30 Eylül 2012

twitter and the facebook is this a book and post and the notebook-2

-az kırıtanı yok, fotoğraf çekmeyeni kalmamış. eee espriden anlayanı da yok mu peki?
-şimdi, az önce giden de onu sordu, ebesini ziyarete gitti dedim.
-uyku hali o, kahve içince iyi geliyor, unutuyorsun.
-o kapı aralık kalmaz her zaman, kar var kış var. oda soğur, anladıınn....
-bir de samimiyet testimiz var, hazır mısınız?
-ozon tabakasını da ben deldim. o gün mutsuzdum ve ozan Orhon dinliyordum.
-en çok ağzının ortasını özledim, gelince ilk oraya yapıştıracağım, sağlam...
-şimdi tedavi için bunu yazıyorum sana(umay-kazım koyuncu), sonra yaşar kurt ve bi kazım koyuncu daha. Bak iyi gelecek aklın dahil bütün dertlerinden kurtulacaksın, ki asıl dert akıldır zaten.

-biraz spor, biraz yemek, kahve ve fıstık, biraz kitap ve internet. olağan mesai sonrası zamanlar başlar.

-geçeceksin o işi, önce huzur...
-Böyle cart diye de ayilmaz be gün, ayıp.
-yarim ..... gel sıkayım boğazından..
-illa vida mı takalım çenene yaaaa, yuh mal... bır bır bır
-bugün de ütüyü yaptığımıza göre evliliği bi hafta daha erteleyebiliriz...
-abi bi ucundan tut birlikte kıralım hayatın kemiklerini.
-giden gelmeyecek belli, şu çay soğumadan al sen iç bari.
-Tamam da o kadar yılı neremize sokup bitti diyecegiz.
-yavrum o virgülü öyle hunharca harcama ileride lazım olur. o cümlenin sonu ancak noktayla biter.
-radyoyu açtım, bi şarkı tuttum, biraz da kitap okudum iyi gelmedi sezen...
-olsaydı senin şerefine kaldırmak isterdim tabi.

cem ben ve bu da cem ağabey (TIK)

(evet evet facebook ve twitter hesabından)

ŞİŞEDE DURDUĞU GİBİ DURMAZ HAYAT

Nazan Öncel çalar ; kalp caysa da, vur kıyılarıma... layla lay la la lay...
Ve şişede durduğu gibi durmaz hiçbir sıvı. Bulunduğu yerin şeklini alır fiziksel ve dahi kimyasal bi olaydır bu. Ve neden sonra hayatına ''ve dahi'' girmiştir, onu da sorgulamaz artık. Zaten en sorgulamasının gerektiği giriş çıkışları da unutmuştur. Hayaaatttt unutturur evlat, yoksa insan nasıl ölürdü?

Nazan Öncel devam eder; aşk her yerde, göç her mevsim...
Yaşanılası aşklar vardır, önceden seyrine dalarsın, bi bakarsın,  olacak sanki bu dersin de bir şey oldurmaz.
Sonra adını bulursun rehberden, mesaj yaz butonunu tıklar '' üzgünüm, ben mutsuzum'' dersin...

Sonra başa alırsın şarkıyı ya da tekrar dinle butonunu tıklarsın. Aynı gitar sesi, aynı sözler başlar ciğerinden dele dele; kaalp caysa da, vur kıyılarıma...

Ve hayat üzerinden öyle geçer ki, dillere düşmüş bi fahişenin ahlaksızlığını öyle bulaştırır ki bedenine , ayağa kalktığında ne kusarsın, ne mide bulantın geçer....

Ve nazan öncel çalar 4. tekrar dinle butonuna basışındır bu; gööç her yerde, göç her mevsim...


cem ben, şişede durduğu gibi durmaz hayat çok farkında



29 Eylül 2012

AŞÜFTE

Ne kadar parya senin gözlerin heyhat. 
Ve anlamsız, ahlaksız, yarı baygın ve kahpe. 
Heyyy!
Ne kadar aşüfte yüzündeki ifade
Ve baldır bacak bi hayat
ve sahte
ve ucuz
ve fahişe...

Heeyyy!
Çek üzerimden ahlaksızlığını
ve bakışlarını
ve kandırışlarını

heyyy!
bitti hikaye,
topla baygın bakışlarını.


cem ben. ya sen?

DANA

Sahibinden başka herkese ulaştı kelimelerim, ne olacak şimdi. Kaldıki 5 dakika önce tırnaklarımı kestiğim halde tekrardan kesmeye teşebbüs eden ve dahi ''tırnaklarda o kadar uzamamış aslında'' iç sesiyle, neden sonra ayan bi ruh halindeyim. Sayende derimi yüzüyordum dana...

al sana şarkı (TIK )

cem ben, gayet mutlu...


YOL ....

Evet 03:20 suları...

Güzel bi gece miydi?
Biraz düşün benim adıma ya da dur ben kendi adıma düşüneyim.

hmmmmm

güzeldi evet, zaten muhabbet güzeldir, hafifletir, hafifledim kuş kadar olmasa da...

Nasıl öpülesi bi cumartesi sabahı neredeyse. Akşama kalmaz ya da tam akşam vakti dayanamaz öperim cumartesinin artesisinden :))

Neyse efem, gecede konu olan başlıklardan biri olan yol arkadaşım' ı dinleteyim ve yatayım.


cem ben, Kıskanıyor insan bazen basıp gidenleri 




28 Eylül 2012

TAK TAK TAK

Bi kelime havuzunda yüzüyor gibiyim bazen, hatta harflere dönüştükleri de oluyor. Çok parçalı bi puzzle gibi uğraşıyorum didiniyorum, kendime ait bi cümle ve dahi hayat kurmak adına. Oluyor mu?

Allahımmmm bu kol saatim neden bu kadar büyük, kafam kadar desek yeridir. Tabirdir hani...

Yeni aşklar çalıyor kapımı TAK TAK TAK.
Evde yokum, müsaadenizle, bir müddet. daha çok belki, belki biraz daha çok müsaade.

Ve yeni aşıklar geçiyor yol kenarlarından; kalbi flu, aklı flu sadece yüzü net, bu neye yarar arkadaş.

Sabahları en zorudur hapşırarak uyanmak. Öyle bi kriz hali gibi, durmadan, sürekli... Çok yaşa, çok yaşa, çok yaşa ki b,k var alabildiğine yaşa.

Bir de sabahın körü dağ yolunda hız yapmayı sever bünye, dar ve virajlı yolda. ve radyoda sezen yok artık, bülent ortaçgil, fikret kızılok v.s.

Bu kravat, saat ve kemer uymadı sanki, kemer biraz daha mı parlak bi bakar mısın?

Cuma evet, sakin bi cuma, sanki bi hayat daha varmış gibi bu yakınlarda.

Cem ben, bu şarkıya takmış durumda ( EYLÜL )


27 Eylül 2012

Bİ ŞARKI

Sonra tecavüze uğrar düşüncelerin
Piç! bi yalnızlık doğar, ki babası çok belli
Arındırmak için kirinden durmadan yıkarsın da aklını
Aniden bi şarkı gelir bozar temizliğini

cem


HÜZÜNLE BİTİRİRİM EFENDİ OL

hobbaaaaa

Hiiiççç o konuya girmeyelim, yok elini salladın ellisi geldi mi, çaresiz kalıp koluna mevzuyu taşıdın mı? v.s. lütfen ama, özel hayatıma müdahale addederim bunu :D

yenik savaşçı ahahahaha

elimi sallayınca bi iki kişi ''ne ayak bilader bi sorun mu var'' şeklinde baktılar o kadar. Hafif tırsak ve masum bakışlarımı yapıştırıp yüzüme, ve emrah moduyla

''hayır abii, benim hiç sorunum olmadı abii, hep itaat ettim abii''  dedim de savuşturdum tehlikeyi. e bu başarısız deneyimden sonra yiyorsa kolunu salla sen, direkt dalarlar vallahülazim.

O değil de azizim aşk harbi....  harbiden yaa, bu aşk neydi?

Sonra o kadar uyarılarıma rağmen şarkıyı dinlemeden blogu terkeden kişiler tespit edilmiştir, itiraz halinde blog giriş çıkışına yerleştirilmiş kamera kayıtlarını kamuoyuna açıklarız. görüntülerden anlaşılacağı üzere gelindi, yazıya göz ucuyla bakılıp bi ''amannn tırttt'' dendi veee arkasında bakmadan gidildi, her şey ortada. evet açıklıyorum o isimleri;

KARÖSHİ ve PANDORA. Bir de UYUŞUK HAYALPEREST vardı ama onun şartları o an uygun değildi, eğer adı gibi uyuşuk değilse şu sıralar dinlemiştir eminim. :))

evet sayın karöshi, hadi bu pandora' nın güvendiği yerler var da dinlemedi, zaten bi enişte sahibi de sen neyine güvendin de dinlemedin o şarkıyı, söyle bakalım. al işte kaldın evde, ne olacak şimdi, ben miyim suçlu ?

neyse size ikinci bi hak veriyorum, şu şarkıyı dinleyin sonra sınava tabi tutacağım (TIK TIK TIK )

poffffff bir de insanları anlamak güç de bu konuya girmeyelim, en güzeli...

cem ben, o şarkıyı dinledim ve kalbim acıdı, umay kadar...

NE DİYORDUM?

Allah bizi instagram batağına düşürmesin. Amin...
Yoksa ben düştüm mü yav, yoksa ben o batağın gülü mü oldum yoksa, yoksa yoksa ben o duvarlara çarpa çarpa nasır da tutar mıyım?

Neyse ya, ben bu yazıya ''elimi sallasam ellisi'' atasözüyle girecektim. Posta pardon. ahahaha, postumu giydim bekliyorum. Tostumu yaptım bekliyorum muydu o yav?
bızzzzttttttttttttttttt, baştan...

Elimi sallasam ellisi. Bak bunu da birine laf sokmak için yapıyorsam, inceden mesaj vermeye çalışıyorsam, mutsuzsam, huzursuzsam mustafa sandal reklamında yan yan bakan ve kaybeden herif gibi olayım emi. Adamın rolü neydi ya, şimdiden ezberleyeyim.:) Ayrıca çok üstüme gelmeyiniz hemen giriş cümlesinin peşi sıra ''var mı hanımeller gibisi?'' yazar, dün şarkılarla yapamadığım perte ayırma işlemini bu vesileyle kesin yapmış olurum. Ayrıca bugün verdiğim şarkıyı dinlemeyen bekar kızlarımız evde kalır inşallah. Bekar erkeklerimize bu dua gibi olacağından ve dahi erkek okuyucum yok denecek kadar az olduğundan onları Allah' a havale ediyorum. O değil de beni erkekler neden okumuyor ki, yemek tarifi mi veriyoruz burda, okan bayulgen miyim ayrıca ben? O da programında canlı bağlantılarda erkek izleyici almaz ya :))

Bak gece 01:30 sularında uykuya dalabilmiş ve sabahın 06:00' sında uyanmış biriyim, lütfen yazdıklarımı okurken bunu da göz önünde bulundurunuz ama. Üstelik bu  iyi uyumuş halim. ben size iki aydır anlatıyorum ama hiiiçççç, kimsenin umrunda değilim, kesin eziğim ben :)

Bak bugün elimi sallama niyetindeyim ayrıca, akşam sularında depresyona girersem (yazılarımdan anlarsınız) kesin elli kişi toplanmadığındandır, o zaman da elimi yumruk yapar koldan itibaren sallarım gelene geçene artık, ne diyeyim...

O zaman ben sabah sabah karadeniz' in çarşaf gibi denizine bi bakayım uzun uzun ve hatta çayımı da alayım. misssss

Bak dinle bu şarkıyı, ağır laf söyledim üstte ( TIK TIK TIK )

cem ben, tırnak kontrollerini ben de sevmedim abi (bkz. şarkı).

( bir de bugün bloglarınıza uğrayıp ''tey tey tey'' yazacağım, nedeni yok yaaa içimden geldi. inşallah çok efkarlı yazılarınız yoktur. atları ve kelebekleri seviyoruz :))

26 Eylül 2012

twitter and the facebook is this a book and post and the notebook

-şöyle gelişine vuracaksın, sağlam ama. böyle iyi ses çıkacak, görecek dünyaya geldiği sırada yardımına koşan şahs-ı muhteremin en özelini ....

-hay senin ezikliğini öpeyim...

-o zaman şöyle yapalım ; ben face hesabımı dondurayım, siz peşimden ''nereye gitti bu kıymetli çocuk, face onsuz çok manasız'' tarzı şeyler söyleyin, geri dönmem için kampanya vs başlatın. kampanyanın vs si nedir onu da siz bulun... geliyorum daktır

-E Ali kaptan ölmüş...

-nöbetçiler, gardiyanlar; çabuk uykumu getirin bana.

-sezen aksu dinlemek için çeşitli şartlar getirilmeli bence, misal sarih bi akıl, sonra soluktan öpme becerisi ve aşktan muzdarip olmayan bi bünye başlıcaları olabilir. en azından araç kullanırken yasaklansın bu ve bunu gibilere. 

-dikkat geniş ve uzun aracın altına giriyordum yahu, frenlerim sağlammış. Ha unutmadan Sezen ilk bana yasaklanmalı. Çok zorlarsam sadece soluğundan öpebilirim o kadar. diğerleri benim harcım değil. 

-bir günde yeni bir sisteme geçin de hata vermesin, takılmasın. 0,984' ü 0,99' a yuvarlayan programın taaa...

-bize de dünyayı unutturacak bir melodi vardır elbet.

-bakar mısın, bu gecenin daha huzurlu olanından kaldı mı elinizde?

-Kaç gün uyusak mutlu uyanırız acaba?

-Senin ağzını burnunu kırarım hayat, kafamı bozma.

-Ben senin soyut yanin kalsam olmaz mi?

-röpteşambırımı getirin bana...

-ütü yaptırmak için imam nikahı yaptırsam, sonra ''boş ol boş ol'' desem caiz olur mu?

(twitter ve facebook hesaplarımdan alıntıdır efem. bu vesileyle başlıkta da olsa ''post'' dedim ya daha da gam yemem. hadi  komşu başladı temizliğe hayırlı olsun. Anca bu saatte aklı başına geliyor. küfretmeee, kızmaa, sakinnn)

cem işte yaaaa, tanıdınız artık.

OPPPPSSSS


Şunu bi dinleyin de, perte ayırın bünyenizi. Aklınızı da olur, ne bileyim komplenizi de olur. Ben mutsuzsam hepiniz mutsuz olun banane  :))  Bak sözlerine dikkat ederek dinle arkadaşım yaaaa, sallama şu sözleri.
Heeyyyyy gördüm seni, dinlemeden kaçtın blogtan. gel buraya dinleyeceksin bu şarkıyıııı. Pertini görmeliyim seninde. Ulan birinizde sevmediniz beni ben daha size ne damar şarkılar dinletirimmm. savulun ulaaaaaaaannnnnnn ( çok mu uzadı o ''a'' lar) depresif cem geldiiiii. yok o gitti hafif yumuşamış cem geldi. öhüm öhüm milletin ortasında yumuşak falan, ayıp ama bak.

Bakışlarını klipten ayırmaaaaa. kızın gözleri de güzel Allah için. Erkek de yakışıklı. ooohh daha ne olsun.. 

ezik lan bu harbiden ezik, eziğini öpeyim senin.
hadi cem ben, şimdi fingirdeyeceğim kendimle.

TINLANMAYANGÜL

Eylül olmasına karşın sıcak bi hava evet. Kaldı ki eylül can çekişiyor, ekim kapıda. Aman bi sonbahar aman bi hüzün aman bi hazan aman bi s.git Cem şahs-ı muhteremi. Haliyle başı ağrıyor insanın. neden haliyle olduğu kısmı da muamma, yalnız belli ki bünyede var bi anormallik.

Amaaann ( bi el havada diğeri göbek hizasında hafifçe sağa sola kıvırarak), "sanaldaki bütüüün hesaplarımı kapatacağım." diyeyim de " sakın, yapma, bu camianın sana ihtiyacı var" diye yorumlar yazın bana. Neticede ben de insanım, önemsenmek istiyorum haliyle. Ha bir de hayatımdaki bi dolu insana s.ktir çekesim var. İçlerinde çok sevdiklerim de var ama bunu yapasım da var. Bak o Lost dizisindeki duman diziden sonra benim aklıma girdi çıkmıyor diyeyim. Hay dumanının gelmişinii, geçmişini hobbbaaaaa (nasıl başladıysa paragraf aynı oynaklıkla bitmeli ).

İnstagram' a üye olmuş, lay lay lom fotoğraflarımı paylaşıyordum ama bir saman önce site direkt midemi bulandırmaya başladı. Et pazarına geeeeelllll. Benim et para etmiyor, çekememezlik benimki. E tabi saman da çabuk alev alan zaman gibi bir şey neticede.

E şimdi bütün suçu bünyeye atarsak olur mu? bu aşk olur mu, yanıma gelmesen gözüme bakmasan, içimi görmesen, yatağa girmesen bu aşk olur muuuuu. Aman yatak yoktu orda, sonradan girdi. Berbat bi eylem bu yaaaaa. Şarkıyı katlederken yakalanan baş ağrılı ve dengesiz blog yazarı (yazara bak, tam mal ) yakalandı ve öpüldü :))

Ha baş ağrısı diyordum, sadece bünyeden değil tabi, hayat ve içindeki insan kılıklı şahısların da etkisi vardır üzerimde, başımın üzerinde, orda evet. Hatta başımın üzerinde yeri olanlar var, onlara has istediklerinde gelip oturabilirler.

İçimde deprem sonrası açığa çıkan enerji kadar enerji var biliyor musun? Bi dolu deprem de yaşadım ama cıksss, atamadık. e kafada Lost' un dumanı, içte deprem enerjisi, kıçta hayat kazığı. Lan bu adamdan hayır mı gelir millete. Bir de, bi yazıma Post demek ve bloga yorum sırasında robot olmadığını kanıtla uyarısı eşliğinde asla ilk hamlede doğrusunu giremediğim doğrulama kodlarından eklemek istiyorum ki, millet bol bol konuşsun peşimden. Kaldırın abi onları yaa, olan yorum yazma isteğimi de öldürüyorsunuz. Çözemiyorum harf ve rakamları, zaten renk körüyüm....

Hadi tutmayın beni, işim var. Bir de ulan sevin beni diyorum bak kimse tınlıyor mu?

cem ben, tınlanmayangülüm ben

(nokta, virgül, ünlem vs hiiiiç tınlamadım, rastgele Ali kaptaaannn. Öldü mü lan o )

25 Eylül 2012

AŞK - ?

Sonra bi bakmışsın onu özlemişsin de resmine bakarken yakalamışsın kendini. Hatta parmak uçların onun yanağında geziniyormuş ve dudağında. Sonra bi bakmışsın bitmiş, giden gitmiş kalan yok ama inadına parmak uçların biraz daha aşağıda çenesine kaymış.

Sonra bi bakmışsın, bütün kederler dağılmış, ölüm kederi dahi, de onun hasreti öylece kalakalmış yüreğinde. Onla gittiğin yollardan onsuz dönerken bulmuşsun kendini ve ortak bi şarkı başlamış çalmaya, adsızz, sözsüz, sazsız.

Sonra bi bakmışsın aşk sadece sende kalmış, ve hatta sadece ve hep sendeymiş, hiç ona uğramamış.    Ne yollar, ne hayatlar, ne yalnızlıklar, ne aşklar...

Sonra bi bakmışsın gerçekten gitmiş, gerçekten bitmiş, gerçekten aşk yokmuş.


cem ben, aşk dostu.

AŞK-HIRS

Hırsını alınca gözlerinden, 
karşısına çıkan aşkla baş başa kaldı. 
Ve anladı ki geçmişti her şey, geçmişteydi. 
''Gel de temizle yüreğini'' dedi bir ses
Olmayacağını anlayınca, 
hırsıyla gözlerini yeniden kapattı.

cem

ARTIK KİRLENMİŞTİ


...........

Birden kapıya koştu, merdivenlerden üçer beşer indi ve sokağa attı kendini. Son gücüyle koşmaya başladı, karanlıkta şuurunu kaybetmişçesine koştu ..Yakalamalıydı geçmişi. Bütün masumiyetini, manalı bakışlarını ve kirlenmemiş duygularını orda bırakmıştı, koşmalıydı yakalayıp geri almalıydı onu özel yapan tüm duygularını.. Karanlık caddeleri seçti en çok, kalabalık olmayan sokakları. Koştu, sigaranın cigerinde açtığı tahribatı yok sayarak, koştu.. Sonra yoruldu, karanlıgın sessizliğini bölen derenin kenarında diz çöktü, sık nefes alışları sakinleşmeden, başını yere kapatıp ağlamaya başladı. Geçmişin bir anını bile yakalayamamıştı, ağladı ağladı..

Artık kirlenmişti, bütün saf duygular orda kalmıştı; yetişmesi, yakalaması, geri alması imkansız olan o yerde..

cem ben

ÖYLE İŞTE - 2


Nasıl tanımlasam tam olur;

"robot gibi"... değil..
"savaştan çıkmış gibi"... belki, ama cümle ucuz gösteriyor, sıradan birde.

yayıkla çalkalanan sütten çıkan tereyağ gibiyim. ayran mı olmalıydım bilmiyorum...

şu olmalı, bu olmalı söylemlerim yerini suskunluğa bıraktı. söyledikçe, istedikçe ucuzlaştı taleplerim..

Şimdi savaştan çıktıktan hemen sonra robotlaşmış bir insan gibiyim. iradem dahilinde değil tepkilerim ve ne olsa, ne yapsam gibi ideallerim yok içimde. umutsuzluğun sakin halini yaşıyorum.

sanırım olmayan isteklerimin yılgınlığını var içimde, kalan az bir umutla. biraz daha zaman geçipte algıladığım imkansızlığı sabitleyince kalbime, yeni bir mücadele başlayacak bende...
Durgun, tedirgin biraz da, saçmalayan, efkarlanan, dibe batan, ve tekrar durgun.... böyle gelişiyor-değişiyor benim ruh halim...

-bak kelimeler bile tanıdık, hep aynı "dön dolaş burda durma" lar. Geçenlerde bir dostum söyledi, "mekanları suçlama, nereye gitsen böyle olacaksın" diye. Biliyorum, farkındayım ama bilmezden geliyorum, başka türlü mutlu olmam imkansız..

bırakın mekanlara atayım bütün suçu da rahatlayayım, olmaz mı?

cem ben, böyle bir günde.

ÖYLE İŞTE

Bak şimdi iki elinle bi sarıl boğazına, ama başparmağının biri gırtlak kısmına gelsin diğeri de o parmağın üstüne ve şimdi hafiften bastır, az daha, biraz daha.... hah işte böyle yaşıyorum uzuun zamandır. Kaldı ki bunu eğlenceye döküp yazmaya çalışacağım, lakin sizin de içiniz şişti eminim.

Biliyorsunuz son zamanlarda ölümler, ayrılıklar, sahtekar insanlar, yalancılar ne arasan benim kapımda. Bi tecavüzcüm eksik diyeceğim de o işi de bütünüyle hayat görüyor zaten, saolsun. Pek beğenmiş olacak ki hiç çekilmiyor arkamdan. Buyursun, zevk almaya başladım durumdan zaten.

Geçenlerde de yazdım, bizim dağın durumu nedir acaba diye. Maşallah beklediğimden çokmuş kar kapasitesi, hadi hayırlısı. Allah başka keder vermesin ne diyelim. Deveye demişler bişi, o da demiş bişi işte ya da deve "nerem doğru ki" demiş de olabilir.

Son zamanlarda durmadan Sezen Aksu Söylüyor albümünü dinliyorum ve en çok "gidiyorum" şarkısını son ses, avaz avaz. Malum hep birileri gidiyor buralardan, hayatlardan, benden vs. Velhasıl boktan zamanları atlatmaya çalışıyor bünye.

Daha ne yazayım bilmiyorum, beni sevin işte. sonra çok ihtiyacım var birine şefkatle sarılmaya. öyle işte...

ha bir de uykusuzluğa devam, dün gece 2 ya da 3 saat ancak, belki, bi ihtimal.

cem ben

24 Eylül 2012

SUSMAK

Aslında,
Yüksek ve virajlı dağ yolunda
direksiyondan elini çekip
gaza yüklenmek
ve karadenizin sularına dalmak gibi susmak
ototmobilin, bedenin ve sırlarınla...

ve radyoda sezen
emniyet kemerini çözmeden
öylece, en yüksekten ve son fotoğrafla gözlerini yumup
çırpınarak susmak.
bu kadar...

cem ben

GARİP

Yeni başladı bu hastalık bende; yazıp siliyorum bi zaman sonra yazdıklarımı, olmayınca isteyip de olmayınca siliyorum. Geçmişte, "yazdığım her şey yaşanmıştır" deyip sahip çıkıyordum da artık...

Uykulu bir pazartesi ve klasiktir şahsıma, akşamdan kalma ve hala o rüyanın etkisinde. Sürekli ağlıyormuş o da, sürekli ağlıyormuş ki öyleyse ağlama...

Sıradan bi mesai günü yaptığım her şeyi tekrarlayıp sokağa attım kendimi, derin bi nefes çektim içime ve dostlara toplu mesaj attım; her şeye rağmen, bir gün hayatın daha anlamlı olacağını umarak ben yine "günaydın" diyeyim. Belki ayar gün, insanlar, o , bu... Sonra karşıma aldım karadeniz' i, ki kızgınım, küsüm kendisine :(

Ve mesai
ve insanlar
ve ben gülmeliyim
ve ben asık suratlı pazartesi insanlarından olmamalıyım da ne zor. Çok olağan değil ya bu ara acılar, hani pazartesi sendromundan değil ya da uykusuz kaldığımdan, ya da .... kaldı ki yarı uykulu geceler yaşamaya devam.
bir de dün telefonum hiç çalmadı sanırım...

ve pazartesi
ve bu şarkı dilimde; ölümler..

(baş sağlığı için teşekkürler arkadaşlar)

cem ben, garip

23 Eylül 2012

UMARIM...

Tam birikmişken kahrolası efkar içimde, kafamda bi dolu soru varken üstelik ve hatta ''neden?'' diye başlıyorken bütün cümleler, yakalandık pazara.

Sonra kahvaltı yapmayı unutuyorken, hatta olağan yemek yemeyi. Ve gece nöbetlerinin sayısı artmışken; iki saatte bir uyanıp kaybettiğim bir şeyi arıyor halde buluyorken kendimi yakalandık pazara.

Özlemişken, sürekli özlemişken, durmadan ve her şeyi özlemişken, ve ağlarken genelde, ilaçlardan medet umarken, mutsuzken, bi karanlıkta durmadan debelenirken yakalandık yine pazara.

Siz hiç mutsuz oldunuz mu?
ya da ölen bir evladın arkasından, beli bükük ve yarı kısık bi sesle ''oğlum'' diyen anneyi gördünüz mü? Bilirsiniz o zaman o ses nasıl acılıdır, hem de pazar öncesi, hem de kalabalıkkk, hem de...

Tam dünyaya alışıyorken üstelik, tam yeni bi sayfa açmışken o sayfaya ve kalan sayfalara acı döken insanlarrrr, pazar öncesi üstelik, hemen öncesi..

ve pazar yine yakamızda; acıma acı katmak, kalmayan huzurumu hiç etmek için...

Siz hiç çaresiz oldunuz mu?  Konuşun siz hiç çaresizlikten ne yapacağınızı şaşırdınız mı?
sonra pazar pazar ağlayarak uyanması var işin, bu sabah ya da herhangi bir sabah ağladınız mı?

Kahrolası dünya, ben ağladım...
(cem karaca : çok yorgunum)

cem ben, sırada huzur vardır diye umuyorum ve hala suskunum, yazıyorum sadece.

22 Eylül 2012

GÜLE GÜLE GENÇ ADAM

Ve sonra o gençti, ilk ergenliği yeni geçmişti de, yüzündeki tüylerin sadece bir kısmı sakala dönmüştü. O güne kadar sıradan esmer, biraz da kilolu bir çocuktu herkesçe. Amcadan bir yıl sonra, geçen salı günü, yok yok dün... Salı günü karadeniz' in sularında kayboldu da dün karaya vurdu cansız bedeni.

Feryat figan, sessiz ağıtlar....

Sonra imam yine yıkadı bedenini, tuzlu sudan ve sonradan dışarı akıttığın kanından arındırdı tenini.

Dualar, sessiz ağıtlar, dualar...

Ve tabut omuzda, imamın dilinde yine dua; kardeşimiz için, bütün ölmüşler için elfatiha. Ki tam burda ya da fatihadan biraz sonra en çok Sezen yakıştırdım gidişine; gidiyorum bütün aşklar yüreğimde...

Ve gitti; herkesin dilinde dua, benim aklımda dünyevi bi şarkıyla, onyedisinde, yeni terlemiş bıyığı ve umutla bakan son fotoğrafıyla gitti...

Güle güle genç adam, bir sen bir kendin güle güle.


cem ben, sadece yazıyorum. yapacak tek şeyim o kaldı şimdilik. kusura bakmayınız.

20 Eylül 2012

ÖLMÜŞ


kalabalıktı yol, ben biraz alkollüydüm.

.yan komşu ölmüş
-evet, ölmüş...
.çok acılı bir hayatı vardı sanırım..
-pöfff, kimin umrunda.
.ama öldü sonra, acıyla yaşayıp
-ne önemi var, öyle ya da böyle..
.ama hiç mutlu olmadı, mutsuz öldü.
-öldü işte, sorgulama...

sonra yolsuz mekanlarda aradım yolumu, kalabalığa karışacak yüzüm yoktu...

...... amca ölmüş,
-evet, şimdi geldim oradan
.çok acılı hayatı vardı sanırım
-bilmem, başsağlığı diledim geldim
.ama evren gerçeğiyle yüz yüze şimdi
-doğrudur, herkes geçecek bu yoldan..
.ama o mutlu bir an yaşamadan öldü..
-ne farkeder öyle ya da böyle...

sonra...

..... amca ölmüş, ne acı. hem de hiç mutlu olmamıştı..
-yarın uyumalıyım, çok yorgunum...
.ama...

cem ben, çok yorgunum ve herkes gibi uyumalıydım.

19 Eylül 2012

VE ÜŞÜDÜĞÜMÜ..

Dalga seslerini duyarsın yum gözlerini. İçinde hisset, yaşa nasıl batar suya beden. Biraz köpürerek dalgalar yüzünde, biraz çırpınarak ve son bir çırpınışla, ve su yutarak, ve yavaş yavaş, ve ölerek...

Kumuna battın mı hiç denizin ya da dibini gördün mü son çırpınışında canın? Çan çekiştin mi sen hiç?

Bakar mısın?

Şunu bi sayar mısın? Bu kaçıncı acı... Ve dağımı ölç, ki o kadar kar yağacak yüreğime belli.

Ve son kez, sıkıca, şakasız sarılıp, ölümü ısıtır mısın yüreğinde.
Çok soğuk biliyorsun değil mi?
ve üşüdüğümü...

cem ben, sadece yazıyorum. yapacak tek şeyim o kaldı şimdilik, sadece yazıyorum...

18 Eylül 2012

....

Geldi mi üstüste gelirmiş ya, bir bu eksikti...
karadeniz yine cinayetini işledi. :((

BİRAZ KIZGIN VE KÜFÜRBAZ

Bi ört o güneşi sen, gölgen dahi düşmesin yüzüme,
ki Karadeniz' de yağmur, sis...
Güneş yakışmaz evimin penceresine. 

Hem bak pencerenden dışarı, mevsim sonbahar 
ve yazılanlar hep sarı,
hep hüzün,
hep ayrılık.
Ki çek o güneşini yüzümden...

Şimdi sayılar dolaşıyor aklımda; bir üç beş vs. 
Bıraktığın yerde kalmış olabilir bakışlarım
Biraz kızgın ve dahi küfürbaz da olabilir
..................
...
Ne kadar ben kokuyor burası son zamanlarda. Kullanıcı adı ve şifresi şahsıma ait diye bu kadar kendine mal etmek bi mekanı, bu tadar hayalperest cümleleri hayatına katmak!

Sonra kelimeler döküldü gözlerinden belirsiz uçurumlara ve harflere bölünüp anlamlarını yitirdiler. Bi harf yığınına döndü  yüreğindeki uçurumlarda. Karanlıktı, kaypaktı, sahtekardı dünya. Ağzına doldurduğu en sade küfürleri, kalbine savurdu. Lanet, olmaz olası heyhattt...

Bütün odaların kapılarını kapattı da, bir odaya hapsetti yaşadıklarını. Dün gece de başarmıştı bunu ancak, sabah kirli hayatları yatağında yakaladı; ve sevişmiş, ve yine sevişerek uyumuştu. 

Ve sabah, ve yağmur, ve sis ve karadeniz bugün. Bir de ne kadar ben kokuyor buralar son zamanlarda. Camları açıp içeriyi havalandırın.

cem ben, biraz kızgın ve dahi küfürbaz

17 Eylül 2012

SEVGİLİ DOSTUM

Sevgili dostum,

Hatırlarsın uzun zaman önceydi, bi Sezen şarkısında tanışmıştık senle ya da Sezen' li başka bir şekilde. Sonra çok şey atlattık; ağlaştık, gülüştük, Sezen konserini paylaştık, arada kızdık küstük de böylece dostluğumuzu pekiştirdik.

Şimdi ben ne yaptım, bi hoşçakal mesajıyla kaçtım senden, de, kaçtığım sen değilsin biliyorsun değil mi? peki seni çok çok sevdiğimi biliyor musun?

Ancak olmadı, sence ya da birilerince olağan gelen bu durum bana ağır geldi. Daha ne kadar kaçarım bilmiyorum, kendimden kaçabilir miyim onu da bilmiyorum ama bana kızma dostum, can arkadaşım. Kötü zamanlar geçmiyor nedense bu ara, tam atlatacakken bi yamuk daha yakalıyor bizi.

Okursan belki, Sezen' le başladık Sezen' le ayrılsın yollarımız;

Seni çok seven arkadaşın cem.

sezen aksu-gidiyorum

PAZARTESİNİN GÜLÜ

"Biri de bir bini de bir, sevdiğiiim dünyada bir" diye başlayan ünlü bir Banu Alkan şarkısıyla güne başladım. Yok güne "hay a... s...m dünya, kahrolası g.. s...n cümle alem, yeter a.. k... bi s...g.. başımdan" diyerek başladım, şimdi kimseyi kandırmaya gerek yok. Hatta çok zamandır böyle başlıyorum güne. Sonra, bugün facebook, twitter, instagram, friendfeed, whatsapp, viber, msn hesaplarımı* ve blogu kapatacağım görürsün sen" diyorum kendime de, kendimden tırsınca ve saatler sabahtan biraz daha uzaklaştıkça vazgeçiyorum. Kaynağı belli tabi, eksik kalan sabah şefkati, haliyle önemsenmek istiyorum sabahları. Mırrrrrrrr :))

Neyseeeee şarkıcısından daha popüler olan şarkının "neremi neremii " kısmına geldiğim saatlerde biraz daha toparlanmış hissediyorum kendimi, lakin cevaben "ağzının tam ortasını" demekten kendimi alamıyorum. Açıkçası bi iki küfür daha sallıyorum ama korkma, canını acıtmayacak cinsten, ki acısa bile benimki kadar acımayacağı garanti. Ayrıca yalnızlığın hası burda, geeelll abi gelllll.

Şarkı nerde nasıl bitiyor tam kestiremiyorm fakat ben erotik belgesel sunan Tarkan ses tonuyla "yirim yirim her yerinii" deyip mevzuyu kapatıyorum. Sonra otomobile binince başlıyor işte kazığın yağlısı acıtmaya. Sezen avaz avaz maşallah; gidiyorum bütün aşklar yüreğimde...  hay yüreğine yaaa. Tıkla o kısmı tıklaaaa, sen de acı çek okuyucu..:)  (amatör bi radyo sunucusu söylemiyle ; tüm gidenlere gelsin, gel evladım )

Mahallenin kızlarına hava atmak için bi cıstak şarkı bulup (yabancı olması şart ve ses sistemi), son ses yollara düşen 18-20 yaş arası bi yeni yetme misali ses biraz açılır, biraz daha. Ooooo acının hası burda.

Neyse bu ara telefonum çalmıyor ya, arayanım soranım yok ya şuraya numaramı yazasım var ki, sıkıldıkça birileri arasın. Yazdıktan sonra da kimse aramıyormuş, ana haber bültenlerinde intihara girişmiş de, birileri ikna için çabalarken görüyormuşsunuz beni. İşte o zaman hepiniz vicdan yapmalısınız, kahrolmalısınız. :))

Hay Allahım, mal bu yaaa, yapılmış ama olmamış bu (şahsıma bu söylem, üstünüze alınmayınız).

Tamam yav mesaj atsanız da olur, aramanıza gerek yok :))

cem ben, pazartesinin gülü

*yuh, gözüne girsin o kadar hesap :)

TEŞEKKÜRLER

Kalleşçe,
sinsi,
ağlak,
korkak,
timsah gözyaşlarıyla,
hayatıma girdin.. 

sonra;
Kalleşçe,
sinsi,
ağlak,
timsah gözyaşlarıyla,
ve korkak çıktın gittin.. 

teşekkürler aslında, aslını bozmadın..

cem/2009

15 Eylül 2012

BENİMLE OYNAR MISIN?

Az çirkinliğini çek gözlerinden, bakışlarını özledim. Çok alıştım kandırmana, aldatmana, ihanetine son bir kez daha yap ve masumlaştır yüzünü.

Sonra yoook, neden ikinci paragraflar hep sonra ile başlıyor bütün yazılarda. Sonra kelamı ne kadar...

Bi dur, çek şu çirkinliğini gözlerinden. İlk gün ki masumiyetini yerleştir yüzüne.

Sen hiç masum oldun mu?  Yoksa benim masumiyetimden mi...

Şey...

Şerefine diyecektim de...

yokmuşşşşş.

eeee telefonun mesaj sesi nasıldı unuttum yav. Bir de bülent ortaçgil çalıyordu sanırım arandığımda (TIK)

Yine de oynar mısınız benimle ?

cem ben, nasıl sızlıyor burnunun direği bilsen...

BEN KAÇTIKÇA GELİYORSUN

Ben kaçtıkça geliyorsun, 
boyun bir uzuyor, bi kısalıyor. 
gölgen bi yüzüme bi gövdeme düşüyor
en çok kalbimi vuruyor gözlerin.

Sonra yirmi yıldır biriktirdiğin, olanca güvenini bırakıyorsun bi yatak odasında, bi otogarda, bi benzin istasyonunda. Öyle çirkinleşiyor ki yüzün, gözlerin delip geçiyor şeytanın bakışlarını. 

Yenile yenile yenmeyi öğrenen insan
bi gün aldatmayı da öğrenebilir mi acaba?
gözlerinin içine baka baka yalan konuşmayı
ve aşkı, evet aşkı alet etmeyi ihanetine.

Sonra sebepsiz ağlayan bir çocuk muamelesi görmek. Sebep yoook, sebepler sır olmuş bedenimde. Sadece emziğimi düşürdüm işte...

İnsan, güle oynaya gömer mi kalan umutlarını toprağa
ki huzur arıyorsa, gömmeli başka yolu yok 
''bizim kaderimizde yalnızlıkmış'' der bi ses
Gizlice alır cebine saklarsın sen de.

Sabah, biraz gözyaşı vardır belki kahvaltı öncesi ve kaynağını unutturan başka başka gürültüler. Aşktan değildir o heyhat, kullanılmış gibi duran bedenindendir belki. Eskimişşş, hoyrat zamanda eskimişşş, eskitilmiş.  

Ve çok yazarım bu sabah, inanmazsın gözyaşımı katar çok yazarım ve bi emzik uğruna ağlarım sanarsın. Daha çook yazarım da bir türlü beni anlamazsın.

Bir de bunu dinleyin (TIK) orda benden bi acı kaldı, siz de eşlik edin.

cem ben, güle oynaya gömdüm umutlarımı

NEFS


Biraz daha sessiz olabilirdi dünya ya da biraz daha sessizleştirebilirdik kalabalıkları. Olduğu gibi göstermek her şeyi zor olmasa gerek. Biraz daha sonradan kötüleşen iç seslerini kontrol altına alabilirdik.

Daha yaşanılası kılabilirdik dünyayı. Olağan, herhangi bir kitaptan fırlamamış sözlerle anlatabilirdik her şeyi. Biraz daha anlık, art niyetten bağımsız ilişkiler kurabilirdik.

Sonra kendimizi daha yalın bakışlarla anlatabilirdik herkese. İçimizde saklı bir bakkal defteriyle yaşamaktan kurtarabilirdik saflığımızı. Yazdıklarımızı okuyanların yüzüne avaz avaz anlatabilecek kadar özgürleştirebilirdik hayatı.

Biraz daha sevişerek anlamlaştırabilirdik dünyayı. Kalpten çıkan kelimelerin hesabıyla yormazdık aklımızı. Olduğu gibi kabullendirebilirdik her şeyi.

Olabilirdi elbet ama olmadı, çünkü insan yaratıldığı günden beri nefsiyle olan kavgasını kazanamayan bir canlıydı. Üstelik bu kavgasının bir türlü farkına varamadı...

                                                SİNEK AVCISI

yeni sinekler ısırıyor vücudumun her yanını
yeni ve sivri sinekler...
bir mülteci,
bir haymatlos gibi her yerde
kan emici sivri sinekler..

Yüzümde yaşımın çizgileri
ve sineklerden kalan kırmızı noktalar
elimde,
gitmeden önce aldığın parmak arası terliklerim
üstüme üstüme gelen sıcaklar
sinek avındayım...
hayırlı avlanmalar...

cem ben....

14 Eylül 2012

HAYALPEREST

Bi önce yazdıklarıma aykırı bir şey gibi duracak şimdi yazacağım fakat, içimden bir ses durmadan "seni özledim" yaz diyor. "Somut bir şahsı muhterem yok elbette" desem kaçınız inanırsınız bilmiyorum ya da geçmişteki kendime sen diye hitabettiğimi ve "seni" derken kendimi kastettiğimi söylesem, daha belki de üç yazı önce geçmişine neredeyse küfreden bir adam olarak hiiiç inandırıcı olmam değil mi?  fakat inandırıcılığım kimi ne kadar bağlar ve hatta kendimi bağlar mı bunları sorgulamakta da fayda var. Blogun ennn tepesinde blog isminin hemen altında, bi tanıtıcı yazı var, ne diyor orada kabaca, "yazdıklarım hayallerimi bağlar, gerçek hayat üstüne alınmasın."

Ya da bi hayırsever, beni tanımasa dahi "bu kesin beni özlemiştir, du iki seveyim şunu" deyip, şefkat gösterisinde bulunabilir, ki, bilmem kaç yazıdır şefkat diye bağırıyorum ama nerdeeee duyan. Ve fakat kimse benden devamında bi ilişki ve dahi aşk beklemesin. Bu yöndeki bütün girişimler bi kere bünyemde ters tepiyor. Yine daha iki yazı altta yalnızlığa devam demişimdir, kesin demişimdir. Kaldı ki yalnızlığımla dün akşam ön sevişmesi oldukça uzun bi aşk yaşadık. Artık ayrılamayız kendisiyle :))

Günlerden cuma olduğunu bilmeyen yoktur ama, ben gibi bi şuursuz çıkar da blogu okursa diye hatırlatayım yine de dedim. Çilek gibi bi gün, öyle böyle mis gibi gün olduğundan da bahsettim. Kaldı ki bi tık arttırılacak övgü, abartı sınıfına girip  her an cumayı şımartabilir diye susmaktan yanayım. Bilirsiniz aşk meşk işlerinde de böyledir. Karşı taraf şımarmasın ve tepeme çıkmasın diye, hep bi noktada tutarsın ilgini ya da ben öyle yaptım eskiiii zamanlarda da meğerse hatamıymış bu. Abi hatamıymış, öylemiymiş yahu. konuşsana :)

Şimdi böyle cart diye bitecek bu yazı, gururum ve cuma arasında kaldığım, evelediğim gevelediğim, yeter dediğim noktaya bir çırpıda ulaştığım anlardayız ki bitirmeli yazıyı, sonra; yitirmeli ne varsa...Bence tıkla o yitirmeli ne varsa ya, tıkla ki deli kızın türküsüne ulaşasın. Cuma cuma yumuşacık.

Biter ve bitirirken şerefinize kaldırırım hayallerimi.

cem ben, hayalperest

DAHA KARPUZ KESECEĞDİK

Bak benim canımı sıkma dünya, gelir o kulağını ısırırım sonra emekliye ayrılmış boksör gibi dolaşırsın ortalıkta, efendi ol.

Evet bu tehditvari girizgahtan ve korkudan olduğu yerde ve ayın etrafında dönmeyi unutan dünyanın "kendini toparlamasını" diledikten sonra gelelim oraya, yok siz buraya gelin ya da bi yer belirleyip orada buluşalım ya da...  aaaaaaaaaaaaa herkes kalsın olduğu yerde beeeeeeee, delirtmeyin beni ..:)

kahve içer misiniz?
yapın da ben de içeyim sonra
ya da çay, oralet, kuş burnu, deve tırnağı :))

Aman gıdısından aldığım, ablak yüzünü okşadığım, yanağını ısırdığım, göbeğini çimcirdiğim cuma ne kadar güzel geldin bugün gözüme. Allı morlu, süslü, temiz pak, duru bi deniz gibi, sanki kalemle çizilmiş esmer bi yüz gibi, filmlerde yaşanan bir aşk gibi. Miss gibisin cuma bugün, miss gibi. Neyse yeter bu kadar sevgi, şımarma yapıştırırım ağzının ortasına cuma kere.

Efem soğuk bir şey de ikram edebilirim; soda, meyve suyu, direkt meyve bile olur. Çekinmeyiniz, söyleyiniz :)

Uykusuzdu gece, ki bu benim için olağanlaştı artık. Aramızda kalsın ama gece ara ara uyanmak, kalkıp karanlık evde salak salak dolaşmak hoşuma gitmeye başladı yav. Polyanna mı çaktırmadan öptüüüü, biri başka bir şey mi yaptı bilmiyorum da, bu hallerdeyim işte :)

Sonra benim de bi instagram' ım var artık. Atlarkın zıplarken düz duvara tırmanırken fotoğraflayıp paylaşacağım herkesle. Gülme, gayet ciddiyim.

Bak sıcak soğuk içecek istemezsen, hazır yufkadan bir şey de yapabilirim, olmadı çalışır çabalar hamur yoğurmayı ve dahi sevgimi de katarak onu yufkaya çevirmeyi de öğrenirim.

Sonra yanaş yanaş, bak ne diyeceğim. Benden duymuş olma ama, bu dünya gerçekten bi öküzün boynuzlarında gibi, sanki, galiba, bittabi, pek tabii, öyle. Sinek konmasın kıçına öküzün, yanarız ha. Hadi öpün cuma gününü, gidecekmiş :)

Bari bi karpuz keseydik yaaa...

cem ben, daha karpuz keseceğdik 

13 Eylül 2012

OOOFFFF CEM İŞTE

Ya abi ben takarım tabi mandanın yuva yaptığı söğüt dalına.
-o -nın eki ünlemle* mi ayrılırdı yav? Şimdi özel isimlerde ayrılır ama, manda özel isim değil. Onun adı cem olsa misal ayrılırdı da, böyle ayrılır mı?-
Neyse efem, bi manda söğüt dalına mecazen de olsa yuva yapıyorsa, bi öküze ben bir çok şeyi yaptırabilirim diye düşünmekteyim. Hatta insan sıfatına girip evimize girse de yeridir;
Öküz çişin yapmış Cem' in evineee, yandım aman yandım...

Bak bu daha makul bence, insan kılığına girmiş bi öküzü eve alma ihtimalimiz, mandanın söğütte yuva yapma ihtimalinden daha kolay değil mi?

Bir de mümkünse bana sevgili olduktan sonra trip atılsın. Önceden trip atılması hoş olmuyor;
-slm, o öyle değil bi kere, hıh...
.hönkk
yavrum bi sarılıp sarmalanalım, ondan sonra ne halt yersek yeriz ki, tribin kralını atarım haberin ola.

Sonra bazı yazıları sileceğim birazdan. Hayatımda belki de ilk kez yaşadığım bi dönemi yok saydığımdan, hiç yapmayacağım bu şeyi yapacağım. bi iki yazı arada kaynayabilir, haberiniz ola.

veeeeeeee

lan ben yalnız kalmak istiyorum artık, aşk meşk cart curt istemiyorum. Bu vesileyle yanaşan, sırnaşan, gülen, konuşanlar lütfen görmeyeyim sizi, bi yerlerde karşıma çıkmayınız emi. Bi kere yaşadım ben onu, bir dahasını istemiyorum artık. Yorgunum a dostlar hammm...

ooffff cem işte, 34 yaşında ama aklı hala havada :)

* bi ek ünlemle nasıl ayrılır yav.


MIŞ

Kadın varmış karşı pencerede 
karşı kıyıda belki
ya da erkekmiş
kadın silüeti düşmüş gözlerine 

ve bir varmış
bir daha olamamış
karanlığa saklayıp gözlerini
üzerine örttüğü gölgesinde kalmış


cem ben

ÇÖMEZ ZAMANLARDA

E tabi zaman geçmiş zamandı. O mahur beste çaldığı ve bizim Müjgan' la ağlaştığımız zamandan biraz önce de, popüler yok pop müziğin patladığı dönemlerden biraz sonra ya da tersi bi durum. Sezen vardı tabi, kedisizliğinden dem vuruyordu avaz avaz, ki bu yüzden küsmüştü annesine, belki de mecazen.

Geçmiş zamandı işte, mavi gömleğinin altına giydiğin lacivert pantolonunla ne de seksi olmuştun o bayram sabahı. Gizli saklı bi aşk yaşamıştık o bahçede. Burak kut mu çalıyordu; sen sevdiğimdin bebeğimdin vs. Hiç dinlemezdim de sen sevdiğin için sevmiştim. Geçmiş zamandı, senin sevdiğin her şeyi sevdiğim ve hala sevdiğim...

Geçmiş zamandı, çok geçmişte kalmalıydı oysa!!


AÇIK HAVA

Yan komşu kedisini çağırıyor
-tekiiir, tekiirr
Karşımda,
Mehmet Efendi derin bir nefes çekiyor sigarasından.
Sokakta,
oğluyla limon satıyor seyyar satıcı
Sevgililer caddenin en kuytu köşesinde öpüşüyor aşkla
ben ise oturuyorum,
burda,
açık havada..

12.10.2002

Sabah olur saat çalar; çın çın.
Güneş vurur, gözleri kamaşır sevdanın.
Yanıma bakarım sen varsın, yoksa yok musun?
Adını unutur gecede yaşayanlar.
2003


(Dün gece, senden kalma mektupları çıkarttım dolaptan. Hala sen kokuyorlardı, şaşırdım. )

cem ben, çömez zamanlarda

12 Eylül 2012

AL GÖTÜR KORKULARIMI

Karanlık ve korkak bir mekan gibi girdiğim dünya. Bi çizgiden sonrası hep muamma, o çizgiden sonrası savaş. Biten, sonra yeniden başlayan, biten ve başlayan ama hiç yokluğu olmayan, somut bir yok etme mücadelesinden biraz daha korkulu. Karanlık, çok karanlık aklımın dehlizleri.

Ve sahtekar bir mutluluk sağ yanımda. Günün belli zamanlarında üstüme giydiğim; bol, toplumun akıllı, benim deli elbisem, benim sahtekar elbisem, ah benim zifir karanlık iç dünyamı örttüğüm gündüz elbisem.

Biraz mayhoş, tavşan otu kıvamında bütün zamanlar (ekşi otu muydu o?). Ben ekşiyi sevmem, ben ekşi kokulu zamanları sevmem, ben şimdilerde kimseyi sevmem, ben....

Okunup üflenmiş hayatlar varmış, eskiden var(mış) da, şimdi var oldular. Bütün hainliğiyle tepemde dolanıyor üfürükler. O kapıdan girdiğimde, bir fırtına olup kulağıma fısıldanıyor korkularım. Neden sonra, neden sonra, neden sonra değişti inançlarım...

Şimdi yaşlanıyorum sanki, şimdi yanımdan geçen sesler hapsediyor anlamlarına beni. Sonra korkularım çalıyor kapıyı. Yok yok, artık kapı yok, korkularım ve dostları her zaman bedenimdeler.

Çok kızıyorum zamana, belki de hayata. Çok küsüyorum hayat sana, çok küsüyorum çok. Hayat çok küsüyorum zamana.

Hadi gece yeli ya da gündüz fırtınası ya da her neysen; al götür korkularımı ve yeni bir hayat bahşet bana.

cem ben, korkak.

Bİ...

bi boşluk
bi yokluk
bi hiçlik

sezen çalıyor, meral okay için söylediği şarkı (TIK)


bi siyah 
bi siyah
bi siyah.

offff hep aynı kapıya çıkıyor kelimeler. Hatta kelimeler bile aynı; boşluk, hiçlik, siyah, hüzün... Başka bi dil var mı, olandan başka? Ural-altay, hami-sami, hint-avrupa vs dil gruplarında yer bulmamış. Aklımdaki her şeyi bi hamlede şuraya aktarabileceğim. Başka bi dil var mı arkadaş?

Sezen çalmıyor artık, yan masadan bi acayip müzik gönderiyor arkadaş. Duymuyorum, duymak istemiyorum da.  Nerde kalmıştık, aynı kapıya çıkıyordu aynı kelimeler;

Bi yalnızlık
bi sahtelik
bi güvensizlik
bi aşksızlık
bi ben
bi karadeniz de
bi sadece ben

Kişilerden bağımsız benim yalnızlığım, benim yalnızlığım aklımdan, hayata bakışımdan, kendimden yani; kimsecikler kendine maletmesin lütfen. 

Bi ben, bi ben , bi sonbahar, bi hazan, bi hüzün, bi sezen; ben de hazan ben de hüzün dert bende...

cem ben, bi ....

SAHTEKAR

Hep saklayacak bir şeyleri vardı. Aklı ermeye, hayatı anlamaya başlayınca keşfetti sırlarını. Öteki olmayı istemeyecek kadar korkaktı. Sıradandı hani, bütün akranları kadar sıradan.

Büyüdükçe sırlarını da büyüttü içinde, başka biri olup çıktı. Sırlarının üstünü örtüp özüne sırtını döndü, olmadı. Olmadığını anladığında her şey için geç kalmıştı. 

Kendini ele vermekten korktu hep, kendini ele verip alaşağı olmaktan. Futbol oynamayı sevmiyordu mesela hiç, hatta futbol başlı başına eleştirel bir oyundu onun için, spora dahil değildi, sustu. İlk gençlik yıllarında, hani şu kendini kanıtlama dönemlerinin en hasında, bir dikişte bitiremezdi bir şişe birayı aslında. Bitirebildiğinde sağa sola attığı tebessüm gerçek değildi.

İlk aşkı bütün yeni yetmeler gibi çok sancılıydı. İstese unutabilirdi, o zamanlar bu yükü kaldıracak cesareti vardı, ama unutmadı 

Misket oynamayı severdi belki, ama korkardı becerememekten ''sevmiyorum'' deyip kurtuldu, ama yalandı.

Ve karanlığı sevdi hep, ışıklarla başı hiç hoş değildi.

Bütün asıllar suret, suretler asıl oldu hayatında ve bir gün geriye dönüp baktığında, anladı ki artık bi sahtekardı.

Ve en son bu sabah, yeni yetme zamanlara uyandı. İnsan adına korka korka biriktirdiği bütün güveninden şimdi eser yoktu.


cem ben, bildiğin sahtekar.

11 Eylül 2012

TEKRAR

tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar

tekrar ben, tekrar

ÇALI SÜPÜRGESİ GİRSİN DÜNYA GÖZÜNE

Ayarını kaybetmiş... yok ordan gitmez o yazı.

Hale kaset çaları olan ve dinleyen kaldı mı?  Hani içindeki bant nemlenir de ağır çalmaya başlar, gariban şarkıcının sesi bi ton pes ve kelimeler bi ton ağır çıkar. Az daha ilerlediğinde her şey hızlanııırrr ve kaset sarmaya başladığını anlarsın. Has bi küfür sallar, albümü çıkartır, teybin kristalinden bandını itinayla söker, kasede sararsın. Şimdi ne alaka;  Vallahi ben de bilemedim, varsa bi alaka siz kurun..:)

Neyse hadi ben bi bağlantı kurmayı deneyeyim. Şu an bi ton pes ve bi ton ağırdan giden kısmı atlatmış ve hızlandırılmış, yani sarma moduna geçmiş durumdayım. Bu vesileyle durmadan yazasım, durmadan... eee evet yazasım, sağa sola dalasım var, olabiliyor yani.

Ayarını kaybetmişten bir şey çıkmaz mı harbiden ya. Güzel bi giriş bu aslında. Deneyelim;

Ayarını kaybetmiş dünyanın gözüne çalı süpürgesi girsin de avazı çıktığı kadar bağırsın "yandım anam" diye. Çalı süpürgesini bilirsiniz artık, yok artık çalı süpürgesi de bilinir. Hadi kaset, onun bandını falan bilmemenizi anlarım ama çalı süpürgesi bilinir. Bilmeyen de yana eklediğim fotoya baksın, aklına yerleştirsin ve gerçek hayatta arasın bulsun ve hatta bahçesi varsa bahçesini süpürsün bir yol. Sonra bunu duygusal kelimelerle şiir ya da düzyazıya döküp blogunda yayınlasın. Bak mimlerim mecbur kalırsınız. Pandora ve Karöshi' yi mi mimlesem acaba?

Türkiye' de bi şarkıda "hongi dongi torino darala dimbo dorina mışı mışı koriko kozizo şiki şiki şayne tikitaktoo" şeklinde sözler var biliyor musunuz?  Ben nasıl yanmayımmm, dağlarr dağlarr dağlar dağlarr dağlaaar  Güzeldi o filmde Meltem Cumbul, Şener Şen ve şarkı... Aslında eskiden bazı zamanlar da güzeldi, daha mı az karışıktı dünya. Ne demiştik aaaaaaa  çalı süpürgesi girsin dünya gözüne de dünya gözüyle göreyim. Dünyaaa yıkılsa yıkılmaaazzz... Haydeee.

Son olarak gezinirken şunu okudum;  "Ucuz insanlara pahalı gelmen senin değil onların suçu. Unutma ki insan anlayana çok, anlamayana eksik görünür." demiş Gabriel Garcia Marguez. Harbiden kimseye laf soktuğum yok, zaten blogumun başında da yazıyor burada yazılanların sadece beni ve hayallerimi bağladığı. Söylem hoşuma gitti, tamamen ondan ekledim. Zaten gıcık olduğum iki isim var biri Karöshi diğeri de Pandora. bunu da açıkça yazdığıma göre, gerçekten de laf sokma endişemin olmadığını kanıtlamış bulunmaktayım :)

Benim yazacaklarım şimdilik bu kadar, evet nokta koymalıyım yine aynı şeyi yapmamalıyım, uzatmamalıyım. Kahrolası noktayı koy artık adam ve defol git bilgisayarın başından.

cem ben, nokta

GİTTİ HAM MEYVE

Gece bi uçurtma yaptım ve rüzgarın çıkmasını bekliyorum. Meteoroloji ve canına yandığımın karadeniz' i beni yanıltmazsa birazdan uçuracağım ve mutluluğu yazacağım yüreğime. Kaldı ki ne güzel bir sabaha uyandım bilsen. Neden sonra temizlendim bütün dünya kirinden, karadeniz ve lacivert gökyüzünden belki ya da kıymetli yalnızlığımdan. İyiyim dünya, hüznüm ve ben iyiyiz.

Birazdan bi uçurtma...

Hay senin uçurtmanın kuyruğu kopsun inşallah emi. Hüznünü öpeyim laaaaa. Ne lan bu; hüzün, uçurtma,  seninki benden kara...   ooouuffffffffffffff  ( ooof un yaygın hali bu ) yeteeeeeerrr.

karadeniz' in dağları baksın tependen emi, artistttt, şirrrettt, kazuleeettt   :)  ahahaha evet benim ooo.

Ba ba laflara bak, akşam uçurtma yapmış kendine, 34 yaşındaki adama bak. Lan uykusuzluktan gözün dönecek hala uçurtma peşinde dana.

oyyyşşşhhhh, karadeniz' in bütün suyunu içesim var haaa. ahahahaha ihtimaldir.  Bir de sabah sabah herkese gülüyorum, delirdim sonunda sanırım. Karadenizin suyuna batasıca, lacivert gökyüzüne baka baka batasıca.. yıldızlar öpsün gıdından seni gidi gereksiz adam

alın size şarkı ; habu çiçi çi çi çi

cem ben, uçurtmayı vurdular, ham meyveyi kopardılar dalındaaann  a dostlar.

10 Eylül 2012

VAKİT BU VAKİTMİŞ

Suyun kaldırma kuvvetine güvenip, gecenin bi vakti Karadeniz' in tam ortasına uzanıp, lacivert gökyüzünü ve yıldızları seyretme vaktidir oysa.
Sonra sevişme vaktidir,
aşk vaktidir belki,
ya da ayrılık,
hazan,
hüzün,
v.s.

Ya da suyun kaldırma kuvvetini yok sayıp, gecenin bi vakti karadeniz' in tam ortasına uzanıp, lacivert gökyüzüne ve yıldızlara baka baka batma vaktidir
sonra ölme vaktidir,
günahından arınma vaktidir
ya da
hazan,
hüzün,
v.s.

cem ben, karadeniz aşığı

HER YER BİRAZ ANKARA


Ankara gibi sensizlik
Yeşili yok dağlarımın
Biraz gri,
biraz siyah,
biraz.....

Ucu bucağı yok kıraç dünyamın
Senden gideli,
biraz Ankara gibi her şey.
Biraz sessiz,
biraz sensiz,
biraz...

Bütün haberler aynı coğrafyayı gösteriyor
Bütün haberler biraz gri
Bütün haberler Ankara biraz
Bütün haberler sen.

Ankara biz gibi biraz;
kıraç,
soğuk,
yalnız....


cem ben

FOTOĞRAFÇI

Şu hayatı bi tutar mısın?

Şöyle tam karşıma geç, biraz sağa..   ııııhhh az daha sağa.  yok bu profil çok iyi değil, şu sol tarafa geçer misin? oradaki güneş açısı daha iyi. evet evet hafif sağ, az kafasını indirelim hayatın, dizlerini de eğelim.

Tamam yaaa, hayat böyle daha güzel gibi.

Al sana şarkı, hayattan hediye :))

TIK  onu tıklamayan şunu tıklasın TIK

İkisini de tıklamayan, ben gibi sevgilisiz kalsın inşallah :)))

Bok gibi bir pazartesiden hepinize selam ve saygılar efenim.

cem ben, fotoğrafçı

9 Eylül 2012

VEDALARI HİÇ SEVMEM


"Ben vedalara alıştım" diye başlamalıydım ya da "vedaları hiç sevmem" ile... Bir ucundan başlamalıydım işte ama, aklımdan geçen, ruh halimi anlatacağını düşündüğüm her şey boş ve sahte geliyordu da, bir yerden başlamalıydım.

"hiç buluşmamıştık, hiç bakmamıştım gözlerine. O yüzden koymadı bu üstü örtülü gidiş" desem olur muydu?

Sahi olur muydu?

Bu "Sahi" ne kadar eğreti durdu orda. Üstelik her yazının bir kıyısında yerini buluyordu hep. Sahi, Sahi' yi ne ile eşitleyebilirdim;

Gerçekten,
Cidden,
...
..
.
Yok, hiçbirini sevmedim. Sana, gidişinin farkında olduğumu ve üzülmediğimi ya da çok üzülmediğimi anlatacak daha afili kelimeler lazımdı bana.

Afili... Yıllarca "afilli" diye yutturuldu millete aslı afiliydi. Bunun altını çizmem etkili olur muydu?

Kendini tekrar eden cümlelerimin çok farkındayım. Ne olur bu sefer onları benden ilk kez duyuyormuş gibi davransan, sonra beni anlasan, tam da anlatmak istediğim gibi anlasan. En son "ben vedalara alıştım" tabusunu yıksan başıma, bi halta alışamadığımı anlatsan...

olur mu?

biliyor musun? (bunu da çok yazmıştım, neyi bildiğini hala çözemedim)

Vedaları hiç sevmem ben. Hiç buluşmamıştık, hiç bakmamıştım göz....


cem ben, hoşçakal

BEN, SADECE

Uzun bir gecenin ardından, yarım kalmış yalnızlığımın bir yarısına selam edeceğim.
Şair eskisi, hırlı-hırsız kelimelerimle karşılayacağım gülcemalini.
Ve boynumu bükeceğim huzurunda suçlu suçlu...

Çok geçmeden bozulacak büyünün getirdikleri, aklıma düşecek kalabalıklar.

Hafta sonları genelde huzurludur ve biraz daha özgürdür geceleri. Oysa bu hafta sonu biraz kalabalık, bu cuma yalnızlık öncesi huzursuzluğundan. Ve vicdan, bütün acımasızlığıyla yalnızlığımla aramda.

Dilimde ''dum tıs'' ından sıyırıp yeniden keşfettiğim bu şarkı, aklımda yeniden kurmaya çalıştığım hayata dair sorular, yalnızlık, özlemim ve vicdanımla güne devam etmekteyim...

Kaderim kastın mı var?
Ya sen gel, ya beni aldır.
Yeminin, ahdın mı var?
Hasetten yüreğim hardır

Sezen Aksu
cem

İNSAN ÖPÜLMEKLE ESKİR Mİ?


Miadını doldurmuş ilişkilerde ucuzlaşmaya başlayan iletişim şekillerini bilirsiniz. Son noktayı koymak istersin de bir şey tutar seni. İlla dip yapıp midenin bulanması gerekir ki sonlandırasın. Sonrası sorgulama evresidir. Anlık iletişimlerin peşi sıra gelen geçici ve kas ağrısı hissi veren pişmanlık ve sorgulamalar, belirtilen evreden sonra kalıcı bir hal almaya başlar. Sonra iletişim biter, sen sorgulamaya devam edersin ''nerede hata yaptık''. Cevabı basit aslında ki sen de bilirsin, nokta yerine hep virgül koydun. Cümle uzadıkça anlamını yitirdi hatta anlamsızlaştı.

Nokta isteyen cümleler uzadıkça, okuyanı da yazanı da yorar evlat...

Sözün özü; Mideni ve aklını seviyorsan noktayı doğru yerde kullanmak lazım evlat.

Ve,
gereksiz adam kullanıcı adından utanıyorum ama ondan kopamıyorum. Bana gereksizliğimin ne kadar gerçek olduğunu hatırlatıyor bazı bazı. Yok çok ciddiyim, ''aman sen gereklisin'' deyin de gaza geleyim diye değil, gerçekten.. Misal kalabalık gruplar içerisinde ''benim blogumda ki adım gereksiz adam'' desem eminim ingiliz tenini andıran hafif pembemsi tenim kırmızı ötesi bir şey olur...

Bir de,
bu blog ve ben çok ortalık malı olduk. Gerçek hayat ve blog hayatım eşitlenmeye başladı. Yani artık bu blogun bana ait olduğunu beni tanıyan bir çok kişi biliyor bu da yazma özgürlüğüme ket vuruyor. pek yakında, çok acıyla blogtan vazgeçip yeni bloglara-mekanlara yelken açarsam üzülmeyin, ağlamayın, kahretmeyin kendinizi olur mu?

yazmışım bir zamanlar ve bu sabah;

''Bazı sabahlar insan biraz daha çok özler geçmişi, geçmişteki saflığı(nı). Şimdi kir-pas, leş gibi yağ kokuyor hayat.'' cümlesi ile hala bu blogtayım. Anladın mı noktayı koymadaki acziyetimi. Bir de ben size GÜLPEMBE şarkısını dinleteceğim, aşk acısı çekin ya da efkarlanın tarumar olun sabah sabah. O GÜLPEMBE ye tıkla ya da bu cümledekine, ikisi de aynı kapıya çıkacak, kendi yalnızlığına. Sıkılırsan beri gel, benim yalnızlığımda kalabalıklaşalım, olmadı balıklaşırız ki balık hafızalıyım ben galiba. Lütfen nokta, lütfen ve yayınla.   boffff

cem ben, eski ve yeninin bir olup sıkıldıkça öptüğü adam. öpülmüş adam, yanak öpülmekle eskimezmiş :)

8 Eylül 2012

OPPSSSS

opsssss

sıradan bi hayat lan benimki, ,işine geliyorsa buyur gel. kaldı ki sarhoşluğumm tamamen alkolden, hayatı iplememeyi öğrenenlerdenim yerseeeennn.

Alaaadır evladım ki gözlerim yarı kapalı. Sabah dedim ya hayatın şifresini çözme peşindeyim. Fakat ben kıstıkça gözümü sırtıma bir şey dayandı. Elde avuçta olanı kaybetme telaşındayım :D

Sonra biraz alkol iyidir mikropları öldürür yarada. Dünyaya düştüm düşeli yaralı bir ceylanım ahaaaaaaaaaaa.. Yanaş evladım, ki çok demeşimdir bunu. Sarılacak çok yaram var, hafif alkol sonrası.

heyyytttttt

kabadayı mı oldum bilader oturma odasına, ki salona ulaştırmam lazım namımı. Olmadı bi turda salonda deneriz, farklı mekanlar lazım elbet...  eee elbettt... ııııı...   cıksss çıkmadı...

yarı kapalı bi gözüm, diğeri aklını kaybedeli çok olmuş. Seni eksik görmem bu yüzden aldırma ya da aldır çok da tın artık, sıkıldım saçma sapan kelime türevlerinden.

Aşk varmış, yolda gelirken inşaata çekmişler. Üremiş, bi dolu aşk sarmış dört bir yanı. İnşaat ürünü şeyden ne hayır gelir. Ebemizle muhatap oldu da, başka bi b.ka yaramadı dürzü.

Şişede durduğu gibi durmuyormuş ki mide eşit değildir bi şişeye. Hem öyle dursa bu saçma sapan şeyi içmek niye. Du biri msn mi titretiyor. Bakayım cam açıp asl sini öğrenir miyim yine :))  o yoooo, sen misin yine dostum, bir saniye saçmalayıp gelebilirim...


cem ben, sarhoş...

SARHOŞ GİBİ


Böyle arabesk bünyeye  alakasız kanallardan yüklenerek-müzikal anlamda- kendime, aslıma ihanet ettiğimi düşündüm ve daldım ruhumun gıdasını almaya az biraz önce.  Hem insan ne kadar kaçabilirdi ki yetiştiği kültürün ''taşra'' duygularından. Sağı solu yalın bir dille anlatılmış aşklarla dolu değil miydi?

Bak işte adam bas bas bağırıyor ''gitti de gitti, sevdiğim gitti'' diye. Altı çizilmemiş ''seviyeli birlikteliğin'' ya da ''arkadaş kalmaya karar verdik'' lerin. Gitti ve bittim diyor en saf, en acılı, en arabesk haliyle... Çoğumuz böyleyiz az çok, çoğumuz taşra aşklardan geçtik o saf gençlik dönemlerinde ve hepimiz avaz avaz ağlaştık v.s.

Dönüp dolaşıp aslını bulmak böyle bir şey mi şimdilik anlamış değilim ve bünyem daha ne kadar kaldırır bu durumu bilmiyorum ama bu akşam böyleyim.

Yukarıda ki videodan da anlaşılacağı üzere olaya Orhan baba ile başladım. Ne de olsa en yalın ve entelektüel arabeskin sahibidir kendileri.

şerefine dünyaaaaaa...

(Birde evlilik bana göre değil be hocam)


cem ben, sarhoş gibisi fazla...

HAY BAŞLIĞININ

Tam siyah değil, bi ton açığı. 
Eşek gözüne yakın ama o da değil. 
Fingirdek ten rengi mi?  
orası hala muamma...

Gecenin üçünde yatan ve ertesi gün (tatil) sabahın köründe ( altı suları ) gözlerini açan bi uyku düşmanı bünyeden makul söylemler beklememeli. Akıl çeşitli hamlelerle, sağından solundan törpüler de okunası duyulası, duyunca utanılmayası hale getirirse söylemleri çok ala, pek ala, duble ala vs.  Oysa kurtulmuştuk aklımızı kemirenlerden, ne olduuu...

Tam siyah mı o bakayım
Ver elini şeyime ee kalbime basayım,
Ten rengi demiştik, hala fingirdek gibi mi?
yanaş ağzından bir diş alayım

Aklın da yetmediği zamanların olduğunu kanıtlamış gibi olduk bir üst mısrada, satırlarda, cümlelerde, kelimelerde. Bi üstte yazdığım ne ki tam olarak? Konumuz bu değil ki belli bi konumuz da yok aslında. Bir de pek severim, zamanını yakalayınca geçmişten kalma, beni üzen konuların altını acıtarak çizmeyi. Ama bu sefer acıyan ben de olmam. 

Yanlış deterjanla mı yıkadın sen onu
siyahmış bakışların olmuş açık gri gibi

Kısık gözle bakınca şifresini çözüyormuşuz hayatın. Cine5 televizyon kanalının en popüler döneminde vardı böyle hikayeler. Özellikle gece 12' den sonra, bi tık daha manalı oluyormuş hayat :)
Zaten ben gecenin geç vaktinde yatmış, sabahın erken vaktinde kendime ''günaydın'' diyerek uyanmış, aklına mukayyet olmaya çalışan bir biçareyim, ki, biçaresi bulunurmuş elbet, dinleyelim (TIK). Bulunursa beklemek lazım o zaman. 

Sonra sabah sabah, bu yazıyı yazarken dahi burun direği sızlayan, gözleri dolan ikinci bi şahsı muhterem varsa yanaşsın. kim olduğu, ne olduğu önemli değil, Ülke şartlarında evlenebilme imkanımız varsa evleneceğim, gerçekten. Yoksa buluruz başka bi yolunu :) Hani hayata bu kadar duyguyla bakmak mı önceliğim bilemedim. İçimden geldi yazdım...

Ah bi yolu vardır elbett, yeniden yaşamanın..
Cumartesi, akşamdan kalma ve hatta yeni bir akşama hazırlanan, yazan, okuyan, yoran, saçmalayan, atan, tutan, yalnızzzzz, cem bu... Bi uyuyup uyanalım...

7 Eylül 2012

GEREKSİZ Bİ ADAM

Eh işte, az çok insan,
biraz yabani,
çekingen,
korkak,
umutsuz v.s.

Eh işte, az çok insan...

kahveyi sever,
sigarasız içmemeye özen gösterirdi de,
sigarayı bıraktı.
Karadeniz aşığı...

az çok yalnız,
kalabalığı sevmez,
yalnızlıktan korkar,
korkar ama söylemez...

Müzik dinlemeyi sever,
Sezen Aksu delisi,
seyahatten nefret eder,
kararsız,
zor beğenir (kendi de dahil)..

Eh işte, az çok gereksiz...

cem ben, gereksiz bi adam

KALBİNİ SEVEYİM

Şimdi çıkıp sokak lambalarını söndürsek tek tek. Şehri karanlığa boğsak da bize kalsa ana caddeler. Sade gözlerini görsem yeter ya da dur bir de elini tutsam sıkıca.

Hatta biraz da seni sevsem, nefesini ağzımda hissetsem ve sevişsem.

Cuma cuma, hadi sokak lambalarını söndürelim şehrin tek tek.

Ve iki bira açalım, yanında da sezen... Sonra iki bira daha, en son sarhoş olup kahkahayı basalım karanlığa.

Ya da dur, en güzeli sen uyurken ben kalbini sevip gideyim.

cem ben, içelim de güzelleşelim tadında.


ÜÇ NOKTA

Nasıl da ıssız bir cuma sabahı. Karadenizi bi sis kaplamış ki; sabah huzurum, evlenilecek kadın tadında ki deniz şimdi yok. Bir de yalnızlığım, kahrolası...

Yeni hikayeler yazılmalı bu sabah ya da bi sabah. Olmadı eski hikayeleri okumalı, hatırlamalı, hatırlatmalı mı?

Bugünlerde yaşadığım en güzel şey belki de; yaşlı teyze ve poşetini kapı koluna astığı koca bir kavanoz incir reçeli. Rahatsız etmeden, sessiz sedasız iyilik yapmak, birilerini önemsemek de bu olmalı. Anne sevgisi gibi; karşılıksız, kavgasız, gürültüsüz, ayrılma korkusu olmadan. Ne güzeldir değil mi her şeyinle sevilmek ve bu sevgiden emin olmak. Sabah sabah...

Ne kadar ıssız bir cuma ve sol yanımda ( bu söylemi de hiç sevemedim ) hafiften bir sızı, bana insan olduğumu hatırlatan. Ben en çok bundan severim kalbimi, kim bilir...

Yeni şeyler ararım ya da sığınacak bi hayat da, ondan durmadan satır başı yaparım. sonuç mu?  bir saniye satır başı yapmalıyım...  

Bir söz bitişi gibi, son buldu sevişler ( TIK )

cem ben, üç nokta ( ... )

6 Eylül 2012

GÜL GİBİ GÖZLERİN VE ...

Gül gibi gözlerin ve dalgalı bir deniz bakışların
Ümidini kaybetmek en çok yüzündeki hüzne yakışır
Kan kırmızısı zaman, kan kırmızısı geliş gidişlerin
Kadife sesin nice aşığı canından bezdirir.

Uzaktan duyulan bir anadolu türküsü gibi hayat;
burun direğini sızlatan, gözünü yaşartan
Ve,
Hasadı yapılmış bi buğday tarlasında yalın ayak koşarsın, da acır ayakların
Bütün nefretini bereket tanrısına yükler dudakların.

Su gibi tenin, yumuşak pamuk gibi
Parmak uçlarında birikmiş yaşadığın zamanların
Omzun ve göğsün arasında saklanmış gibi şefkatin.
Uzanıp gece boyunca şefkatini tadabilirim

Uzaktan duyulan bir anadolu türküsü gibi hayat
Kan kırmızı dudaklarından dökülür en acılı ağıtların
Ve sabah,
ve bir sonraki sabaha doğru düşer yanağından gözyaşların.

Gül gibi gözlerin ve yumuşacık bakışların
Sarılıp sabahtan akşama, usanmadan ruhunda yatabilirim.

cem ben

Siz de bi sıcakta grip olmuşsunuzdur ve bilirsiniz. Öyle zamanlardayım şuan. TIK larsanız hüzünlenebilirsiniz.

İNSANLAR ÖLÜYOR

Ben şimdi insanlar ölüyor, öldürülüyor diye başlayacağım yazmaya. Sonra ben de dahil sil baştan okuyacağım yazdıklarımı "güzelmiş" ya da benzeri bir şey söyleyecek birileri, yorum yapacağız ve sonra sayfanın sağ üstündeki çarpıya basıp unutacağız her şeyi.

Akşam haberleri bir çok ilden canlı bağlantı yapacak, ağıt yakan aileleri gösterecek en acınaklı sözlerle. Ateş bu sefer  .... ailesinin evine düştü vs diyecekler. Yetkililer açıklamalar yapacak, sorumluların peşine düşülecek ve gereken ceza! verilecek. Sonra 2. haber bi trafik kazası, 3. haber birbirine laf söyleyen yetkililer, 4. haber balık av sezonu açıldı ve son haber tarkan konseri olacak. Sonra, unutulacak, unutacağız..

Hatta bi sonraki yazıda "aşk" diyeceğim, "bunaldım, bıktım" diyeceğim. Kendime ağlayacağım kelimelerde vs.

Ben şimdi insanlar öldü diye bitireceğim yazıyı, sonra akşam haberlerine kadar iş telaşına düşeceğim, haberler güm güm seslerle ve haberin merkezi biziz mesajlarıyla başlayacak, reyting kaygısıyla afili cümleler kuracak sunucu, biraz da hüzün bulaştıracak gözlerine sahici.

Ve bir çok eve ateş düştü dün gece...

cem ben, şimdi biri bana sımsıkı sarılsa ve dünyadan biraz uzaklaştırsa şefkatiyle, olmaz mı?

5 Eylül 2012

ŞAİRİN HASI

Ak gerdanına yandığımın dilberi
Geliverde öpeyim allanmış yanağını
E şimdi ben dilber aşığı mı oldum?
Öpeyim en hassas yerinden ey sevgili!

''Dil üstü'' gözüne yandığımın dünyası
Dilebirinin agzına vurayım odunu
E şimdi ben dilber dayakçısı mı oldum?
Sokayım arabanın tekerine sopayı ey sevgili!

Bak gerdanına yandım mı dilberiye?
Geliverde çakayım çizgisiz alnına kafayı
E şimdi ben hızır acil de olurum
Öperim belinden, tükürürüm canına ey sevgili!

Yirmilik dişi çıkamayasıca odun sevgili
Bira göbeği yapmışsın tak o kalın korseni
Dilber kısmı bira göbeği yapar mı dana?
Korsen patlasın yol ortasında da utan sevgili!

Bu şiir bitmez, benim sana yazacağım çok
Ağzına yüzüne tekmeyi çalacağım çok
En iyisi kırıp dizimi kafa atayım
ya da şiiri bitireyim iyi mi

cem ben, şairin hası :)

AŞK DA TERK ETTİ BİZİ


O zamanlar son saf hallerini yaşıyordu aşk, yol geçen hanına dönmemişti henüz. Okul dönüşü güller seriliyordu ya yollara. Henüz sanal dünyaya teslim olmamıştı insana has duygular.

Aşkın yerini teselli eden insanlarla doldurmamıştık, ''yerine sevemem'' nidalarıyla döndük her seferinde birbirimize. Biz aşkın vedasına yetişip, saçından tutup yakaladık onu ama kıymetini bilemedik. Sonra aşk boyut değiştirdi, acayip ruhlarda beden buldu kendine. Başkalaştı, iki kişiye has olmaktan çıktı, genelleşti.

Leyla ile Mecnun' la başladı aşk şekil değiştirmeye, en son en acınacak halini aldı, o halde sabitlenip kaldı.

cem ben, yapayalnız desek yeridir.

4 Eylül 2012

KÜFÜRBAZ

Ağzımı öyle küfürlerle doldurdum ki, karşına geçip gözünün içine baka baka suratına kusmadan hepsini, rahatlamayacak nefesim.

En son ne zaman umutla baktım dünyaya biliyor musun ya da umrunda mı?  en umutlu anımda bile aklımda dolaşan ''acaba'' dan haberin var mı hayat? umarsız s.gitlerin yüzümün ortasına öyle işledi ki hayaaat, en dostuna bile kısık gözle bakar oldum. 

En son ne zaman umutla baktım dünyaya biliyor musun hayat ya da umrunda mı benim ne yaşadığım ya da birilerinin ne yaşadığı, yalnız kalan ihtiyar komşu kadın, yürüyemeyen adam, biçare sokak çocuğu, umutsuz hasta vs.  umrunda mı hayat, insan denen bu garip canlı umrunda mı???

Ağzıma öyle küfürler doldurdum ki, geçmişe dönüp mavi gömleğinden başlayacağım kusmaya, sonra susup dinleneceğim bi zaman ve sana geleceğim gri memleketin sahte aşığı ve senden sonra da durmak yok, ve ona, kibrine, kurşun gibi sözlerin sahibine de dökeceğim son küfürlerimi bir bir...

En son ne zaman umutla baktım dünyaya biliyor musunuz sahte dünyamın kahramanları?

ÇOCUKLUĞUMDA


cem ben, küfürbaz

ESKİ(Cİ)

Eski zamanlar...
Eski zamanlardan kalma....
Eski bir hikaye...
v.s.

Eski ile başlayan bir çok şey;
biraz kahverengiyi,
biraz sarıyı,
biraz sigara dumanını,
biraz karışık zamanları,
biraz kaybetmişliği,
biraz özlemi hatırlatıyor bana.

Yok öyle içimi karartmıyor, yerle yeksan etmiyor. Sadece bir sonbahar akşamında, sarı ağaç yapraklarıyla kaplı yolda, uzağımdakine bakıp "keşke" diyen bir adam siluetini canlandırıyor içimde. Sezen Aksu, Murathan Mungan sözleriyle okuduğu şarkının klibinde lapa lapa yağan kar' a karşı ''eskidendi eskidendi çok eskiden'' diye bağırırken , keşke diyen adamın üzüntüsü biraz daha artsa da, depresyon arifesi getirilerini taşımıyorum içimde.

ESKİ kelimesi sonbahar gibi, hüzün gibi; anlamını bilmese de insanı okuyunca üzecek gibi. Şimdiki zaman eskimiş bir sonbahar ya da fotoğraf gibi, hüzünlü gibi, özlüyor gibi.
Eski fotoğraflar mı? üstelik tab edilmiş bilmem kaç yıl önce sonra bi kitap arasında, bi rafta, dolabın üstünde unutulmuş kahverengi bi fotoğraf... sonra bir gün, pat diye önüne düşmüş kitabı alırken ya da rafı temizlerken, ne hüzün...

ESKİ kelimesi biraz kahverengi, biraz Şebnem Ferah (TIK) , biraz çocukluğum, biraz sen, biraz mavi gömleğin, biraz....

cem ben, eskici