Bütün karmaşasından sıyrıldıktan sonra, duygusuz bir hal aldı hayatım. Depresyonlarım, herşeye küfreden söylemlerim yok. Huzurlu-mutlu da değilim. Birkaç hafta önce kurulmuş, görevi yüklenmiş bir robot gibiyim. İdealim, beklentim... hiçbiri aklımda yok. Bu zamanların böyle umursamaz, böyle savaşta yenilmiş ve esir olmayı kabullenmiş bi ruh haliyle geçmesi ne acı..
Aşka, ona, buna çamur attığıma bakmayın. Hiçbirinden bir beklentim yok, belki de bana bulaşsın, kavga çıkartsın istiyorum..
Biliyor musunuz ben çok yalnızım. Biliyorsanız anlıyorsunuzdur belki, kimbilir. Bunu çok kere yazdım farkındayım. Demogojik söylemler uzaktan bakınca pek komik durabilir bazen, ama söylemeden edemiyorum, bir tek burda yazabiliyorum. Yüzyüze olan iletişimlerde anlamını yitiriyor yalnızlığım, öyle anlamsızlaşıyor, öyle sıradanlaşıyor ki...
Yaradanın bana sunduğu bütün güzelliklerin farkındayım, lakin bu hayatta kaybedenlerdenim ve bu kaybın bütün suçlusu benim, eminim...
Sonra düşündüm demiştim. Sabah ve hatta akşamdan beri, yazdıklarıma şöyle bir baktım ve bir karar verdim. Tekrar okuduğumda kendime kızmayacağım, zevk alacağım yazılar yazana kadar blogla vedalaşacaktım. Saçmalık olduğuna kendimi ikna etmekte gecikmedim.
.Ne yani, burda yazılanlar edebi metinler mi, tarihe yön verecek söylemler mi?
.Hayır.
.eee o zaman..
Bunun bile kendime bi anlam yükleme çabası olduğunu anladım, kaybediyorum elimden bi tutun talebinin şekil değiştirmiş hali idi.. Sonra birkaç kelam ötede anladığımı anlatmaya çalıştığım kaybetme mevzusunu ayınca, boşverdim. Ben kaybediyorum' u geçeli çok olmuş, kaybetmişim....
gereksiz adam
MAVİ LİMAN
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın
Nazım Hikmet
(Fırsatınız olursa, Nazım Hikmetin bu şiirini Cem Karaca' nın sesinden dinleyin derim.)