4 Eylül 2012

ESKİ(Cİ)

Eski zamanlar...
Eski zamanlardan kalma....
Eski bir hikaye...
v.s.

Eski ile başlayan bir çok şey;
biraz kahverengiyi,
biraz sarıyı,
biraz sigara dumanını,
biraz karışık zamanları,
biraz kaybetmişliği,
biraz özlemi hatırlatıyor bana.

Yok öyle içimi karartmıyor, yerle yeksan etmiyor. Sadece bir sonbahar akşamında, sarı ağaç yapraklarıyla kaplı yolda, uzağımdakine bakıp "keşke" diyen bir adam siluetini canlandırıyor içimde. Sezen Aksu, Murathan Mungan sözleriyle okuduğu şarkının klibinde lapa lapa yağan kar' a karşı ''eskidendi eskidendi çok eskiden'' diye bağırırken , keşke diyen adamın üzüntüsü biraz daha artsa da, depresyon arifesi getirilerini taşımıyorum içimde.

ESKİ kelimesi sonbahar gibi, hüzün gibi; anlamını bilmese de insanı okuyunca üzecek gibi. Şimdiki zaman eskimiş bir sonbahar ya da fotoğraf gibi, hüzünlü gibi, özlüyor gibi.
Eski fotoğraflar mı? üstelik tab edilmiş bilmem kaç yıl önce sonra bi kitap arasında, bi rafta, dolabın üstünde unutulmuş kahverengi bi fotoğraf... sonra bir gün, pat diye önüne düşmüş kitabı alırken ya da rafı temizlerken, ne hüzün...

ESKİ kelimesi biraz kahverengi, biraz Şebnem Ferah (TIK) , biraz çocukluğum, biraz sen, biraz mavi gömleğin, biraz....

cem ben, eskici