10 Aralık 2016

GÜNAHKÂR

Gün aymadan
Şeytanını öpüp alnından
Dev aynasında seyretti kusurlarını
Utanmadan

cem ben

27 Kasım 2016

ECEL

Derinden, ince sesli bir ağıt
Mezar taşında heybetli unvanı
ölmek de neymiş şu kış gününde,
Bir utanmaz silah sesiyle.

cem ben

25 Kasım 2016

AĞUSTOS

23 ağustos sabahı uzun bir şiir yazarım belki,
Bir dolu umut anlatırım gri memleketine
ya da seni şikayet ederim yerli yersiz,
aynı parya kelimelerle
...

Kim bilir? 
24 ağustos sabahı, bir dolu sen yazarım karadeniz' de
Bir dolu umut vesaire.

cem ben/2015

21 Kasım 2016

ZİYAN

Bu dört duvar,
bu yitip giden güneş,
sustukça artan karanlık...

Bu adı konulmamış mevsim,
bu tutulmuş köşe başları
bu bakışlar;
ziyan...

ah bu edepsiz gece,
bu eksik yıldızlar,
sessizlik,
ve diğerleriyle.

cem ben


13 Kasım 2016

PAVLOV, KÖPEĞİ ve DİĞERLERİ

Pavlov' un klasik koşullanma deneyinin sonucuna farklı bir bakış açısıyla bakan bazı otoriteler;
Bu deneyde şartlı reflekslendirilen, her zil çaldığında salyası akan köpek mi yoksa her zil çaldığında köpeğine yemek veren Pavlov mu?
Köpeği, Pavlov’u kandırıyor olabilir mi?
Kendi içinden ‘’Pavlov şartlandı, salya aktıkça bana yemek
veriyor’’ diyebilir mi?
Aslında şartlı reflekslendirilen köpek değil de, Pavlov olabilir mi?
diye devam eden şüphelerini ortaya koyuyorlar. Günümüzde insanlığın geldiği noktayı ve dünyaya barışı getirecekleri vaadinde olan sözde dünya lideri bazı ülkelerin yaptıklarını görünce, bu şüphelerin gerçek olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Sadece bu şüphelere göre, insanı şartlandıran etkenlerin her dönem değiştiği ancak, köpekle başlayan bu etkileşimde çok da yol katedilemediği söylenebilir.

cem ben

10 Ekim 2016

ALIŞKANLIKLAR

Hala hangi priz, hangi balkonun lambasını yakıyor çözemediysem,
penceremdeki karadeniz her defasında yabancı geliyorsa,
 koridorlar dar...
ve her sabah aynı duvara çarpıyorsam uyanırkan
...
ah bu bedbaht alışkanlıklar.

cem ben

9 Ekim 2016

GÜNAH

"Katli vacip" daha çok iki kelime, daha az anlam
 Çok pratik çözümler üretilebilirdi oysa;
yağmurdan ve darağacından evvel,
yani yaşarken ölenler...

ve gidenlerin ardından,
Allah' a yakarırken yakın komşular
kalanlar hep sessiz,
cevapsız kaldı sorular...

cem ben

6 Ekim 2016

SEN GİDİNCE

Sen gidince gün gidiyor zamansız
Tekerleklerini kaybediyor bütün sivil arabalar
Bir disiplin yükseliyor şehrin semalarında
Rengini unutuyor bütün kalabalıklar

Bütün zapturaptlar sensizliği gösteriyor
Gece uykuları biraz daha lacivert
Bu tekdüze hayatlar ne garip
Şehrin kalabalığına nispet ediyor.

Sen gidince gün gidiyor zamansız
ve bütün onurunu kaybediyor yalnızlıklar.

cem ben

4 Ekim 2016

AH MUHSİN ÜNLÜ

Şair adı Muhsin, tenhada bırakmış kelimelerini,
sirenler çalmadan biraz evvel buldum; 
arka sokakta...
ay ışığında çıkartıp kalabalık gömleğimi
üzerime giydim en yaraşanlarını.

''şehri ispatlamaktan geliyorum heykeller hala bitmiş 
bak ben sana ay aldım al ay aldım bak ben sana 
hem fischer de sebt günü çekilmişti galiba 
bir defterime kuzu tartışmasız çiziyorum da!''

cem ben

*tırnak içindeki kıta Ah Muhsin Ünlü' nün, ''Ah!'' şiirinden alıntıdır.






2 Ekim 2016

İRONİ

Seyri hüzün pencerede, sonrası derya
Pek âlâ, mumları söndürüp karanlıkta kalabiliriz
Karşı mahallede bir sessizlik;
-aman ha-
susarsak, belki bir ''imdat'' duyabiliriz.

Mis gibi sahtekârlık, ne hoş...
yanı başımızda hiç uğruna cenazeler
tam da coşkunun orta yerinde
bu ağıtlar, hiç çekilesi değil.

seyri hüzün pencerede, örtünüz perdeleri
Bir Balkan ezgisiyle bütün ağıtları bastırabiliriz
İnsanlık! uğruna gizleyin cenazeleri
böylece müreffeh! zamanlar sürebiliriz

cem ben




11 Eylül 2016

MECZUP BİR SONBAHARDAN YAZIYORUM

Meczup bir sonbahardan yazıyorum sana bütün bunları;
Mevsime uyup aklımı iç ettim bir tenhada önceki sabah.
Bir kaç kelime bıraktım gizli saklı:
biri adındı belki, diğeri sıfatın, kim bilir...

Önceki sabah dünyayı biraz daha kirlettik akılla,
biraz daha çocuk öldürdük,
ve biraz daha insan öldü bizden habersiz,
biraz daha yalnızlaştık,
duygusuzlaştık vs.

Sonra büyüdükçe şehirler, tenhalaştı maneviyatımız
Erken doğmuş, özürlü umutlarımız oldu; kısa, hikâyelik...
Uçamayan martılar,
siyah güvercinler v.s.

Meczup bir sonbahardan yazdım sana bütün bunları
mevsime uyup aklımı iç ettikten biraz sonra,
tenhada kaybolmuş safiyetimiz
ve ne idiği belirsiz kelimelerle

cem ben


2 Eylül 2016

Eylülün meçhul hikâyesi

Yaşayan bilir Eylül' ün hüznünü;
İhtimal ki sarısından,
Düşen yaprağından,
kaybından,
kaybedilenlerden...

Yaşayan bilir Eylül' ün hüznünü;
Nedeni muamma,
eksiği bâki;
dünyalık meçhul hikâyesi..

cem ben

21 Ağustos 2016

İNSAN

Bir sebze ya da meyve bahçesine zarar veren canlıyı gayet normal olarak ve soğukkanlılıkla katledebilen insanın, kendi ırkına yaptığı bunca zulümden sonra ve en azından diğer canlıların refahı için kendisini yok etmesi en makulü. zaten bu kadar veballe huzurlu bir hayat sürdürmek güç. Hem Nuh' un kavminden ne farkımız var ki...

cem ben

8 Ağustos 2016

KARANLIK ŞEHİR

nedensiz, 
çirkin adam şarkısı tutturmuştu radyolar 
oysa herkes çok güzel ve de çok yakışıklıydı aslında

ve karanlık şehirde, 
bir türlü anons edilmiyordu gidenler.

cem ben



29 Temmuz 2016

SAFFET

Aslında;
Mehmet ağabeyin ilk çocuğuydu Saffet.
İri kara gözlü, koca burunlu ve ensesi kalın amiyane

Kendi halinde ve pısırık.

Daha çocuk yaşta, mısır tarlalarında öğrendi tütünü:
derin bir nefes ve dönüyor dünya...
Bir zaman sonra, 
Ucuz şarabı cebinde, 
ve naralar eşliğinde,
ne âlâ...

Aslında:
Mehmet ağabeyin ''hiç'' çocuğuydu Saffet.
Büyük, yuvarlak yüzlü, ince kaşlı ve peltek amiyane. 

Kendi halinde ve  pısırık.
ne âlâ...

cem ben



12 Mayıs 2016

UYUDUYSAK YORGUNLUKTAN

Uyuduysak yorgunluktan be cancağızım
Yoksa unutmuş değiliz yıldızların büyüsünü
Bir de şiir tutturmuşuz, en sadesinden:
bir Orhan Veli' ye, bir de kargalarına küsmüşüz.

Uyuduysak yorgunluktan be cancağızım
Yoksa unutmuş değiliz yıldızların büyüsünü.

Cem ben

15 Ocak 2016

ANLAMAK DEDİKLERİ

''Bu vatandaşı en iyi ben anlarım bence!'' dedi, bovling topunu lobutlara atarken tavanı çökerten vatandaşın videosunu izledikten hemen sonra,

ve devam etti:

''Zaten bir başkasının, benim o çocuğu ne kadar anlayacağıma dair söylemi havada kalır ya da  benim kişileri anlama oranımı, bir başkasının ölçmesi, bildiğimiz soyutluktan daha uzak bir girişim olurdu''  dedi, cümledeki ''bence'' kelimesine burun kıvırarak.

Sezen çalıyordu; ben öyle birini sevdim ki, bi nevi intihardı…
Karadenizde, iş yerinde, odasında, koltuğunda vs.
Ve bütün anlamını yitirmişken Cuma, 
Ve malum, terörden çocuklar ölürken ülkede, dünyada…
''O vatandaşı en iyi ben anlarım dedi, olduğu yerde!

cem ben