6 Mart 2013

NOKTAYI HEP ÖNCEDEN...

Bi tünel miydi o? 

Yok, kodesten kaçmak için açılan gibi değil, belki çok büyük fantastik bi yılanın açabileceği kadar. Boyumun bir misli ve labirent gibi. Bi insan konvoyunun ortalarındayım ve domuzdan bozma ayıların saldırgan olmayan korkularını yaşıyorum. Tenime değen, bütün tanınmaz canlılar aynı endişeyi uyandırıyor yüzümde, en çok da kalbim ağrıyor ve Karadenizimi özlüyorum.

Yeni pencereler var aklımın köşelerinde. Bazısı güven veriyor da aurasını çözemiyorum karşımdakinin, bazısı da...

Bu sabah, ilk paragraf sonrası ruh haliyle uyanıp, önceki günlere yenisini eklemek için işe koyuldum. Ekmek küflenmiş kahrolası ve hatta krem peynir yemeye yemeye... Bacaklarım ne kadar incelmiş heyhat ve biraz daha zayıflamaktan yana gönlüm, ya sonra...

Uzun cümleler ve dahi paragraflar, sayfalar... Bi zaman sonra anlamını yitirip, tek cümlede toplanıyor anlatacaklarım. Bu bakımdan suskunum, noktayı hep gerektiğinden önce koyuyorum.

cem ben.