31 Mart 2013

TESPİT

Aşk; kaçan kadın kovalayan erkek şeklinden, kaçan erkek kovalayan kadın şekline geçtikten sonra bitti. Sanırım, kanımca...

cem ben, kendini imha eden notlar ( ortalama, 18 saat sonra)

30 Mart 2013

BİR DE KEK YAPSAYDIM...

Gece 03:00 sularında yatan, tatil olmasına rağmen 06:45 de kalkan, 2 gömlek ütüleyen, 1.5 saat spor yapan, 2 saat evi temizleyen, yağsız ve tuzsuz, lıght peynirle ve nane, karabiber baharatlarıyla 2 yumurta kırıp yiyen, bi bardak meyve suyu içen, duş sonrası yüzüne Ebru Şallı' nın erkekler için önerdiği maskeyi sürüp, cildi kuru olduğu için 15 dakika sonra temizleyen, yine de yüzü yanan, gündüz kremini süren ve hala yorgun olmayan biri duruyor karşınızda...

günaydın

işte o,

cem ben...

( kendini imha eden notlar )

29 Mart 2013

SAYFİYE

-ağır çekimle, heceleyerek değil ama usul usul okumanız tavsiye edilir. Böyle bitkinmiş gibi, üşeniyormuş gibi, uykudan yeni kalkmış gibi-

Karşımda duran denize dalmışım bi gör. Sırtımda bulutlardan sıyrılmış güneş ışığı, alnımda tepemde dolanan martının gölgesi. Gagasına yandığımın kevaşesi, buluta karışmış kanadının rengi, bir de detone çıkıyor sesin, yediğin balığa yazık...

Heeeyyy, solumda duran ve bi kısmının bakımı ve boyası yapılmış kayıklar. Kırmızı çizginize aldanıp derininizde seviştim bilinmezle. Salla küreklerini boşa ve hatta denize. Kayık da akar yolunu bulur, harika.

Bu oturduğum bank, biraz önce yağan yağmurun kurumayan damlalarını kurutan pantolonum. Kollarımı açmışım iki yana, sanırsın bi Can Yücel şiirine klip olacak fotoğrafım; Duru bi yeşildi ortalık, akşam güneşi kırılmış bi mızrak boyu, ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık, Ağlarda sanki dargın bi kılınç balığı...*

Dibimde dolaşan bu siyah kedi, elim kısa kestirdiğim saçımda, aklımda hayatıma nükseden uğursuzluklar. Ohhooo, çok zaman olmuş şansım döneli, kura çekilince bana çıkan güzelliklerin sayısı artmış, amenna. Getir yalnızlığım, dirseğinden öpeyim seni.

Karşımda duran Karadeniz' e dalmışım bi gör. Aslına rücu etmiş bi zamandır, dalgalı. Damlaları vurur yüzüme her dalga sonrası. Ah büyüdükçe rengi koyulaşan martı, ah solumdaki ayarsız kaldırım, ah o kaldırımın çantasını sürüye sürüye yürüyen makyajı akmış gülü....

ahhh bahar, çiçeklerini yüzüme döken bahar, üşüdükçe üstümüzü örten bahar; kuş sesi, dalga sesi, martı sesi, çiçek bahçeleri, ışıl ışıl sabahlar....  ah bahar...

cem ben, aklı fikri sayfiyede

---------------------------------------
*Can Yücel, Bi Damlacık şiirinden

28 Mart 2013

GİBİ

Hep aynı sahneyle "yeni yayın" butonuna bastığım gerçeğiyle ve buraya kadar olan kısımda öküz-tren ilişkisinde ki öküz rolüyle.....  hatta cümleyi tamamlayamayacak kadar anlaşılmaz bi akıl tutulması, hemen şimdi çaldı kapımı, ne şahane.

Sahne mi?

Bilirsin işte, belli alanları çiçek dikilmiş bi park, yeşil bi park. bi tarafında çocuk parkı bile var, hatta düşen çocuğun canı yanmasın diye zemine serilen o yeşil ya da kahverengi şey. Ne kadar suni, çimlerin yanında onları taklit etmenin ezikliğiyle; salıncak altı, kayak altı, tahteravelli altı... Bir şey itiraf edeyim mi? "tahteravelli" kelimesinin yazımı konusunda tereddüt hasıl oldu da googleye başvurdum; tahteravelli, tahtıravelli, tahteee.. eeee

Velahısal bayım

Bi patlama noktası varsa kelimelerimde (hay senin kelimelerine), üstelik "sebepsiz" yere yüreğine saldırdığımı düşünüyorsan aklımla, bil ki....

amaaaaannn...

Aynı parkın sol yanında olan, çakma şehirlerarası terminaldeki şehirden bağımsızmış imajı veren kıçı kırık dolmuşlara doğru yol alayım en iyisi.

Ğıaksaray ğıaksaray ğıaksaray....


cem ben "yürüyörüm dikenlerin üstüünden yaralıyam" gibi...

27 Mart 2013

ARKADAŞIM EŞEK DEĞİLMİŞ YA

Yarın, utanmadan sıkılmadan ''arkadaşım eş, arkadaşım şek, arkadaşım eşek'' tadında bir yazı yazarım diyordum, eş ve şek i birleştirip eşşek sonucuna ulaşmadan önce. Kırk yıllık Barış Manço şarkısı anlamını yitirdi bende. Arkadaşım e, arkadaşım şek arkadaşım eşek olarak düzeltilene kadar sözler, bu yazıyı yazmamaya karar verdim...

(kendini imha eden notlardandır kendileri, sonra kızmayın ''yorumumu sildi, aman uyuz herif, yanımda olsa beynini patlatsam falan demeyin. Duydunuz mu sayın Kahve telvesi ve Pabuc hanımlar :)

cem ben, tez zamanda bi eşekle arkadaş olasıca

HEP AYNI HİKÂYE

Aynı hikâyeyi yaşadım ben yine.
Aynı taş sokaktan geçtim misal, aynı şekilsiz merdivenlerden çıktım, arkamı dönüp objektifine poz vermeden. Aynı basamakta sendeledim, aynı rüzgâr vurdu yüzüme...

Bugün de yağmur var örneğin karadenizde. Bir de soğuk biraz, bilirsin geç soğuyup geç ısınır bu deniz, bir de hırçındır insanı gibi, bir de sevdi mi "ben" gibi sever; ölümüne... Bırakıp gitmez, en güzeli de bu belki de...

Nasıl başımı alıp gidesim var bugün, hatta bir zamandır öyle. Klişe gelmesin, hazırlıklara başladım bile. Evden eve nakliye şirketini aradım misal, yapmam gereken diğer şeyler için küçük bir araştırma ve hazırlık da yaptım. Ama denize yüzümü dönüp, soğuğunu yanaklarımda hissettiğimde ve yüzen iskeledeki martıları gördüğümde, hatta hafiften yeşeren dağlarını... Ama yine de, nasıl başımı alıp gidesim var bilsen....

Aynı hikâyeyi yazdım ben yine.
Aynı sokaklarda rastladım gözlerine, aynı fotoğraf karelerine yerleştirdim bizi de, bi türlü elini elime değdiremedim...
Aynı hayalde sendeledim vs.

Bugün de hüzün var karadenizde. Bir de yalnız biraz, bilirsin sevmeden hiçbir şey olmuyor işte.

Ve Sertab Erener' in "iyileşiyorum" şarkısının klibindeki gibiyim bu aralar; yer çekimine kafa tutuyorum.

cem ben, bıraktığın gibi ve bıraktığın kadar...

26 Mart 2013

ODUN


Sizin naliniz nal inandım, 
sizin atınız at inandım. 
Boyunuz uzun amenna, 
fotoğrafınız adam akıllı foto. 
Dumani da caba dumani da caba... 

Bütün odunlarla dövüşmüşüm 
yakıtımız ha olmus ha olmamış 
Odunlukta yitirmiş ormanda bulmuşum. 
Ama ormanlar şöyleymiş. 
Ormanlar şoyleymis odunlar boyleymis
Ormanlar şoyleymis odunlar boyleymis 
darar ram para ram para darar rara rarirara ra


(Sezen Aksu şarkısı, Turgut Uyar "Denge" şiirinden uyarlamadır)

cem ben, bu da kendini imha edecek notlardan

YALNIZ FOTOĞRAFLAR

Sıcak bi rüzgâr, bulutlar, karadeniz dağları, hafif yeşil, biraz kahverengi, sisli...

En son çektiğim kalabalık fotoğraf ve tarihi, Sezen Aksu ve Cem Adrian sonrası kevaşe bi canlı gibi düştü aklıma, ve hayat. En son içine düştüğü kalabalık, al al yanakları, titrek sesi ve elleri, kırışıklık önleyici bi dolu kozmetik ürününe bulanmış yüzü ve dudakları kremiyle parlamış bi adam! yanında, karnında, karşısında, içinde, dışında ve dahası...

Şehir gri, mart ayına has soğuk gecesinde yakılan kalorifer pisliğine bulanmış beyaz arabası, beyaz cd kapağının içinde ki hüzünlü şarkılar;

"seni bugün görmem lazım, şöyle biraz açılmam lazım..."

motoru ısınmasın boşver, sesini biraz daha aç müziğin, biraz daha ve gitar sesiyle sevişsin cesedin... Karadenizin yolları virajlı, dar, köstebek yuvası gibi, kalbi gibi, kalp gibi...

Kişiselleştirilmiş bi hayatın baş kahramanı var karşımda kahkahayla gülen, elini elimle kaldıran, ona baktıkça bana bakan ve hatta benle gülen, benle ağlayan, asimetriiik, ne kadar alkışlayası aynalar. Soyunup, asimetrik görseliyle sevişmeyi düşünecek kadar çok zaman öncede kalmış en son çektiği kalabalık fotoğraf. ve şuursuzca saldırıyor gölgelere, gölge olduklarını bilmeden...

Sağ elimle ya da sol elimle, yukarı doğru bakarak ve kolumu uzatarak, 333 demeden, bi kaşını kaldırmadan, aşkı düşünerek, giyinik, suçlu, suçsuz, kendine flaşı kapalı bi fotoğraf çekmenin arifesinde...

cem ben, en son çektiği kalabalık fotoğraftan bihaber...

25 Mart 2013

TENİNDE YANAĞIMI TERLETTİĞİM SEVGİLİ

..... örneğin cinsiyeti olmayan bi canlıyla seviştiğim de olmuştur, aklı baki, en azından sevişirken. Sonra kâbusuna yandığımın hayatı, öpe öpe doyamadığım yalnızlığım, bedenine muhtaç olduğum cinsiyetsiz, körpe bakışlı fahişe...

Aynı otobüs firmasında seyahat etmek... pardon, aynı otobüste çıplak kalmak gibisin hayatımda, adının baş harfini, yine aynı otobüsün camına hohlayıp yazdığım fahişe, korkma cama yazdığım "F" değildi, biliyorum hüvviyetini. Bi köpek gibi, pisleyip üstünü örtmek var bu hayatın da, bu hiç alakasız, silüetinden bağımsız, otobüsten, hohlamaktan ve hatta adından bağımsız, kişisel bir çıkmaz bu...

Yeni fotoğraflar çekebilmek adına yapılan girişimin başarısızlıkla sonuçlanması kadar hüzünlü bu yalancı güneş, nasıl ellerim üşüdü gömlek üstü yazlık ceketle, düşün ki kravatım bile kâr etmedi boğazlarımın üşümesine.

Sonra, aynı otobüste....

Çok manâsız bu kelimeler sen de biliyorsun. Sevişmekten kastım dünyevi açlığımız olmadı hiç ya da açlığımız hayvani bi dürtüden değildi diyelim. En çok, tenine yapışan yanağımın terlemesi gibi bizim seksolojimiz.

Nefes nefese kaldığımız günler de oldu, özellikle rüyalarımda otobüslerin tünellerde takılıp kaldığı zamanlarda. Ardım sıra gelen o süperstar makyajsız da güzeldi. Düşünsene, kapalı tünellerin açılmasını huzura yordum ben, makyajsız süperstarı da hayatın karşısında olduğum gibi durup, kendimi kabullendirmeye. Lütfen saçmalığımı mazur gör cinsiyetsiz canlı; bilirim aklın bâki, bana olan aşkın da... Hadi gel, yine teninde yanağımı terleteyim.

cem ben, nefes nefese.

21 Mart 2013

GERİSİ BOŞLUK

İleri doğru yürüyordu aklını kaybetmiş adam. Ruhunu geri ittikçe... Sahi, kim ya da ne tarafından dışlanıyordu bedeni, aklı, hayalleri, hisleri, hissettikleri.

Çok şükür, kapıyı kapatmayı öğrenmişti, daha az gürültülü çekip gidiyordu. Düşün ki hıçkırık sesleri bile kısılmiş, olan biteni içine çeke çeke terk ediyordu geçmişi.

Çok mülayım, bi önceki paragraftan bağımsız hayatı. Bi sus, küfretmeyi bırak... ya tut ırzına geç hayatın, ya kendini teslim et ne istiyorsa yapsın ya da bırak gitsin  ya da bırak git, ya da s. git, defol git, defolu git, aklını yere sere sere, delire delire git... adam kadın ya da neysen; git...

Çok mülayim, bir önceki paragrafta kaybetti bekâretini, cinsiyetsiz. Cins olduğu muhakkak, ahlaksızlığı bi ihtimal, ki yazılı kurallar sunmuşsa gerçeğini. Buyrun ya cins, ya ahlaksız ya da.... siniz bayım.

Bugün, toplumun yazdığı bütün paragraflara küfredebilir dengesiz ve hatta ön sevişmesiz son sevişmesiz bi cinsellik bie yaşayabilir nasıl olacaksa. Paragrafları yolda yakalayıp imha edebilir. Bugün, bütün şuursuzluğundan mütevellit....

oooffff

İki yüzlülük hep aynı tonda bulandırmış midesini, ki sokağa kusunca ahlâksız ilan edilmiş. Bi baksa ve görse şu topluluk irin akıyor yüzlerinden ve bozulmuş bi yumurtadan daha pis kokuyor tenleri. Bi gidin, bi yıkanın, bi arının, bi .....

cem ben, gerisi boşluk...

20 Mart 2013

HAYATI KAÇIRAN ADAM

Sırtını hayata dönüp, hayali bi dikiz aynasından resmetmek istiyor(muş) dünyayı. Makinesi 8MP olduğundan ya da başka bi bahane bulamadığından resmedememiş aynadan yansıyanı. Neticede, ne aynadan ne de başka bi mecradan, yakalayamamış bir türlü hayatı.  

cem ben, hayatı kaçıran adam

BOŞU BOŞUNA

Bahsimiz adalet olsa ve dünya adaletinden bi başlasak mevzuya ve hatta yaradılış evresine bulaşsak, içinden çıkılmaz bir hâl alır mevzu. Bu yüzden, en azından böyle durgun zamanlarda, havada hafif yağmur varken ve deniz kabına sığmıyorken ya da genel bi küslük varken kalbimizde, adaleti sorgulamamaktan yanayım.

Hatta bu sabah, böyle çok teknik bir karalamadan çok, hava gibi durgun, sessiz, biraz yağmurlu ama en çok hüzünlü bir şey yazmalı ama... 

ama...  ama...

Hayal aleminden sıyrıldıktan ve yere ayak basıp durumun resmini çektikten sonra, yazacağım her şeyi geldiğim yerde bıraktım gibi. Hani utanmadan sıkılmadan ve durup dururken ve bu yaşımda ağlasam, sakinleşince kendime bi ağlama gerekçesi dahi bulamayacak kadar...

Dün akşam, neden sonra ve nasıl karşıma çıktığını bilmediğim "ŞU" şarkıdan sonra başladı durgunluk. 

.....

Ya da boşverelim, hadi gel biz adaleti sorgulayalım ya da sebepsiz oturup ağlayalım, olmaz mı?

cem ben, hayal aleminden sonra..

19 Mart 2013

ŞİİR YAZDIM

Silengülmüş bebeYim
Sırtındaki beni öpsün köpeğim
"nikâh olmadan asla" dersen
Buluruz bi nikâh memuru şekerim.

O gecenin tek suçlusu ben miyim?
Zorla öptüm de farkında mı değilim?
Cınım geçti Bor' un pazarı
Yeni ürünleri ancak Niğde' de bulursun şekerim

Neyse efem budur bizim hâlimiz
Arzımızı bildiririz belki şahsıma lutfederseniz
Göz kapaklarım ha kapandı ha kapanacak
geceden kalmışım sana ....

heee, iyi mi?

cem ben, bak öyle gerginim öyle bi kavga etmişim işle alâkalı, bu inceltme işaretine de öyle kılım ki, valla size sararım bak. O yüzden şimdi herkes şiiri okuyup, harika şahane şeklinde yorum yapsın, yoksa daha çok kızarım bak :)))


18 Mart 2013

..GİBİ BİR HÂL İŞTE

Ben yine aynı denizin kenarında, aynı dağın yamacında, saçlarımı rüzgâra bırakmış, elimde karadeniz' in soğuğu, yanaklarımda o soğuğun kırmızısı, aklımda sen ya da bi başka yasak, elimde telefon yürüyorum.

Eminim sen, güneşe yaymış mahremini, aklın üç karış havada, yüzünde aynı şapşallık geziyorsun bol ışıklı geceleri.

Ve fakat, aynı betimlemeden hemen sonra, güneşe yaymasam da mahremimi, kasımpaşa dolaylarından aşağıya salmış, tellendiriyorum hayallerimi.

haydeeee...

cem ben, bağbeyli balabula da bamburleyli bap bup gibi bi hâl işte..

TESELLİSİ

Tesellisi ; çapraz yatıyorum yatakta ( sertab erener şarkısından )
Tesellisi ; lay lay lom
Tesellisi ; omuzlarımdan koca bir yük gitti ( sertab erener şarkısından )
Tesellisi ; yatarken parfüm sıkmasam da olur.
Tesellisi ; başım ağrıyor
Tesellisi ; kavgasız gürültüsüz bi hayat.
Tesellisi ; kıskanmak mı, çok şükür öyle bir gerekçem yok.
Tesellisi ; öpüş öpüş dudaklarım çatlamıştı, şimdi iyiler :)
Tesellisi ; telefonun zararlı etkisi en aza inmiştir, daha az konuşuyorum.
Tesellisi ; kendime olan özgüvenim geri geldi, of hem de ne gelmek :)))

şarkımız da "bir teselli ver" olmazsa, döverler adamı :)

cem ben, Narda sayesinde bağlantıları yeni sayfada açabilen adam :)

17 Mart 2013

DU Bİ DU Bİ

sakız gibi tazecik 
atlıyor bitanecik
lavabosu gibi tertemiz

dudu dudu dilleri 
pıtır pıtır elleri 
gözleri dalgalı deniz

hıyar gibi tazecik
kıtır kıtır bitanecik
arı maya gibi tertemiz

dudu dudu dilleri
tıkır tıkır sözleri
la haşlak ya bunun bu halleriii

cem ben, söz yazarı ve sıkıldığında besteler i :)

15 Mart 2013

İYİLEŞİYOR(MUŞ)UM

O şehrin ilk harfi, son öpüş, son bakış ve sabahtan beri aynı şarkı; iyileşiyorum, iyileşiyorum... 

Cumada nasıl bir sessizlik var, nasıl flu rengi ve gökyüzü ha delindi ha delinecek, çamur düşüyor hayallerimize, gördün mü?
Gördün mü kayboluyor(uz) yavaş yavaş, hissediyor musun akıp gidiyorum kalbinden yokluğa ve siliyorum adını o beyaz defterden. Hatta; adın neydi?

Her şeye rağmen okuyamayadığın mesajlar atıyorum telefonuna ama numaranı unuttum; telefonunun markasını, gsm operatörünü, bakışını, öpüşünü, tenini ve dahasını... unuttum, çünkü  "İYİLEŞİYORUM"

Sertab Erener çalıyor hala ve belediye anons ediyor; fırtına için vatandaşlarımızın gerekli....  ben camı sonuna kadar açmış, yüzüme vuran rüzgar ve çamurun serinliğini hissediyorum ve belediye anons ediyor hala; okullar 1 gün süreyle...

Mor bi fotoğraf çalınıyor gözlerime ve mora çalan bir çam ağacı, düşün ki çamur yağıyor yeryüzüne, çam ağacına ama....

aslında;

Her suskunun özel bir hikâyesi vardır. İşte bu yüzdendir çok ve boş konuşanlara karşı olan ilgisizliğim.

Belki de bu yüzden, olağan zamanlarda susuyorum ama, cuma da nasıl bir sessizlik, nasıl flu gökyüzü ve çamur yağıyor hayallerimize ve hala Sertab Erener çalıyor; iyileşiyorum...

cem ben, kendince özel bi hikâyesi olan adam.

14 Mart 2013

KARIŞIK

Midem kaldırmadı o son sessizliği. Sonrası toprak ve yarı patika yollarda, ve dikenli, ve elime, dudaklarıma bulaşmış siyah böğürtlen lekeleri.
Çocukluğum, ah ısırgan otlarıyla yanan çocukluğum. Fakat en kötüsü ısırgan otunun kızarttığı tenim değil, çok dahası...

O "çok katlı evin inşaatı" diye başladığım, devamında ilaçlı bi gazoz ve Nuri Alço' ya bağlanan ve benim hüzünle başladığım, onların kahkahayla güldüğü cümlelerde hikayelerim, hayatım...

Dört tekerlekli bisikletin sağ tekeri kırıldı ya hani, sene 1985' di ihtimal. Bütün hırsın(m)ı, o çok katlı inşaatın yanındaki evin önüne yığılmış ağaçlara çarparak, bacağını kanatarak, ağlamayarak, dudağını ısırarak aldı(m).

O alt komşunun arabasının eski kışlık lastikleri ve evin az yukarısındaki eğimli yol; ben, elimde lastik, sessiz ya da çok sesli. Çekilmeyiiiinnn, hepinizi ezmek istiyorum, en çok kendimi...

Ah bu saatler, günler, aylar ve dahası. "su gibi" den daha hızlı; şelale, ışık hızı vs.

Midem kaldırmadı o son sessizliği; göz çevremde ve alnımdaki çizgiler, eskiyen ve daha çok yenileme ihtiyacı duyduğum Nüfus Cüzdanım, mavi, aslında huzur...

O son sessizliği........

cem ben, büyümüş, kocaman olmuşum.

13 Mart 2013

YASAKSA...

Çok hovarda bi halin var, ağzından ihanet akıyor senin. Resimlerine uzaktan bakıp, sırtımı dönmeyi seçenlerdenim. 

Kaşı gözü birbirine karışmamış, hala bakışında saklanmış masumiyeti... Vardır elbet böylesi ve beklemedeyiz; ben ve hatıralar. 

Biz aşkı tek kişilik, çift kişilik ve hatta kişiliksiz yaşamayı seçen taraftayız irade dışı. Dedim ya, doğuştan konmuş adımız; siyah...

Nasıl hürüz. Fotoğraflarda, dokunamadığımız hayatlarda, sanal kahramanlarda arıyoruz Aslı' mızı. Kaldı ki ne Kerem' iz ne dahası... 

Sabah vakti, öğle vakti ya da gün aşırı düşeriz yollara. Yol dediğin adım atılmayacak kadar tenha oysa. 

ve sıkıştırıldım
ve saklanamadım
ve susturuldum
bedeninde gün aşırı yakalanınca. 

cem ben, yasaksa yasak. 

BU SABAH


12 Mart 2013

AHEYA AHEYA

oluyor-olabiliyor-oldu-olmuş-oldurmuş-doldurmuş-dolmuşa bindirmiş-o onu doldurmuş- aman gaza basmışlar-birbirinin kolunu yalamışlar-öpmüşler öpmüşler dudaklarını aşındırmışlar- yalamışlar yalamışlar zaten yalakaymışlar-kar yağmış birbirine kaymışlar-yalandıklarını unutmuşlar-uçmuşlar-uçurmuşlar-oh oh oh... 

aheya aheya...

Allah bereket versin 

11 Mart 2013

YAĞMURUN SESİNE BAK

Şimdi bu yağmur yağınca, hem de mart ayında yazı anımsatan güneş sonrası yağınca, bi tur attıktan ve günün en iyi fotoğrafını da yakaladıktan hemen sonra, toprağın kokusunu çektikçe içime, o zamanları hatırladıkça, ilacın etkisinden kurtuldukça, hüzünlendikçe, huzur buldukça, adaleti sorguladıkça, sustukça, küstükçe.. 

Şimdi bu yağmur yağınca, ilk paragraftan hemen sonra, denizi seyrederek ve çayımı yudumlayarak düşündükçe eski zamanları.... Yok yok, kahrolası bir durum değil, biraz daha şiir gibi hatıralar;

"Sana şöyle bir tepeden baktım aziz İstanbul" gibi...

En iyisi;

Bakar mısınız?  
Bi çay daha lütfen, açık olsun. 

Ve radyoda Erkin Koray çalsın. 

cem ben, yağmurun sesine bak...


ADALET

Sabah sabah, Hz. Ali adaletini kabullenmiş insanların dahi, yaptıkları adaletsizliklerin farkında olmadığı gibi bi gerçekle yüzleşmek, insanlık adına üzülmeye vesiledir tarafımca. Zira, huzurumla seyrederim halinizi, biraz üzülürüm sadece. Hepsi bu...

cem ben, 

8 Mart 2013

YENİ ve GENÇ SEVGİLİLER


Yeni ve genç sevgililer çaldı kapımı,
iç çamaşırlarının renklerine hala alışamadığım...
Başıboş aşk söylemleri aynı sen
Ama anne şefkatine henüz bulaşmamış elleri.
Yeni ve genç sevgililer çaldı kapımı,
hiçbirine kapıyı açmadım. 

cem ben

AMA PİSUARIMI VERMEM

Kadınlar bir çiçektir. Çiçek nasıl ki suyla, sevgiyle beslenip büyütülürse kadınlar da öyle bakılmalı, sineye basılmalı, sevilmeli, sayılmalı, hay lay lom lira lira lomm.

Bak mevzuya aynen böyle girebilirdim, bir de bi gül bi bişi resmi koyardım ortaya, al sana mis gibi kadın hakları savunucusu adam, bir de romantik, oohhhh yeme de yanında yat. Lakin ben kadınların bi bitki olduğunu düşünmüyorum, hatta kötü insanlar olduğu gibi kötü kadın insanı da olduğunu çok iyi biliyorum. Bu Aliye Rona' lar bu NerimanKöksal' lar erkekten dönme olmadıklarına göre, kötü kadın da gayet mevcut işte lakinnnnnnn bak lakin dedim burda dikkât; Kötü bir insana cezayı kesme ehliyeti bize değil, hukuk sistemi dahilinde devletin mahkemelerine verilmiştir. Bu yüzdendir ki, kadına şiddet uygulayan ve dahi hayatına kasteden diğer canlı türlerinin yok olmasını temenni eder, hepinizin bu özel gününü kutlarım daaaa;

Erkekler yapıyor diye de pisuara işemeye kalkmayın arkadaş. Her şeyin bir şeysi vardır :)

Evet bugüüüünnnn çiçekler bütün kadınlara beleeeeeeeeeeşşş  :))

saygılaaarrr

cem ben, kadınlar gününüzü bile kutlarım.

7 Mart 2013

EVRAKLARINALTINDAKALANGÜL

Hmmmmm hmmmm hmmmmmm  ohummmm demeyeceğim, dersem taşlayın benii. Neyse evladım, gülme yazmaya konsantre olmaya çalışıyorum. O kadar evrak arasında size ben çiçek dağıttım, siz ohum ıhmm hommm diyorum diye kıs kıs gülün aranızda, çok ayıp, verin çiçeklerimi geri.

Bir de "kaldırım çiçeği" söylemi var ki sorma gitsin. İçi dolu iki kelam koyacaksak ortaya, buyrun benim size sunacağım iki kelam; kaldırım çiçeği. Sonradan biri almış kendilerini kullanmış olubilir, üstüne basmış çiğnemiş ve dahi onu lekelemiş olabilir ama ben kaldırım çiçeği söyleminin büyüsünden kendimi almayacağım. Hani şakayı bırak, böyle özel de bi söylemdir. "Ne alaka?" desene bana cesaretin varsa sevgili okuyucu ( ohuuuuuu çok kışkırtıcı olduuuuuu:)))...

Mümkünse, elinizde imkânınız varsa şu üzerimdeki evrakları bi kaldırsanız da nefes alsam ama bak mümkünse, değilse yormayın kendinizi de, mahallenin cabbar ve hatta çirkef sakini olup camınızı çerçevenizi dökeyim ve çiçekleri alayım elinizden de kalın gariban gibi ortada emi.

Yavrucuğum, kıymetli evlâdım, sakin yaşayacaksın, kasmayacaksın, huzuru ve mutluluğu bulduğun yerde kıstırıp yanağından makas alacaksın, seveceksin sevileceksin. Hadi herkes elele versin bakalım, "hepimiiiiizzzz bloggerııııızzz bu kavgaahahahahah heeeeeeyyyy hohohoho ne diyeeeeğğğğ" sevelim sayalım, sayılalım, sayım tutanakları nerdeydi ya, doğru saydık mı biz, bak o evraklar imzasız gibi, mührü de unutmuşsun çocuğum, kaç kere hatırlatacağım....

Gelin çiçek derelim, yollarıma serelimm... Bak capslock yap, shift 3 tuşuna bas ve a harfine bas ki şuna (â, ê ) erişebilesin. Ben öğrendim ya, durmadan yazıyorum :)

Az önce bloggerlar olarak elele vermiştik değil mi?

Aman bi roman çıkar bizden kesin, ne şahaneyiz abe canlarım.

Ya alsanıza şu evrakları üstümden..

cem ben, evraklarınaltındakalangül

ÇİÇEKÇİ GELDİ HAAAAAAAAAAAĞĞĞNIM

Şimdi ben, sepeti koluma, kenarında kurdelesi olan şapkamı başıma takıp, bahar bahçemden açmış olması muhtemel papatyaları ve bilumum güzel kokulu ve görünüşlü çiçeklerimi toplayıp yerli yersiz evin acayip köşelerine serpeceğim, Üniversite yıllarında ve aptal aşık modunda gezerken odamı çiçeğe boğan şahsı muhteremi anarak.

Bu süreçte, tarafınıza ulaşacak bütün çiçekler bana ait olabilir, biline...

velhasıl; çiçekçi geldi haaaaannııııımmm..

cem ben, gelen çiçekçi. Gönül isterdi elbet gelen çiçeğin sahibi olmayı da...

6 Mart 2013

NOKTAYI HEP ÖNCEDEN...

Bi tünel miydi o? 

Yok, kodesten kaçmak için açılan gibi değil, belki çok büyük fantastik bi yılanın açabileceği kadar. Boyumun bir misli ve labirent gibi. Bi insan konvoyunun ortalarındayım ve domuzdan bozma ayıların saldırgan olmayan korkularını yaşıyorum. Tenime değen, bütün tanınmaz canlılar aynı endişeyi uyandırıyor yüzümde, en çok da kalbim ağrıyor ve Karadenizimi özlüyorum.

Yeni pencereler var aklımın köşelerinde. Bazısı güven veriyor da aurasını çözemiyorum karşımdakinin, bazısı da...

Bu sabah, ilk paragraf sonrası ruh haliyle uyanıp, önceki günlere yenisini eklemek için işe koyuldum. Ekmek küflenmiş kahrolası ve hatta krem peynir yemeye yemeye... Bacaklarım ne kadar incelmiş heyhat ve biraz daha zayıflamaktan yana gönlüm, ya sonra...

Uzun cümleler ve dahi paragraflar, sayfalar... Bi zaman sonra anlamını yitirip, tek cümlede toplanıyor anlatacaklarım. Bu bakımdan suskunum, noktayı hep gerektiğinden önce koyuyorum.

cem ben.


5 Mart 2013

SANIRIM İYİLEŞTİM

Odanın ışığını hafif kısmalı, sonradan gördüm bu şekliyle avizeleri ya da bi gökkuşağı mum modasına uydurmalı romantizmi, her neyse... Bi ucunda hüzün, bi ucunda huzur olmalı en güzeli. Hani sevişmekten çok sarılmalı sevdiğine insan. Aşk olmlı, bi tarafa saklamalı zor zamanlar için ya da ölmeli be arkadaş, hiç uğruna....

Bi huzurum var enikonu, az zamandır. Sabah deniz bi başka kokuyor ve sarılıp öpesi geliyor insanın bulutları. Bir de nasıl ağız dolusu "günaydın" larım var, tam sevilmelik. Basın tonunu, müziğin sesini arttırıp dinlediğim disko müzikleri ve ...  İki tur geçtiğim yolların da bir sebebi var elbet, saçı sakalı karışmış bi aptal aşık değilim nihayetinde de, ben senin selvi boyuna kanmadım bu böyle biline.

Siz hiç, olmayacak bir şeye iyi duygular beslediniz mi? 
ya da
Siz hiç köhne bi binanın en karanlığında göz kamaştıracak kadar büyülendiniz mi?
ya da
...

Dün akşamdan kalma bi dolu ümidim var, bugün üstüne yenilerini eklediğim. Bi dolu umudum var heyhat, size de lazım mı?
O ilacı bıraktım, sanırım tedavim tamam. Şimdi, cebimde bi dolu umudum, kendime yüklediğim değer ve daha huzurlu zamanlarla yürüyorum aynı yolları. Yaradana çok şükür, sanırım artık iyileştim.

cem ben,


MEĞERSE ÖKÜZ DEĞİL MALMIŞIM

Evet kıymetli arkadaşlarım ( kıymet kısmı tamamen yalakalıktan :)) postumuzun mevzusu benim mallığım üzerine olacaktır.

Dün yazdığım, edebiyat dünyasında çığır açacak "Uzun hava" konulu yazıma bırakılan yorumlardan birinde, kıymetli adsız arkadaşım tam olarak ya;

"sen gerçekten malsın" ya da "sen harbiden malsın" yazmış. Harbiden kelimesini kullanabileceğini sanmıyorum, harbi bi durum yok ortada malum. Neyse efem, çocuğun içinden gelmiş yazmış, yayınlamasam edepsizlik yapmış olurum dedim ve yayınladım, cevaben de "ne demek efenim, o sizin mallığınız" yazdım, adımla. Adım da "Cem" bu arada, bu bogun sahibiyim :))

Neyse efenim, ben bazı yazıları yazar sonra da silerim bilirsiniz. Bu uzun havayı daha yazarken sileceğim belliydi, millet okusun uzun havasını, bi keyiflensin bi hüzünlensin silerim artık dedim ( harbiden mal mıyım acaba?:))), sildim de... Lakin o arkadaşım yazdığı yoruma istinaden yazının silindiğini düşünüp hüzünlenir, üzülür, ince bir hastalığa yakalanır diye düşünerek yeni bir yazıda durumun altını çizmek istedim.

Sanal kahramanımmmmm, edeleli gaslı erkekimmmm ( adsız bi bayan da olabilirdi elbet ama ben buna ihtimal vermiyorum. Bu zekice!!!!! hareket bi erkekten gelebilir anca:))), cesur yüreklimmm teşekkür ediyorum güzel fikirlerin için.

Sonuç olarak, ben gerçekten malmışım arkadaşlar, söyleyeyim üstümde kalmasın :))

cem ben, meğerse öküz değil malmışım. Bi saniye ya, mal bi öküz de olabilirim. Neyse...

4 Mart 2013

ÇİÇEK BAHÇELERİNDEN SONRA

Aslında çiçek bahçelerinden birine girmiştim gün aşırı. Saat başı huzur geçiyordu, bahçeler arası patika yollardan. Çiçekler, böcekler, kelebekler, insanlar, huzur(lar)...

Müzik çalıyordu bangır bangır; bas ı yok, tizi yok, sesi yok. Sessiz sessiz, bangır bangır ve huzurla yükseliyordu gelincik tarlasının ortasından müzik, ruhum, bedenim. Mutluydu dünya, yarı yaşında aşıklar çalıyordu kapısını ama yine de mutluydu.

Patika yollardan sıyrılıp mahalle arası, sapa, dar sokaklarında yürürken buldu aklını. Elinde bir gelincik çiçeği, dilinde "kayıp şehrin şarkısı" , zemin kat penceresinde ismiyle müsemma bir yaşlı kadın ve bütününe yakışmayan küfürler; senin de, sülalenin de...

Bedenini sergilemekten ve çay içmekten sıkılmış haspam, çok belli. Sonra akranına hasret kalmış muhabbeti...

Harala gürele, bi hayat kavgası ya da kovalamacası; kaçan muamma, kovalayan muamma, hayat gibi.

Aslında çiçek bahçelerinden birine girmiştim gün aşırı, sonra...

cem ben

SUNAMM

Aman, amaaann ammaaaaann aaaağğğğğmmmaahaaaaaannnnnn

Gülünü gülünü almış da gidiyor sunaaaaaammm sunaaaaaaaammm suna kim ulaaaaagaaaaannnn.
Çiceği büzüşmüş, büzüşmüüüşş büzüşesice de aklınıı öptürmüüüüşşş tenhadaaaaaaa sunam sunam sunaaaaaaammm suna kimm ulaaaağaaaaannnnn
tey tey tey teyy
Nemli gözlerindeeeee gribal bi bakışş, ağlayıııış, gülü elinde sekerek gider sunaaaam sunaaam sunaaaam suna kim ulaaaaaaağaaaaan ulaaannn, hayyyy gözün kör olmasın...
vılılı lılı vıllı lılılılılı vıllııııııııııııııyyy
Susamış da köyün çeşmesine varamamış, yolu kesmişler hırçın davranmışlaaaaheeeeeeerrrrhehheheeeeerrr
Gülünü kurutmuşlar, dikenini batırmışlaaarrr sunaaam sunaaaam sunaaaaaaaaammm sunam kim ulağaaaaannnnn....

( Bir uzun hava okudunuz)
Şimdi efendim, malum bi gündür pzartesi. Atsan atılmaz satsan satılmaz o yüzden efkârlı bi yazı girmeyeceğim, şahane bi mim buldum, çok yaratıcı ve kesinlikle kimsenin aklına düşemeyecek kadar farklı. Konumuz;

Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 4 (Dört) şey. Mimlediklerim; öncelikle Suna, sonra okuyan herkes ...  

Fevkalâde bi mim oldu, ne kadar mikemmelim...

cem ben, fevkinin de fevkinde. du ısıracam kendimi...

3 Mart 2013

SONRA BEN Bİ ÖKÜZDÜM

Sonra ben bi öküzdüm, anlaşılmaz cümleler kurarak ''öküzüm'' diye bağırıyordum aslında. İlkbahar geliyor, arada bir anlayan çıkar da, bi yaylaya salar beni diye umud ediyordum. Derken olmadı... ha şu da var, ben ''derken'' yazarken aklımdan ''derkenar'' kelimesinin geçmesi ve bunu da buraya yazma isteğimi yok saymam,  ceylanı kıstırmış bir aslanın, neden sonra avını bırakmas sonrası yaşayacağı hüznü gibidir. Bak misal ''sonra'' yazarım durmadan ve ve ya da bağlaçlarını da pek bi kullanırım, çünkü tenhada kalmışımdır, cümlede kaybolmuşumdur, anlamından sıyrılıyorumdur, gerçeklerin üstü açılmaya başlamıştır vs.

Sonra ben bi öküzdüm. Fotoğrafımı ekleyip ''hayvan gibi yakışıklıyım'' bile dedim anlayın beni diye. İşte o hayvan öküzdü, ben yine kimseye derdimi anlatamadım, üstelik ''neden resmini ekliyorsun, neyin peşindesin, ağını kurdun da insanları yahşi cazibeni kullanarak ağına mı düşürmeye çalışıyorsun'' diyenler oldu, oysa ben öküzdüm resmime bakıp ağıma düşen de bi inek olurdu ya da eşcinsel bi öküz. Ben bi inek ya da öküzle yapamam tarzım değil kusuruma bakmayın.

Sonra ben bi öküzdüm, aha da itiraf ettim...

cem ben, yok pardon öküzüm ben :)))

2 Mart 2013

SONRA

...sonra, aynanın karşısında yüz çizgilerimi izlerken buldum kendimi.....

cem ben, bugün biraz daha yaşlı düne göre

1 Mart 2013

CUMA ve SONRASI

Saçlarını rüzgâr uçuruyormuş, cuma sonrası tarihin içinde dolaşırken. Kiliseden bozma, bir çok imparatorluk ve en son Osmanlı' dan kalma ibadethane. Denize nazır, martı seslerine karışmış, ve bankın hemen arkasındaki vs.  İşte tam böyle zamanlarda; arkanda ibadethane, karşında dünyanın en şahanesi varken, sen susarken, "dünya geçici" diyemezken, o güzelliklere kanmışken, ve susamışken suskunluğa...

Saçlarımı rüzgâr uçurmuş cuma sonrası. Masmavi denize ve güneşe inat kulaklarım üşür soğuktan. İnadına yürürüm rüzgâra karşı ve bilirim; ne bu yürüyüşün, ne de üstüne kurulan cümlelerin bi yere varmayacağını. Yi ne de, inadına ve rüzgara karşı savururum söyleyeceklerimi.

Şehirlerrr, alt alta yazılmış isimleri, alfabetik sırası yok ve mecalim yok artık aynı şehirden medet ummaya.

cem ben, her şeye rağmen bugün cuma.