26 Şubat 2013

CİCİM

O rüyadan hemen sonra uyandım canım. Belki de bi zaman sonra uyanmışımdır, uzun bir zaman da olabilir, bilirsin saatlerce sürmüş gibi gelse de rüyaların süreleri 3-5 saniyedir.  Sonra kalp atışım hızlanacak, telefonuma sarılacaktım, bir de küfrederdim uzun uzun da, olmadı. Sükûnetimi irademin dışında sağladım, alnımdan öp beni minnoşum.

Çocukluğumda hoppidi hoppidi tozlu yollarda koşuyordum, ki biraz yanı çimenlikti hep, tepedeki çimenlik diye bir şarkı vardı, bulutsuzluk özlemi, açayım.

O derenin yanında ders çalışırken, hiçbirimizin kafasında kurdelalı tatil şapkası ve kulağında papatya yokken, açken, elin eline değmişken, eksiyle eksinin çarpımının artı olduğunu umursamadığımız dakikalar başlamışken, aydınlıkta sevişemiyorken....   offfff cınım, o an, aşkın aklıma tecavüzüdür matematiğe olan soğukluğuma sebep. Yoksa nasıl severdim sayısal dersleri, hala severim ve en yüksek notları sayısal derslerden alırdım. Üçgenin iç açıları toplamını, yani 180 i severdim en çok. Hatta belki bu yüzden, en güzeli geometriyi anlatmaktı sana...

OOOğğğğğ, nasıl bi kabustu o gördüğüm, ama şaşkın uyanmadım sırrım; durgundum, dalgalanmadan durgundum ve aşık değildim. Düşünsene bebe(Y)im, bu sabah aşık olmadan uyandım. Ohhhh, ne büyük zevk.

Ondan sonra, onbirden biraz önce gözlerimi şaşı yapıp vesikalık fotoğrafımı çektirme hastalığına yakalandım kuzum. Düşünsene, instagrama ekleyip takipçilerimi korkutacağıma dair bi fantazi bile yetiştirdim gövdemde ( gövdemi öpeyim, kelime pek öpülesi lakin). Ve o fotoğrafa gelen bütün yorumlar tebessüm yüklüydü, neredeyse kimseyi korkutamadım çiçeğim. Bu nasıl bi mükemmelliktir ki kimseyi korkutamıyorum, üzgünüm.

Hadi cicim, şimdilik benden bu kadar.

cem ben, varın halimi siz düşünün :)