25 Temmuz 2013

YASAK(SIZ)

"Yasak" diye başlayıp hayatını kan gölüne çevirmiş heyhat. Yedi düvel duymuş ahını, acısını, feryadını da...
Üç noktaları bitmedi, durdu söyledi, söyleyemedi sustu da, üç noktaları bitmedi... Anadolu' da ağıt yakan bi nine gibi olduğu yerde, diz üstü ve döve döve dizlerini; yasak, yasak...

Kaldırım gülü gibi ruhu, bakma kabadayılığına. Bi adım ötesi kötü yol, bi adım ötesi vesika, bi adım ötesi  fahişe...  

Ah söyleyip söyleyip işittiremediği sesler ve anlamlar ve hayatlar; gizli saklı, bodrum katı aşüftesi. Bir de sakızı var, love is, çilek ve portakal aromalı...

"Bizim eski sokağın bi yanı ana yol, diğer yanı yeşil bi bahçe gibiydi" diye başlayan hayalleri arasına karışan o patlayan sakız sesi ve karşısındaki aynada duran yabancı...  Ruju yok, rimeli yok, allığı yok ama bi zahmet temizleyiniz şunun suratını..

Ah yasak... Hangi gece özgürlüğü tatmış, aklında. Sonrası vicdan, susmayan o vicdan, yasağa hasret bırakan vicdan da, büyüdü ve kirlendi..  Bak hele, vicdanı susmuş bi yasaklı gövdenin sahibi var, itin uçurumdan öteye...

Kaldırım gülü gibi ruhu ve bi adım ötesi yok, bildiğin kötü yolda bedeni ve vesikalı
ve fahişe
ve yasaksız...

cem ben, yasak(sız)