9 Aralık 2013

AH BE AZİZİM

Ah azizim, dışarıda karadenize has bi rüzgâr ve iki gün yoğun kar yağışı uyarısı veriyor bilenler. Sonra, Ferhat Göçer' den bi şarkı çalıyor radyoda ve ben sesini kısmıyorum, ne kadar tepkisizleşmişim...

O değil de, ''mutlu olmak kişinin elinde'' safsatasına küfrediyorum çok zamandır. Misal bugün buna dair bütün söylemleri okudum, hani bahardır kışın sonu tadında.

İnsan bilemiyor işte...

Önceki gün bilgisayarım çöktü, dolayısıyla 3 yıldır biriktirdiğim bi hayat silindi gitti, kahrolmadım hatta üzülmedim de, ''senin silemediklerini ben böyle silerim'' dedi hayat belki. Hatta aynı gün kesilen elektrik ve sudan sonra mutluluğun tanımını bile değiştirmeye yeltendim bünyemde, de olmadı... Misal az önce ''hep mutsuzlara yükleniyor hayat'' diye girdim eve de nasıl utandım sonra, kar kış sokakta yatanlar düştü aklıma nasıl utandım, ama bütün bu olgun tavrım da mutlu etmedi beni.

Ah be azizim, her şeye sahip olabilirsin de mutlu olmayınca olmuyor. Üstelik cesaret edip ölemiyorsun da, aksi bi karadeniz dağının tepesinden eteğine atlamıştım çoktan.

Az önce, aynanın karşısında ''Şu hayatta tek övüneceğim şey kaşlarımı hiç aldırmamış olmam'' diye bi cümle geçti içimden, kendimi gülerek karşıladım... ha böyle ara ara güldüğüm oluyor, misal İnstagram hesabımda ki yorumlara cevap yazarken alabildiğine gülen adam türevlerinden kullanabiliyorum. Of görsen nasıl mutluyum, yüce Tanrım...

Son üç gündür, sapına kadar vazgeçmiş bi ruhla karşı karşıyayım. Bazen, böyle durup dururken sağa sola saldırdığım da oluyor, geçmişe ve dolayısıyla geçmiştekilere de küfrediyorum kızmasınlar, en çok ilk gençliğime takılıyorum, samanlık aşıklarındandık biz heyhat, ne bekliyorduk ki aşktan...

Velhasıl, öyle böyle yaşıyoruz be azizim, bilesin ki mutsuzuz...

cem ben...