Neyse efem, çok değişik bir şey oldu ve bugün acayip gergin bir gün geçirdim (güleceksen yüzüme yüzüme gül, peşimden değil. yüzüme gül ki kendimi daha bi mal hissedeyim). Mesai saati bitip kendimi dışarı attığımda biraz rahatladım da nereye kadar... hemen açıklayayım ya da bi diyalog yazayım alta...
.hoşgeldiniz
-sağol
.nasılsınız?
-ben iyiyim, hep iyiydim. sen ne zaman iyi olacaksın?
.ben iyiyim zaten
-yok bir başına iyi olamazsın. ne zaman düğün göreceğiz?
.senin çocuk evlenmedi mi?
-evlendi
.e o düğün kesmedi mi seni?
-yok seninkini de görelim.
.tamam sen geç şöyle, ben göstereceğim....
gelde pöfff leme, gelde pöff leme...
bak! yeni anayasa paketi umrumda değil, darbe girişimleri, evrenin sırrını çözmeyi amaçlayan deneyde gerçekleşen çarpışma, Almanya' da açılması istenen Türk liseleri, metro zamları, o, bu... hiçbiri umrumda değil ama benim hayatımı yönlendirmeye çalışan, benle alakasız insanların varlığı beni deli ediyoorrr üleynnn...
[(kadir inanır mı, yaban mı?)
(yaban' ın adını unuttum, googleye üleynnn yazdım direkt çıktı.. üleynnn le bulunuyor olmak ne vahim bir durum)]
Hocam ben yeni bir hayat tarzı belirledim ve kendimi geyiğe adadım. Yukarıda gördüğünüz resim, bi arkadaşımın çok zaman evvel bana uygun bulduğu bi resimdir ya da buna yakın bir şeydi. Demek geleceği görmüş ya da potansiyelimi... denize düşen yılana sarılır misali geyiğe verdim kendimi, boynuzlarımdaki dallardan yaşımı da anlayabilirsiniz gayet net...
neyse işte, bi ara hatırlatın ''geyik muhabbeti'' nin doğuşunu anlatayım sizlere, madem bu işe adadık kendimizi hakkını vermeliyiz değil mi? şimdi yazardım ama günün stresi baş ağrısı olarak yer buldu bünyede, biraz dinlenmeliyim...
çok sevdiğim ve aşağıda da sözlerini yazacağım şarkıyı da sizlere armağan ediyorum efem... sözlerine tıklayarak şarkıyı dinleyebilirsiniz..
gereksiz adam (zaten başkası da yazamaz bu fevkalade edebi yazıyı)