21 Ekim 2010

NE DEMEK EFENDİM, GELİYORUM EFENDİM, BİR SANİYE EFENDİM, DOMATES EFENDİM...

Ne demek efendim, o sizin ucuzluğunuz. Ben, son dönem enflasyon canavarını besleyen domates kadar pahalıyım çok şükür. Elbette benim de hülya-gülben maçlarının sonuçlarını iple çeken gizli bir yanım oldu geçmişte ama artık geliştim, hormonel ilaç takviyeleriyle bünyemi büyütüp, kızardım...

Neyse efem, domates işine girmeye karar verdim. El bebek gül bebek bakıp, besleyip, büyütüp, kızartıp, piyasaya dalacağım. Bir iki yılda parayı bulup hıyar yetiştirmeye başlayacağım. Hıyarlarla içli dışlı ola ola yetişme usulleri hakkında fazlaca bilgi sahibi oldum kanısındayım. 

Dünya bir garip yuvarlak işte. tamam ya tam bi "top" kıvamında değil biliyorum. Öküz boynuzunda taşındığı rivayetinden sonra bilim gelişti, güzelleşti, ağzı yüzü boyalı İstanbul gibi oldu maşallah. bilim adamı da pardon pardon bilim insanı da aynı doğrultuda geliştirdi kendini ve öküzü de boynuzunu da alaşağı etti. Bu kadın-erkek eşitliği konusu zorlama olunca ne garip kelimelerle muhatap oluyoruz değil mi?

bilim adamı (eşit değildir) bilim insanı...

Hadi domates ve kadın-erkek atışmasını bir potada toplayalım, bir maniyle (yarım da olur)

domatesin çekirdeği sapsarı sapsarı
bu kızlar (erkekler) dünyanın.......  heheheh çok malca...:)

Günlerden de perşembe malumunuz üzere. İçimde İstanbul otogarının gürültüsü; kitap okuuuuuu, başka bir şey oku, erotik dergilerin bir acayip hikayelerini oku, ne bulursan okuuuu şeklinde uğultuya dönüşen seslerle mücadele etmekteyim. Ha fazlası da mevcut tabi;

kendine bir hayat kurrr, başka şehirlere göç et, amirini bertaraf et, bitaraf olanlar bertaraf oluurrr :)

Yok yok içime sinmiyor bu söylemler, yağmur sonrası açan güneşin etkisi bunlar. Üşüyüp, yanmak arasında kalan bünyeden bundan farklı tepkiler beklemek de yersiz değil mi? 

Bu yazıdan bi b.k çıkmaz hacı, saatlerimi halkıma adamak en güzeli...

Geldim efem...


gereksiz adam