23 Aralık 2012

BELKİ

Gecenin bu vakti, uyumak yerine bi kahve yapıp, soğuğa aldırmadan seyrederek denizi, dumanını üfleyebilirim   gökyüzüne. Yanında Sezen de dinleyebilirim ya da bıktırmamak için rastgele bi şarkı açarım, belki...

Geceden bağımsız komşu edinirim, beş çayı tertipler, kahve ikram ederim, dedikodu yaparım belki...

Hatta annem kadar temizliğe adarım kendimi, sabahın körü çamaşır makinesini çalıştırırım, halıları silerim yaşlanana kadar, belki...

Ya da babam kadar, o kadar... belki...

Uzun yollara düşerim, çamura batarım, kirlenmek güzeldir demez annem, babam belki...

Gaza basarım en sert virajlarda, kaygan yolda biraz daha gaz, bariyerlere göz kırparım da arabaya kıyamam, belki..

Gecenin bi vakti, ben yine de Sezen dinlerim ki, vazgeçmek yakışmaz gövdeme. Sarı odalar iyidir ya da iyi midir? belki...

Ve dişlerimi fırçalarım en olmayacak zamanda da, kahvenin tadına yabancılaşırım, sonra hayatın tadına ve en son tatma hissiyatımı kaybederim de bi duyum azalır ne çare...

Sonra Sezen çalar, ben alır başımı giderim efeleri gibi, belki...

Ve yeni korkular yetiştiririm kış kıyamet; sera, sabit sıcaklık v.s.

(TIK)

cem ben, belki...