29 Kasım 2012

BİR DE SIRTIMI GÖRSEN...

Ben limonlu bi adaçayı içerim, sen kahve de içebilirsin çay da soda da su da...

Bir uyku hali yine, gribal enfeksiyon ve tepemde gezen kara bulutlardan zaar. Olmayaydı, mavi zemin üzerinde böyle öbek öbek beyaz bulutlar olaydı ya da kollarımı açaydım, gitme diyeydim........   zzzzzzzzz
Öyle olsaydı fotoğraflayabilirdim anı ve  #anıyakala (mış) olurdum. İnstagram dili mi bu?

-ben mış gibi yapmaam (sezen' den dolayı bilirim şarkıyı, hakkımda kötü şeyler düşünmeyiniz. sezen' den dinlemek isterseniz TIK layınız.)

Çok garip mevzular dönüyor etrafımda. Cariyeler, helal kılınmış köle kadınlar, islam dini ve dahası. Uğultu gibi bazen hayat biliyorsun değil mi?  Karadeniz' de fırtına yaşadıysan bilirsin, ona benziyor hayat. Terli dışarı çıkıyorum ve fırtınasından etkilenmemeye çalışıyorum. Saçlarımı uçuruyor, kravatımı savuruyor ben düzeltmeye çalışıyorum olmayacağını bile bile...

Sürekli bilmediğim bir dilde selam veriyor insanlar. Bi ekrana kilitlemişim aklımı ve selamları algılamaya çalışıyorum ve insan silüetleri beliriyor aklımda. Üzerine kaş göz çiziyorum, ve cildini esmerleştirip hayatıma katıyorum gibi. Sonra sanal bi silüetle bilmediğim dilden sevişiyorum. Nasılım, tedavi sürecim ne kadar sürer, iyileşebilecek miyim peki?..

Sonra ya "bu doğruya" ya "bu'na" sırtımı dönmem gerektiğini anlıyorum. Kültür diye bi gerçek var bilirsin ve kültür der ki "buna dön sırtını, doğru senin olsun" ve öyle yapıyorum bi sabah. Bilmediğim dilde, esmer silüetlere elvada gönderiyorum ve bu kez anı yakalayabildiğimi anlıyorum. An öyle kalıyor, ümitsiz ve....

Ha bir de sırtımı görsen, gözümden daha yaşlı belki de.

cem ben,  gerçekhayattaveuyanıkhalderüyalargörenvebunuyaşıyabilenadam