28 Temmuz 2011

ACIDAN GEÇTİM PEK GÜZELİM

İnsanın değişik zamanları oluyor tabi. Çok özel saydığı kelimeleri, boncuk gibi yanyana dizip ''aman pek içli, pek bi edebi olmuş'' iç çekişleriyle okuyorda okuyor. Sanki Can Yücel yazdı o da ilk kez okudu. Bu yazılanlar öyle bir düzen ve ruh haliyle yazılmamıştır ya da bundan sonra yazılacak olanlar. Biteviye bir saçmalama isteği var ruhumda (Bu biteviye de Tarkan' dan sonra ne kadar olağan ve sıradanlaştı değil mi?).

İşte değişik zamanları oluyor insanın. Sevgilisinden ayrılıyor, sonra barışıyor sonra yine ayrılıyor bir başkasını buluyor. Her bulduğunu ana rahmine ilk düştüğünde ona biçilen ruh ikizi sanıyor. Sonra kolunda bi ben, boynunda bi kolye kıç üstünde bi kıl dönmesi olmadığını görüp ''aaa bu benim ruh ikizim değilmiş iyi mi!'' deyip yıkılıyor v.s.  Aman ben ruh ikizimi, yol arkadaşımı buldum a dostlar, ağlayan kendine ağlasın..:) çok kere gittik geldik, hadi ordanı çektik birbirimize, baktım olacak gibi değil kolumdaki benin aynısından bi dövme yaptırdım ona, artık seve seve ruh ikizim ( rüyamıydı bu )...

Zeynep diye bir arkadaşım oldu sonra. Aman Allah herkese nasip etsin çok cefakar, içten, samimi. Bir kusuru var sürekli konuşuyor; 100 metere ileriden sola dönmeye hazırlan, 10 metre sonra sola dön, hız sınırını aştın, yeni rotasyon hazırlanıyor. Her seferinde ''tamam zeynebim, tamam gülom'' diyorum, hiç kırmıyorum incitmiyorum onu. Artık seyahatlerim daha eğlenceli ve kalabalık..:)) 

Sonra yeni bloglar keşfediyorum. İlk keşfim küçüğüm daha çok küçüğüm adlı blog oldu. Psikolojik Danışma okuyormuş, aman tam benlik diyerek heveslendim ve fakat ilk yazısından sonra yeni bir yazısını henüz okuyamadım. ''Alın size ilk ve son yazım, adam olana fazla bile'' dercesine yazdı ve çekti gitti blog dünyasından sanırım. ya da ilk yazı ücretsiz, diğerleri belli bir ücrete tabi olacağından belli bi kitlenin dikkatini çekmeyi bekliyor. Malum psikoloji işi ağır iş, bedava olmaz ki yapan da yok zaten. Parası neyse öderiz bilader, yazsana iki satır daha, sayende dünyayı yeniden yorumlamayı düşünüyorum.

Olmuyor olmuyor, istediğim kadar saçmalayamıyorum. Oysa içimden çağlayanlar fışkırıyor, her bir damlasında ayrı bir saçmalıyorum ama kelama dönüşmüyor. Direkt buraya kussam algılanabilir miyim acaba!

Türkiye' de Bartın diye bir il var biliyor musunuz?  
haymatlos : vatansız
nümayiş    : gösteri.  

Bunlarda ekşi sözlük özentisi bedenimin, ekşi ekşi yansımalarıdır ya da bloğa entel bir hava katma çabam, bilemedim doğrusu (Oysa ben uludağ sözlüğü tercih ederdim). 

Sezen dinleyin canlar, ben gibi usanmadan, sıkılmadan unuttun mu beni? adlı şarkısını dinleyin, klibinde gitar çalan kadına hasta olun, sevin onu. Sezen zaten Sezen işte.

Bartın diye bir il var biliyor musunuz?


acıdan geçtim güzelleştim

24 Temmuz 2011

SÜRGÜN HER YERDE HEP YALNIZDIR


İnsan olmasa belki de yalnızlık olmazdı değil mi?

(SÜRGÜN=İNSAN+YALNIZLIK ve İNSAN = YALNIZLIK)

Böyle bi soruyla yüzleştim bugün. Pazara olan mesafemi, dünden-önceki günden kalan kinimi hatırlamadan başladım güne. Şimdi bi mecnun hali var üzerimde; kahreden değil hüzünlü, küfreden değil suskun bi durum. Büyük ya da küçük fark etmez, olağanın dışında ve beklemediğim zaman ve konularda karşılaştığım durumlar sonrası böyle olurum ben. Kendimi tanıyamadığımı düşünürüm ve ''yine'' tanıtamadığımı.  Ve yalnızlaşırım ya da kendimi yalnızlaştırırım...

''Afaki söylemlerle yaşamak istiyorum'' diyebilirim belki, ''İnsan olmasa ne ala lay lay'' diyebilirim belki ya da susabilirim belki.

Velhasıl, enikonu pazar bugün. Pazarın etkisinden daha sakin ama daha efkarlı bi zaman....

Fırtınada ak ayazda, sürgün her yerde hep yalnızdır.

Ne kadar manalı...


acıdan geçtim güzelleştim



23 Temmuz 2011

SOYUN

Bütün kitapları kapattım bu gece.
Önümü ilikleyip saygıya durdum ruhuma.
çıplaktım,
ruhumdan daha çıplaktım.
Güzel bi şarkı açtım 
-na na na, na na na-
Senden yana, 
ruhuma yüklediğin iftiradan dolayı ah ettim.

Bütün yasaların üstünü çizdim bugün,
bütün yasakların canevine sakladım ruhumu.

Çıplaktım, 
elbiselerimden öte, üstüme yığdığım kelimeleri çıkarttım.

Sonra yeni bedenler aradım, 
ruhsuz bi dolu çıplak bedene sarılıp yattım;
utanmadım....

Hayat,
hayat....
sakladığım her şeyi çıkarttım bugün.
karşındayım,
çıplak.
hadi göster bana hünerlerini,
soyun...


acıdan geçtim güzelleştim

21 Temmuz 2011

....

İyilikle girdiğim ilişki sonucu nur topu gibi bir marazım doğdu.

acidan geçtim güzelleştim

16 Temmuz 2011

AŞIĞIM YANMIŞIM LAYNNNN ( cıkss, konuyla alakası yok)

Bi ''aptal sarışın'' sendromu var üzerimde. Hatta açayım konuyu, hatta konuyu açmadan önce ''aptal sarışın'' söyleminin yasak olduğuna dair içimde beliren, ama bu belirginliği bir türlü anlamlandıramadığım gerçeğine değmek, dokunmak lazım. Her sarışın demediğimiz, sadece aptal olanlardan bahsettiğimiz gayet ortada. Sarışın kelamının da güzelliği temsil ettiğinin altını çizdikmi, güzel ama aptal bir insandan bahsettiğimiz ortaya çıkar. o zaman varsa böyle bir suç, suç olmaktan da çıkar elbet. Dallanıp budaklanan konumuzun dalını budağını kesip sapıyla mevzuya devam edecek olursak;

Bir aptal sarışın sendromu var üzerimde. Fakat orta yaş üstüne tırmanmış, güzelliği hafiften alaşağı olmuş, e aklını kullanamadığı için de ortada dımdızlak kalmış bir durum bahsettiğim. e madem çirkinleştin, zaten akılda yok, bari azami fayda için kalanlara saldıralım yaklaşımının getirdiği ezik bi durum velhasıl.

-ohhh ya, konunun hala dalıyla budagıyla ugrasıyorum diye çok tırstım-

Sonra;
Şu ahir ömrümde göremeyeceğime kesin gözüyle baktığım bizim sokak yolunun asfaltlanmış hali bugün itibariyle gerçekleşmiş. İki adım ötesi medeniyet gibi dursa da, bünye iki adım gerisinde ki medeniyet belirtilerine bir türlü alışamıyor. Yolda bi çukura takılıp düşme tehlikesi geçirmeyi, arabayla geçerken böbrek taşarına doğru çalışan süspansiyon sistemini hissetmeyi istiyor insan. Ama yok, dümdüz, asfalt kaplı bir yolla karşı karşıyasın. Çok zor olacak buna alışmak. Neyse efem, kalan sokak sakini de ben gibi düşünüyor olacak ki, bi bayram havasında karşılandı asfalt döken araçlar. devamında yol izmir' in kordonu misali yürüyüş yapan insanlarla doldu. Korkarım bundan sonra her yıl bugün bayram ilan edilip bu durum kutlanacak, Ah ne saadet...

tivıtır maceram, amir-memur ilişkisinde girdiğim yeni yol, murat boz' la başladığım mesailerim ve daha bir dolu başka ilginçlikleri anlatmayayım şimdi, bu saatte...

amaaaaaannn, aşığım yanmışım laynnnnnn....

[(kalan çeyrek avuç hayran kitleme soruyorum; yazı karakterinden dolayı, bloğumdan bi soğuma, bi ekrana dogru kusma hissi, bi nefret beliriyor mu? Buyrun, hatta anketleştirelim bu durumu. Ankete katılacak 3 kişiden 2 sinin fikrine boyun eğeceğim.:)) (bir de pampişler desem, hepten bırakıp gider misiniz bloğu? sizi bilmem ama ben gidiyorum..:)))]


acıdan geçtim güzelleştim

8 Temmuz 2011

HIMMMM, GARİP

Çok tuhaf şeyler oluyor bu ara. Ajda Pekkan Sinan Akçıl' la düet yapıyor (hoş Serdar Ortaç' tan şarkı almışlığı da var ), programlarda konuşabiliyor. On cümlenin üçünde kendiyle çelişiyor gibi gelse de konuşuyor işte. Bir de mega-ultra starımız Tarkan' dan aynı performansı beklemedeyim. Her söylenen cümle erotik değildir, bunu birileri kendisine hatırlatmalı. Misal o seslendirdiği belgesel, gerçekten erotik değil. '' göç etmek için doğdular, ohhhhh.. ya göç edecekler ya da ölecekler. korkunç tehlikelere rağmen ahhhhhh''

Futbolda şike iddialarıyla ilgili çeşitli girişimler oluyor.  Detayı herkes biliyor zaten, nihayetinde bi gariplik var burda da..

Sonra bloğumu dünyanın dört bir yanından izlemeye alanlar mevcut. Geçen arkadaşa ''blogumu yabancılar izlemeye başladı, ne ayak'' dedim. Özelleşiyor senin blog galiba dedi..:))  Ayrıca blog camiası da bi garipleşmeye başladı. Henüz kaynağını, belirtilerini çözemediğim bir şey.

Ve twitter da Erol Köse macerası devam ediyor. Tavsiye ediyorum, muhakkak izleyin kendilerini. İnanın '' ulan benimki de dert mi?'' dşyeceksiniz bir zaman sonra.  (bu kısımda hakaret yok değil mi?) Sıklıkla twittçilere ''hakaret içeren söylemler direkt bilişim suçları merkezi tarafından izleniyor. ıp ler belirleniyor ve cezalarını çekiyorlar '' deyip duruyor da tırsıyorum. Ve fakat, bir çok tivitında aleme bulaşıyor. o zaman gerekli merciler tarafından IP si belirlenmiştir zaar..:)  ( offfff türkçeyi unutmaktan çok korkuyorum)

onlar savaşıyorlarda, vahşiydiler... uuuuuuuuuuuu

Ve en önemlisi ben, gün geçtikçe ruhuma biraz daha ihanet ediyorum. Sonra pişman olmuyorum, olsam da itiraf etmiyorum, hatta mutluyum. Dünyayı onun algılanmayı istediği gibi algılıyorum. Ne zamana kadar bilinmez.....

Büyük göçler... ayyyhhhhh..:)

Ve Sezen' e devam


Ey aşk neredesin şimdi, sen de mi terk ettin beni?


acıdan geçtim güzelleştim

3 Temmuz 2011

AL SANA PAZAR

Sevmiyorum hacı ben pazar günlerini. İstediği kadar güneşli, cicili bicili bir gün olsun. Ağzını yüzünü boyasın, dekolte giyinip gelsin, kulağıma erotik bir şeyler fısıldasın ve hatta bi direk etrafında en profesyonel tarzıyla striptiz yapsın, yine de sevmiyorum canına yandığımın pazarını.

Bi mahallenin tadilat sesi hiç mi bitmez, sürekli mi bi çekiç, bi çocuk, bi insan sesi eksilmez. ''bugün pazar lan, bi kısayım gürültümün sesini'' demez mi insan. Gürültünün sesi nasıl kısılır, sesi kısılan bir gürültü kısılınca gürültü olmaktan çıkmaz mı? soruları içimizde kalsın. Şurda azcuk ucundan küfredip çıkacağım lanet olası. Ha bu gürültünün pazarla olan ilişkisini hemen kurayım; cumartesi, cuma ya da diğer günler batmayan bu gürültü, toplumda yerleşik olan ''tatil günü pazar sakin geçer'' mantığından yola çıkıp batıyor bana. Pazar hiç aslına uygun davranmıyor, pislik herif.

Sabahtan beri tek istediğim odanın camını açıp, kahve ve sigarayla keyif yapmak ama ne mümkün. Gürültü ile eşgüdüm ve dolayısıyla eş zamanlı çalışan arılar, planladıkları ''bu herifin gününün anasını üzelim'' operasyonunu başarıyla gerçekleştiriyorlar. Neyse efem camı açmamla içeriye giren, girmeye teşebbüs eden, vızıldayan arı sesleri pazarıma ilaç oldu. Kimisini öldürdüm, kimisinde de odanın bir ucuna kendimi kamufle edip geldikleri gibi giderler mantığıyla beklemeyi seçtim. Velhasıl gün itibariyle iki arı katili bi biçare duruyor karşınızda. ben de durmak yok yola devam diyorum onlar da, bakalım akşama kadar neler olur. Fakat çok kararlıyım bu odanın camları açık, elimde kahve yanında sigarayla geçireceğim günü. İsterse ejderha girsin camdan..:))

Sezen dinliyorum var mı pazar. zoruna gitmesin..

Ayrıca bu internet yasakları ne zaman başlayacaktı. Ben bu yasağın boyutunu da anlamış değilim zaten. Ne yani şimdi anadan üryan bedenleri seyredemeyecek miyiz internette. Sınırı ne; gözler, meme uçları ve belden 10 cm aşagıya kadar olan kısma siyah bant çekilirse yasak delinmiş olur mu?  hayır yetkililer çekmiyorsa ben çekerim o siyah bandı, otokontrolüm iyidir yav. Hem o bedenlerden bizim buralarda (dolayısıyla bir çok yerde) yok, olsa onlardan rica ederdik herhalde. Manyak mıyız gerçeği varken sanalına sarmaya. Sonra hadi bunları yasaklandı da şu televizyon kanallarında dönen maceralar ne olacak. Şu gençlik dizilerinde, atıyorum 3 kız 3 erkekten oluşan bi grup özellikle permute edilip, her bölümde aynı gruptan farklı kişileri birbirleriyle eşleştiren diziler ne olacak. Bu çok daha ahlaksızca.
(gerçekten bu gruptan kaç farklı çift çıkar, unutmuşum formulünü. 3! / (3-2)! * 1! miydi?)

hadi iyi pazarlar....


acıdan geçtim güzelleştim

2 Temmuz 2011

ŞİMDİ NE GEREK VAR


Şimdi ne gerek var yeni cümleler kurmaya. cumartesi cumartesi, ezberletilmiş cümleler kayıt altındayken, önceki zamanlardan kalanlarla yaşıyorsak hala ne gerek var...

Dün ezberimize kaydedilen, maskesi yüzünde, elinde benzin, ona uymayan hayatları yakanlar bugün sadece maskelerini değiştirip devam ediyorlar yakmaya. Üstelik her dem, müthiş ve bilgili hayran kitlesiyle görevlerini layıkıyla yerine getiriyorlar. O yüzden, şimdi ne gerek var yeni cümleler kurmaya, ne de olsa o müthiş, bilgili ve büyük kalabalıkları yönettiğini sanan kitle her an hazır seni alt etmeye.

Şimdi ne gerek var yeni cümleler kurmaya, üstelik cumartesi cumartesi...

Değişime bu kadar direnmenin sebebi bu olsa gerek; maskeler, onlar yarıya düştü, yüzler neredeyse meydanda. Sadece müthiş ve bilgili hayran kitlesi ürkütücü. Özellikle ''bilgili'' kısmı...

En güzeli Anadolu. Bütün zoraki suç üstlenmelerine karşın, en güzeli anadolu. Toprağından Mevlana yetiştirmiş. Her ne olan varsa gelmiş, bilgili ve müthiş kitle de suçu atacak güzel bir mecra bulmuş ne ala..

Amaaannn şimdi ne gerek var yeni cümleler kurmaya, haydi bakalım ezberlenmiş hayatlarda yaşamaya....


acıdan geçtim güzelleştim