31 Ağustos 2010

KUTU KUTU

Kutumda bir gariplik var, hissediyorum. Kırmızı olabilir, mavi de olabilir ama kutumda bir gariplik var, hissediyorum...


gereksiz adam

29 Ağustos 2010

2010 Dünya Basketbol...

Açılış deyince, her daim ''göbek atma'' eylemini akıllarına getirenlerin, 2010 dünya basketbol şampiyonası açılışını beğenmemeleri gayet normal...


...

26 Ağustos 2010

ANLAŞILMAZ

Eskisi kadar kurcalamıyordu hayatı. Yeni ve yalnız bir hayat için şansını zorlamıyordu. Akışına bıraktı gitti.

Ve kelimelerden en süslü cümleler kurdu. Cinsiyetini yazandan değil okuyandan bulan cümleler. Yazandan hesap soran, aslını bulmak isteyen cümleler.

Önce hayal kurdu uzun uzun, aylarca. Bitirince bütün hayallerini sattı ve kredisini ekleyip bir ev aldı. Yatağı, yorganı, mutfağı, banyosu olmayan bir ev.

Bir sanala takıldı gitti. Vesikalık aşkına hediye etti anahtarını.

Aşk,

Bir beyaz cam ardında, vesikalık kaldı.

Eskisi kadar kurcalamıyordu hayatı. Eskinin hatırına hayallerini sattı. Karşılığını yenisinde bulamadı.

Olsun,

eskisi kadar kurcalamıyordu hayatı, zaten kurcalanacak bir yanı da kalmadı.

Anlaşılsın diye değil, manası olsun diye hiç değil. Süslü kelimelerden, birbirinden bağımsız cümleler kurdu. Eskisi gibi, bir türlü anlaşılamadı...


gereksiz adam

HARBE GİDEN

Harbe giden sarı saçlı çocuk!
Gene böyle güzel dön;
Dudaklarında deniz kokusu,
Kirpiklerinde tuz;
Harbe giden sarı saçlı çocuk!

O. Veli


23 Ağustos 2010

118....


Biri şu 11880 reklamlarına ''dur'' desin. Vallahi ruh sağlığım tehlikede, gerçekten.

Bir de avea reklamlarında (özellikle halı saha maçı olan bölüm) avea kullanıcılarını görünce, diğer operatör sahibi olasım geliyor. İstediği kadar yüklensinler, o iki tip (sağ ve soldaki) gibi olacaksam olmam daha iyi...


gereksiz adam

20 Ağustos 2010

NEFS

Biraz daha sessiz olabilirdi dünya ya da biraz daha sessizleştirebilirdik kalabalıkları. Olduğu gibi göstermek her şeyi zor olmasa gerek. Biraz daha sonradan kötüleşen iç seslerini kontrol altına alabilirdik.

Daha yaşanılası kılabilirdik dünyayı. Olağan, herhangi bir kitaptan fırlamamış sözlerle anlatabilirdik her şeyi. Biraz daha anlık, art niyetten bağımsız ilişkiler kurabilirdik.

Sonra kendimizi daha yalın bakışlarla anlatabilirdik herkese. İçimizde saklı bir bakkal defteriyle yaşamaktan kurtarabilirdik saflığımızı. Yazdıklarımızı okuyanların yüzüne avaz avaz anlatabilecek kadar özgürleştirebilirdik hayatı.

Biraz daha sevişerek anlamlaştırabilirdik dünyayı. Kalpten çıkan kelimelerin hesabıyla yormazdık aklımızı. Olduğu gibi kabullendirebilirdik her şeyi.

Olabilirdi elbet ama olmadı, çünkü insan yaratıldığı günden beri nefsiyle olan kavgasını kazanamayan bir canlıydı. Üstelik bu kavgasının bir türlü farkına varamadı...

SİNEK AVCISI


yeni sinekler ısırıyor vücudumun her yanını
yeni ve sivri sinekler...
bir mülteci,
bir haymatlos gibi her yerde
kan emici sivri sinekler..

Yüzüm de yaşımın çizgileri
ve sineklerden kalan kırmızı noktalar
elimde,
gitmeden önce aldığın parmak arası terliklerim
üstüme üstüme gelen sıcaklar
sinek avındayım...
hayırlı avlanmalar...

cem ben....

19 Ağustos 2010

VAKİT BU VAKİTTİR

Bu gömlek dar gelmeye başladı hocam. Mevcut mağazalarda bana uyan beden kalmamış. Varsa bildiğiniz bir terzi, bedenime göre olandan diktirmek zamanıdır. Hiç olmadı aynı bedende olduklarımla bir kasaba kurup, tam bedenimize göre kıyafetlerle yaşamak vaktidir.

Vakit bu vakittir hocam, kaçıyor yakalananlar...

Pardon yakalanmış mıydılar!!!


gereksiz adam




11 Ağustos 2010

BENİM CİNSİYETİM YOK

Onsekiz yaşımda hamile kaldım dünyaya
Gebeliğimin ondördüncü yılındayım
bakma öyle benim cinsiyetim yok.
Yakında dünyamı doğurmanın telaşındayım.


gereksiz adam

9 Ağustos 2010

ORDAN-BURDAN-ŞURDAN-ÖTEDEN-BERİDEN

Miadını doldurmuş ilişkilerde ucuzlaşmaya başlayan iletişim şekillerini bilirsiniz. Son noktayı koymak istersin de bir şey tutar seni. İlla dip yapıp midenin bulanması gerekir ki sonlandırasın. Sonrası sorgulama evresidir. Anlık iletişimlerin peşi sıra gelen geçici ve kas ağrısı hissi veren pişmanlık ve sorgulamalar, belirtilen evreden sonra kalıcı bir hal almaya başlar. Sonra iletişim biter, sen sorgulamaya devam edersin ''nerede hata yaptık''. Cevabı basit aslında ki sen de bilirsin, nokta yerine hep virgül koydun. Cümle uzadıkça anlamını yitirdi hatta anlamsızlaştı.

Nokta isteyen cümleler uzadıkça, okuyanı da yazanı da yorar evlat...

Sözün özü;

Mideni ve aklını seviyorsan noktayı doğru yerde kullanmak lazım evlat.

Ve,

gereksiz adam kullanıcı adından utanıyorum ama ondan kopamıyorum. Bana gereksizliğimin ne kadar gerçek olduğunu hatırlatıyor bazı bazı. Yok çok ciddiyim, ''aman sen gereklisin'' deyin de gaza geleyim diye değil, gerçekten.. Misal kalabalık gruplar içerisinde ''benim blogumda ki adım gereksiz adam'' desem eminim ingiliz tenini andıran hafif pembemsi tenim kırmızı ötesi bir şey olur...

Bir de,

bu blog ve ben çok ortalık malı olduk. Gerçek hayat ve blog hayatım eşitlenmeye başladı. Yani artık bu blogun bana ait olduğunu beni tanıyan bir çok kişi biliyor bu da yazma özgürlüğüme ket vuruyor. pek yakında, çok acıyla blogtan vazgeçip yeni bloglara-mekanlara yelken açarsam üzülmeyin, ağlamayın, kahretmeyin kendinizi olur mu?

Bitti...

(daha yazardım fekat çok sıcak)


gereksiz adam

8 Ağustos 2010

SİNEK AVCISI

yeni sinekler ısırıyor vücudumun her yanını
yeni ve sivri sinekler...
bir mülteci,
bir haymatlos gibi her yerde
kan emici sivri sinekler..

Yüzüm de yaşımın çizgileri
ve sineklerden kalan kırmızı noktalar
elimde,
gitmeden önce aldığın parmak arası terliklerim
üstüme üstüme gelen sıcaklar
sinek avındayım...
hayırlı avlanmalar...



gereksiz adam

ŞAŞKIN

Kedisini, köpeğini çocuğu zanneden insanoğluyla karşı karşıya dünya. Yakında insan doğurduğu için depresyona giren, bebeğine yabancılaşan kadınlarla karşılaşırsak şaşırmayalım...


gereksiz adam

5 Ağustos 2010

YORUMA KAPATILMIŞ CÜMLELER

Kelimeler anlamlarını yitirmiş,
yoruma kapatılmış cümleler...
Sokak başı bekçileri giriş çıkışları kontrol altına almış
İmgelere yasaklanmış sesler...

Manasız nümayişler kapatmış mısraları
Aşüb-gah bir hal almış dünya
Zorlama gidiş-gelişler gökyüzünü derin bir haba salmış.
Uyumsuz ve adanmış dizeler bir başına kalmış.

Kelimeler anlamlarını yitirmiş,
yoruma kapatılmış cümleler...


gereksiz adam

YENİ ANAYASA

anayasa değişikliği giresun' da fındık fiyatlarını arttıracak mı?
rize' de çay fiyatlarına yarayacak mı?
Antep baklavasında ki fıstık oranı artacak mı?
çiftçiyi kalkındıracak mı?
emekliye-memura zam yaptıracak mı?
atlatacak mı?
hoplatacak mı?
arılara bal yaptıracak mı?
düz duvara tırmandıracak mı?
!!!!!

Sonra benim psikolojik sorunlarım var,
dünya ile kavgam var,
hayatla münakaşam-münazaram-beyin fırtınam-konferansım var. Bunları çözecek mi?
beni hayatla barıştıracak mı?
!!!!!

e tabi mesai saatleri de önemli. sıkıldım sabah 8:00 akşam 17:00 mesaiden. Mesai öğleden sonra başlamak kaydıyla günde 3 saate inecek mi?
!!!!!
Yoksa bütün bunlar "yaş" mı?

Bunlar olmayacaksa benden de hayır...

(ironik bir söylemdir benimki tabi. kararlar ne olursa olsun, ciddi bir değişiklikte verilen kararın gerekçelerini bu kadar basite indirgemeyen yönetici-halk v.s. nin olduğu bir ülkeye kavuşmak dileğiyle)


gereksiz adam

3 Ağustos 2010

VE HUZURA GİDEN TRENLER YOK

Ellerinden daha beyazdı teni.
Kan kırmızısı gözleri ışıksız.
Umutsuz, sabahçı kahvesi aşığıydı.

Başka şehirlere yollamıştı huzurunu.
Beyaz elleriyle kafasını tutup,
alnından öperek uğurlamıştı.

Yeni şarkılar göndermişti yüzünü bilmediği karanlıklar şehrine.
Özenle seçti sözlerini, altını çizdi.
Çok kez dinledi, durdurdu baştan dinledi.
Üstünü çizdi, sildi...

Yeni şarkılarda kalabalık şehirler buldu
Yolcusunu aradı,
alnından öpüp gönderdiği yolcusunu;
Bulamadı...

Son şansıydı trenler..
Son durağı huzura çıkan trenler..
Çığlık çığlık,
pas kokulu trenler...

Ve garlar aynı sabahçı kahvesinin müdavimi
ve garlar yok
ve trenler suskun
ve huzur kayıp...


gereksiz adam

Birde Sessiz Sedasız Akıp Giden Zaman Koyuyor Adama

.........

Bir de sessiz sedasız akıp giden zaman koyuyor adama. Bir zamandan sonra anlıyor insan ''üç günlük dünya'' nın karşılık bulduğu çaresiz anlamı. Sıradan zamanlarda söylerken öyle yüzeyselleştiriyoruz ki, oturup aklı selim düşününce fark ediyoruz derinliğini. ''Ne yapsak da içini doldursak hayatın?'' sorusu bir türlü cevabını bulamayınca akılda, içinde bulunduğun yaşın, zamanın, gençliğin, onun bunun bir manası kalmıyor.

Yeni değil zamana takıntım biliyorum, sadece son zamanlarda biraz daha eziğim karşısında, biraz daha boş hissediyorum bakışlarımı. Bazı bazı yeni hayatlar yazıyorum kendime, şahidimsiniz. O hayatlarda baş role koyuyorum kendimi. Düşünüp huzur bulmaya çalışıyorum. çünkü bi ucundan tutsam huzurun, peşini bırakmayacağım biliyorum. Ama her seferinde bi bezginlik söylemiyle, hali, tavrıyla açıyorum gözlerimi aynı hayata.

Başka öncelikler arıyorum kendime, yaşıma-yaşadıklarıma uygun başka, önemli, mühim, dünyevi öncelikler ve kalabalıklara karışıyorum. Boş boş konuşup gülmeyi seçiyorum, uğraşıyorum, çabalıyorum. Bir zaman sonra, kısa bir zaman kendimi dinledikten sonra susuyorum.

Yok, burada da değil huzurun kapısı...

...................

İşte bir de sessiz sedasız akıp giden zaman koyuyor adama.



gereksiz adam