
. temem. bizimki de taksimlerde
letdown
. e sen de gelseydin
.çok zor sanki atlayıp gelmen
tembelsin sen ya
gereksiz adam
ivet
kanımca tembelim

tam yazıyı yazarken giden elektriğin tesiriyle zıplayan sinirlerimi yatıştırmak için şu şarkıyı ilgili mercilere hediye ediyor, blogger babaya Allah zeval vermesin diyorum (bi kısmını kurtarabildim yazının, bu edebi eserin, bu olağan üstü cümlelerin.)


gereksiz adam


22 Ekim 2009

ÇÖMEZ ZAMANLAR

SAATLER ÇALAR ÇIN ÇIN

Boş ovalar türküsüz kalır,
imdadına yetişir kuşlar.
Rüzgar eser yerli yersiz
Adını sayıklar yalnızlıklar..

Mum yanar, gölge düşer belli belirsiz.
Duvarlara üşüşür senle yaşananlar.
En sessiz halini alır,
sabaha umudu olmayanlar..

Sabah olur saat çalar; çın çın.
Güneş vurur, gözleri kamaşır sevdanın.
Yanıma bakarım sen varsın, yoksa yok musun?
Adını unutur gecede yaşayanlar.

Bir yaşam biter, boş ovalar türküsüz kalır.
Mumlar söner, yok olur duvarlardan gölgeler.
Gece başlar, sabaha hasrettir yaşananlar.
Bir yaşam biter, saatler çalar çın çın...

24.03.2003


KARA SARDI KARLI GECEYİ

Kara sardı karlı geceyi.
Rüyaya dalmaya saatler kaldı.
Akıl durdu, duygudan eser kalmadı.
Herkes toplandı, gece yine aydınlanmadı.

10.12.2002


AÇIK HAVA

Yan komşu kedisini çağırıyor
-tekiiir, tekiirr

Karşımda,
Mehmet Efendi derin bir nefes çekiyor sigarasından.

Sokakta,
oğluyla limon satıyor seyyar satıcı

Sevgililer caddenin en kuytu köşesinde öpüşüyor aşkla

ben ise oturuyorum,
burda,
açık havada..

12.10.2002

(Bu gece, senden kalma mektupları çıkarttım dolaptan. Hala sen kokuyorlardı, şaşırdım. )


gereksiz adam

21 Ekim 2009

YALNIZLIĞIM, BEN GELDİM

bi gidip bi geliyor serseri parmaklarım. zamanla şekil değiştirse de, anlamı bende saklı başlığa vefa borcunu ödemek lazım..

vefa...

vefaa...

nedir bilir misin?

vefaa..

bilmiyorum henüz, görmek kısmet olmadı..

çok şahsi, pek kişisel... serseri mayın misali işte kelimeler.. olacak, anlaşacağız az kaldı, birde noktaları çıkartabilirsem hayatımdan. hey gidi koca reis hey de koca reis kim..

birazdan şekil değiştirip başka mekanlara taşıyacağım kelimeleri, açık mı kapılar, müsait misin yalnızlığım..

ben geldim..


gereksiz adam

20 Ekim 2009

ÜLKEM BENİM, MEMLEKETİM

Dün magazin diye bize yutturulan programlarda başrol oynayanlar, bugün haber kanallarında birinci sınıf entelektüel oldular ya,

artık benim

Magazin gülü olasım var..


gereksiz adam

18 Ekim 2009

BU DEFA

Bu defa hepsinden uzun sürdü, bu defa çıkış yolu bulamadım, ki kimbilir kaç kere kaybettim yolumu ben. Hep ''bu sefer daha...'' diye başladım sanki ama...

bu sefer çok uzun sürdü,

bu sefer çıkış yolu bulamadım..


gereksiz adam

14 Ekim 2009

HERŞEY AYNIYMIŞ

Hep ''yeni bir senaryo olacak bu sefer'' diye başlıyorum kendi senaryomu yazmaya. Kavgası, gürültüsü olmayan, huzurlu mutlu bir hayatı anlatan, süslü bir senaryo olacak diyorum...

sonra film çekiliyor. montajı-dublajı yapılıp herşey bitince bir bakıyorum;

Hiçbir şey değişmemiş, bi noktada tıkanıp-takılıp kalmışım..

huzur,

ah huzur,

nerdesin?

........................................................................................................................................

bakıyorum,

bakıyorum,

bakıyorum.........

hepsi bu.. yol alamıyorum...


gereksiz adam

13 Ekim 2009

UNUTTUM!

Unutuluyor birer birer yaşananlar. Biten aşklar, ölüm, mesafeler insanın gönlünden uzaklaştırıyor karşısındakini yavaş yavaş. Bir tebessüm, bir damla gözyaşı ya da biraz nefret kalıyor geriye..

Unutuluyor birer birer yaşayanlar hayatlarından gelip geçenleri.

Sahi adın neydi?

Unuttum...


gereksiz adam

11 Ekim 2009

DOMUZ GRİBİ

2010 Şubat ayında Türkiye' de domuz gribinden binlerde kişi ölebilir diyor sağlık bakanımız. ''Bunun için gerekli önlemler alınıyor tabi.'' diye ekliyor. Önlemlerin başında aşı var. Tehlike önceliğine göre belirlenen gruplar aşılanacak sırasıyla. Aşı yetersizliğinden, daha dogrusu firmaların dünyanın tamamına aşı yetiştirememesinden dolayı, istenilen sayıda aşı alınamıyor. ama bu konuda da önlerdeymişiz, en çok aşı alan ülkelerdenmişiz şükürler olsun(35-40 milyon aşı belirli aralıklarla alınacakmış ülkeye).

Neyse belirlenen gruplar sırasıyla; sağlık çalışanları, hamileler, akciğer hastaları, paralelinde okullar..... diye devam ediyor. İşte bu noktada spiker soruyor sağlık Bakanımıza;
-ya bu grupların dışında kalanlar?

bir müddet sessizlikten sonra Bakanımız;
aşı eczanelerde ne yazık ki satılmayacak, bunun içinde girişimlerimiz var ama....
ve
kalanlar önlem olarak ellerini güzelce bol köpüklü yıkasın, tokalaşmaya, sarılıp öpmeye bir müddet ara versin (biz sevecen toplummuşuz, bol bol sarılırmışız)... gibi şeyler öneriyor.

Bilinmez tabi, dünya ilaç sektöründe ki devlerinin hesabı. Aşının patentinin diğer firmalara verilip verilmediği, Dünya' yı bekleyen bu büyük (sayılan) tehlikenin de ranta döndürülme çabasının (kesin vardır) olup olmadığı v.s.

Şimdi oturup öncelikli bir gruba dahil olalım diye dua edeceğiz, olmadı ellerimizi sabunla bol bol köpürterek yıkarız..


gereksiz adam

10 Ekim 2009

DUYUYOR MUSUN?

Gece şehri kan bürümüş,
sokaklar oluk oluk kırmızı.
Yalnızlık şişenin dibinde;
aç, sefil, harap...

Kimse yok mu?
Yok mu kimse?
Kimse .....
.........

yok.

Sessizlik var şimdi,

duyuyor musun?


gereksiz adam

8 Ekim 2009

TİKSİNTİ

Herşey ne kadar sıradanlaştı birden. Sıradan kelimesinden tiksindi. Sonra şehir üstüne geldi; beden oldu, ruhla birleşti, ellerini uzatıp boğazına sarıldı. nefessiz kaldı, boğulacaktı....

Temizliği aradı, bulunca baş tacı yapacaktı... aradıkça ''saf''laştı, saflık üstünde kaldı..

sonra korkaktı, önce de korkaktı, korktu, korktukça kaçtı..

Herşey ne kadar sıradanlaştı, kendinden tiksindi...


gereksiz adam

7 Ekim 2009

KISACA; ÖLDÜ

Sıradan bir gün,
sıradanlaşan telefon sesi,
sıradan olmayan haber,
şaşkınlık,
acı,
feryatlar,
ağıtlar,
zamana yenik düşen acı,
sakinlik,
dünyalaşan duygular,
sorgulamalar;
-neden, nasıl, niçin???
sessizlik,
sessizlik,
sessizlik,

bitti, hepsi buydu. Yolcu yolunda gitti, yoldaşlarını geride bırakarak..


gereksiz adam


4 Ekim 2009

ÖDÜNÇ KÜFRÜN VAR MI?

Bi karanlık var güneşin önünde. Bak, gördün mü? etraf zifir karanlık, göz gözü görmüyor. Suskun, korkak, yalnız insanoğlu. Bak, gör... yeşermedi çiçekler, kuş sesleri kesildi, kuytuya saklandı cesur dövüşler.

Etraf zifir karanlık; sağım-solum, önüm-arkam kör, yasak kondu düşünceye.

Bak gördün mü? Üşüyor ışıklı düşünceler, sessiz akıyor hayat; tekdüze, tekdüze.....

Ödünç küfrün var mı? Geçmişten kalma borcumu ödeyeceğim geceye..


gereksiz adam


3 Ekim 2009

YASAK

Son bir ayrılık çaldı kapıyı;
tak tak tak
Silüetin çıktı huzura
renklendi yavaş yavaş gözlerin.
Sonra,
bedenin şekillendi,
öylece dondu,
anıt oldu..

Bu son ayrılıktı, yıllar geçti kapıyı çalan olmadı.

(Mevlana diyeli çok zaman oldu diye belkide, ne olursam olayım gelemem artık sana... yasak)


gereksiz adam

2 Ekim 2009

ARTIK SENDE YORULDUN, GÜLE GÜLE

Sende yoruldun,
evet yoruldun,
bitmeyen sıkıntılarımdan.

Gitmen gerek,
uzun yorucu mesailerin var..
masaların yeri,
koltuğun modeli,
mermerin rengi değişecek...
gitmelisin,
çok mesain var daha...

Evet,
sende yoruldun,
bitmeyen sıkıntılarımdan,
gitmelisin,
git
me
li
sin
çok işin var sabaha kalmayan..

güle güle..
....................

gereksiz adam


1 Ekim 2009

PARDON

Yapamadım,
insanları anlayamadım.

Ben yapamadım,
Hayatı anlamlandıramadım,

Aslımı arayacaksan,
işte tam karşında,
kelimelerde saklı.

Hayata sunduğum suretimle,
sakın yanlış yapmayın..

Ben yapamadım be hayat,
senle bütün olamadım..

Kusura bakmayın..

(Ve doğum günün kutlu olsun gizli sevgilim,
hayatımda ki en anlamlı yanım. Sana hediye edebileceğim en değerli şeyler bu kelimeler..)


gereksiz adam