15 Mayıs 2013

NİYE BÖYLE ANNE?

Kapı arkasına sıkıştırdım ben hayallerimi ya da anahtarsız bi sandığa, bilmiyorum. Tabiri de caizdir mutsuzluğumun ve dahi ulu orta bağırır sözlerim duyana.

Ahmet Kaya çalar dur durak bilmeden ve hep aynı soru yükselir karanlıktan karanlığı; niye böyle anne?

Ve aynı tonda çaldıkça o şarkı, bütün şehrin hoparlörlerinden farklı anons yükselir sanki ve bi kum fırtınasına yakalanmış çöl gibi kalakalır aklım. Yetişiiiinnn!!! kalabalıkta kayboluyorum...

Utanmasam, inandıklarıma ters olmasa, korkmasam cehenneminin ateşinden yaradana küseceğim, umudumu keseceğim olan bitenden...

Ve aynı tonda yükseldikçe o şarkı, aynı kaldırımlarda sürüyorum ayaklarımı ve bütün çakıl taşları, kaldırım kenarı tezgâh malları, alalade çiçekler, kasap önü kediler, ayak uçlarım, yanımdan geçenler, kadınlar, erkekler, hepsinde aynı çıkmazı görüyor gözlerim, ve bekliyorum bilinmezi, unutulmuşu, unutulmaya çalışılanı...

Belediye anons geçiyor sanki "mutsuzlar şehri terk etsin" ve alnıma kazınmış mutsuzluğuma küfrediyor bi grup kalabalık, anonsa dem vurup siktiri çekiyorlar peşi sıra. Adım attıkça yerimde sayıyorum, bütün küfürler bitene kadar; adım attıkça yerimde sayıyorum...

Ahmet Kaya çalıyor dur durak bilmeden ve hep aynı soru yükseliyor kapı arkasına sıkıştırdığım hayallerimden; niye böyle anne?

cem ben, nerden bileceksiniz...