25 Aralık 2012

DAHASI YOK

"Günaydın" dedim bu sabah rüzgara, hem de nasıl bi rüzgar ve günaydınlar artık karanlık. Biraz daha ağardığında gördüm pembe bulutları, "ah yanaşıp nasıl sevişilir deniz üstü pembesiyle" dedi şeytan. Oysa vahşi cinsellikten bağımsız, şefkatli bi söylemdi bu, huzur gibiydi daha çok. Montumdan kurtuldum ve ceketimi, ve kravatımı, ve saçlarımı savuruyordu rüzgar. Kollarımı açsam yeni doğan güneşe doğru, Hollywood filminden bi sahne çalmış kadar utanabilirdim, bu aşikar. Ah yeşilçammm...

Sonra olmayacak bi şarkı çalıyordu, az önce değdi kulağıma. Ben o şarkıdaki sözleri bi zaman öncede bırakmıştım oysa.  Kaldı ki, bazı hayallerde ki asıl kahramanlar, gerçeğin farkında değiller gibi asla. Öyledir, ötesi yan yana olurdu  bazı bedenler bu da aşikar..

Son zamanlarda daha az resim çekiyorum. Dost sohbeti ya da oturup o manzarayı seyretmenin daha keyifli olduğunu düşünür oldum ya da yaşlanıyorum, ki 35' e ne kaldı...

"Sadece yazmak için yazıyorum" gibi bi hissiyatın içindeyim şuan. Şu satıra kadar yazdıklarım, bi çöp bidonuna sıkıştırılmış sebze meyve artığı gibi. Kağıt gibi değil, poşet gibi de değil, belki biraz ölü hayvan leşi ama daha çok sebze meyve artığı. 

Dün gün boyu sadece ilaç için su içtiğimi fark ettim ki, çok severim su içmeyi. 

Dahası yok....

Cem ben, bi sakinliğin ortasında.