23 Ocak 2014

İŞTE CEM BEN

İnceden bi baş ağrısı ve karadenize özgü rüzgâr sesiyle gözlerini açtığı, çoğu karanlık ve olağandan sıcak odasında....

Çok zaman önce söylemiştim " Raskolnikov evinden çıkarken, her zaman olduğu gibi sessiz..." diye devam eden, kuş bakışı olayları seyreden adamın kaleminden çıkmış, kaliteli rus yazarların kaliteli romanlarına özenti tarzları sevmediğimi.

Keskin bi yalnızlık kokusunun tesiriyle belki ya da cuma beklentisi, bi acayip yarınlar ve benzeri özlemlerin etkisiyle belki. Hani günlerden cumartesi olsa, olağandan bir saat fazla uyumuş olmanın vicdan azabından başka bir şey olmayacaktı aynı odada. Sonra;"hadi kalk spor yap, duş al, kahvaltı yap ve bitsin görevlerin"diyen bi öteki Cem sesi, ki çok kızıyorum kendisine...

Çok zamandır "haftanın blogu" olan ve değiştirmeye üşendiğim ama çok zaman daha haftanın blogu olmayı hak eden Ateş Böceği'nin yayınladığı, Ah Muhsin Ünlü' ye ait şiiri okuyup, günü unutmak ve alt paragraflarda tarifi verilmiş şekilde hayatı yaşamak mümkün olamayabiliyor (Bkz. Haftanın blogu ). Kaldı ki, sıradan bi tv dizisinin, komedi tarzına aldırmadan, diyaloglar arasına sıkıştırılmış iki kelamdan, belirlediği bütün yaşam tekniğini alt üst eden bi akılla ve kalple uğraşırken vs.

Velhasıl, geçiyordum uğradım tadında devam ediyorum hayata bütün detayı ve bıkkınlığıyla ama mutsuzluğun tedavisi mümkün bi hastalık olduğunu kabul ederek,ama yine de verilen ilaçları içmeyerek ve haftanın belirli günleri inceden hayata kızarak.
Ve kendi halinde, selamsız sabahsız silik bi vatandaş olarak, daha çok martı peşinde koşarak iyi bir fotoğraf yakalamak için uğraşan vs.

İşte cem ben...