14 Ağustos 2012

TEZGAHTAR

Neye bakmıştınız bilmiyorum. Ayıp şeyler düştüyse aklınıza ve gözlerimden çok dudaklarımı özlediyseniz gelmeyiniz hayallerime. Sonra belki aşktır içinizi yakan, bilmediğim yeni anlamlar vardır bünyenizde ve kıymet yüklemiştir beyniniz kalbinize, kim bilir?

 Hem öyle bir çırpıda sıfıra çekemiyor insan bir yanını ve ''ya varsın ya da yoksun'' diyemiyor gözlerine. Bazen bir oluyor ve hayatın içinde birden kayboluyor hayalleri. Hayat bu, iki beden küçük bi gömleği tersinden giydirebiliyor gövdenize.

Kaldı ki somut değil anlattıklarım. En çok hayallerime çemkiriyorum, siz üstünüze alınmayınız ey fani dünyanın en fanileri. Ben tezgahımda hayallerimi satıyorum size.

Sabah olunca ve yayınla tuşuna basmadıysak henüz kelimeleri, oturur harf harf yakıp ateşiyle aşk yaşarız biraz daha ateşli ya da etrafında halay çekeriz tezgahın ve dahi yaktığımız hayallerimin, olur mu?

Pardon, siz neye bakmıştınız bilmiyorum. Sonbahar ya da bir sonbahar biraz daha manalı olacağını umduğum hayalim mi yoksa diğeri, hani şu maneviyatından sıyrılıp ahlaksızca ve düşünmeden devam eden, çıplak bedenlerin üzerine kurulu olana mı?

pardon siz bir şeye bakmış mıydınız?

''cem ben, tezgahtar'' diye bitirsem bu yazıyı, bu kadar seyre daldığınız hayallerimin hatırına a' nın üstünü inceltebilir misiniz?

bi zahmet

ve cem ben, tezgahtar.