3 Nisan 2010

KOLTUĞUNDAN KALKTI, TELEVİZYONU......

Koltuğundan kalktı, televizyonu açtı. Acayip ilişkilerin boy gösterdiği dizileri bir çırpıda geçti, bir dizide takıldı kaldı. İnsani söylemleri hoşuna gitti fakat sonunda onun da aynılaştığını anladı. Çoğunluğunun, anayasanın neden ve nasıl değişmesi gerektiğini dahi bilmediği topluma hitaben yapılan ve kişisel kavgalara dönüşen programlara biraz baktı.

Neydi HSYK ya da anayasa mahkemesinin içeriği?
Dünya neydi?
Bu kadar kavgaya ne gerek vardı?
Az zaman sonra her şey bitmeyecek miydi?
Neden di bu tek tipleştirme, kurallar koyma?

Ve ortada sadece iki görüş vardı, o da taraf olmalı(mı)ydı.

Gecenin bir vakti uğultuya dönüşen tv sesi midesini bulandırdı. Hiçbir zaman adam olmayacak sevdaların peşine düşmeye ne gerek vardı...

(bi ara virgülü sevdi, nasıl da her yere yaraşıyor, her isteği yerine getiriyordu. Oysa nokta öyle değildi ya da soru işareti, onlar kesindi, onlar her yere uymazdı.)

Zaten ışıkları kapalı, gece de epey ilerlemişti. Gün boyu sıkıldığı uğultulardan, en azından bu saatte kurtulmalıydı. Radyoyu açtı, damar bir şarkı buldu (kır çiçeği) camı açtı, bir sigara yaktı, derenin sesinde huzuru aradı. Keyifsiz değildi, sigara-şarkı-dere sesi üçlemesi daha da rahatlattı kalbini. Günlerden cumaydı, aldırmadı 12:00' ı geçip cumartesiye bulaştığına günün, günlerden cumaydı.. Erken kalmayacaktı, onun için de erken yatmadığını düşününce daha da mutlu oldu. ama şimdi yatmalıydı....

Ve son dumanı çekti sigarasından; şarkısı da bitmişti zaten.. camı kapattı ve bilgisayarın başına oturdu...

....

Koltuğundan kalktı, televizyonu..............


gereksiz adam