19 Kasım 2013

ŞAİR GÖRÜNÜMLÜ ŞİİRSİZ

Şiir yazmıştı, gözlerinin etrafında sabitlenmiş ağrıdan kurtulup, okuyabilseydi karadenize...  

Kalbi mi acıyordu şairin, unuttum. Sadece bi feryat duydum kelimelerde, sonra korkak nefes alış verişi ve en son derin bi sessizlik, o uçuruma çıkmadan önce.

İki nefes arasına sıkışmış, zamanı muamma zamanların feryadı "ben ne çok ölmüştüm" cümlesinde düğüm, birden çok düğüm, ikiden, üçte, beşten çok düğüm, çözülmeyen...

Bi zaman önce yazılan ve çok zamandır yaşanan bi pazar sendromu ve gerçeğinden biraz daha ağdalı zamanlar. Sonra bilindik zamanlarda yaşanmış ve sonrası yazılmış şiirlerde nasıl yapış yapış kelimeler, okurken dile yapışan, okurken göze yapışan, okurken kör eden...

Kalbi acıyordu şairin hatırladım. Karadenize okuyamadıysam da bi karanlığa üfledim kelimeleri ve dahi anlamlarını. Şair belki mutlu, şair belki mutsuz, şair en çok duygusuz, ki şair beceriksiz...

Sonra, durumu pekiştirmek için ardarda sıralanmış kelimeden bozma, sonu üç noktalı cümlelerden medet ummaktan vazgeçemeyen, kendini tekrar eden, tekrar ettikçe aslından kopan ve aslında bi aslı olmayan, fotokopi bi hayatın şair görünümlü şiirsizi. Hadi acıyalım, hadi acıyın, hadi dolu dolu kelimeler fırlatın yüzüne ve hepsi anlamsız olan...

Dijital dünyanın nimetlerinden medet uman ama en çok "çok sevilmek" için uğraşan ve çok sevilmek için yalpalayan, kaçan, sessizce kovalayan ama en çok kaçan ve kelimeden bozma üç noktalı cümlelerden medet uman, aslı olmayan şair görünümlü şiirsiz bir fotokopi o, hadi kelimeler fırlatın yüzüne.

cem ben,