7 Aralık 2010

İYİ UYKULAR

Çok başka hayatlar sürüyoruz bu ülkede. Geçmiş zamanlarda komedi dizisi yerine koyarak izlediğim sahnelerin biraz daha içine girdikçe, ilkokulda öğretmen korkusuyla gülme krizini atlatmaya çalışırken ortaya çıkan yeni ve başka krizlere girdiğim zamanlardaki gibi hissediyorum kendimi. Üstelik gülmek öyle bildiğimizden çok daha farklı, acımayla karışık bir şey işte. Bir adamın peşine takılmış bi dolu lüks ve ışıklı arabalar, korumalar, şık takım elbiseli ve güneş gözlüklü abiler ve onları karşılayan, onlara benzeyen insanlar insanlar...

Bütün bunlar insan için, insanın oluşturduğu sonra insanın da boyunu aşan, tekdüzeleşen, tek kişileşen hayatlar. Her şey insan için diye başlanıp, insanı yok sayarak devam eden bir düzen. Ardından ''ben sokaktaki adam değilim'' yaklaşımları.

Sokaktaki adam, oysa kurulan bütün bu düzen sokaktaki adam için değil miydi?

Çok başka hayatlar sürdüğümüz bu ülke nüfusunun büyük çoğunluğu şuan; solcuların güzel kızlardan ve yakışıklı erkeklerden, sağcılarınsa sadece tipsiz erkeklerden oluştuğu, sezonun en mükemmeli varsayılan diziye takılıp kalmış durumda tahminen. Bir kısmı futbol maçı izliyor, bir kısmı bilgisayara takılıyor, bir kısmı sevişiyor, bir kısmı v.s.  En iyisini de sevişen yapıyor, en ahlaksızca gözükeni bu oysa ama en doğrusu da bu. Sadece kendi için yapıyor, birilerinden emir almadan, gönül rızasıyla. Hep derim uyutuluyoruz, sezercik, ahmetcik, emrahcık ve osmancık. Yemek sonrası, ''flaş flaş flaş ördekler rüzgarda uçtu'' alt yazılarıyla süslenmiş haber sonrası, son darbe niyetine verilmiş uyku hapları gibiler. Sonra uyuyoruz....

Bol ışıklı, korumalı arabalar yollarımızı kesiyor, önceliklerimizi alıyor: Kirli sayılan hayatlar onlar için süsleniyor, temizleniyor, paklanıyor ve onlara sunuluyor. Sonra her şey güllük gülistanlık, her şey nuru pak, herkes mutlu, herkes memnun, bir daha ki seneye kadar..

E ne diyelim, iyi uykular...