15 Eylül 2012

BEN KAÇTIKÇA GELİYORSUN

Ben kaçtıkça geliyorsun, 
boyun bir uzuyor, bi kısalıyor. 
gölgen bi yüzüme bi gövdeme düşüyor
en çok kalbimi vuruyor gözlerin.

Sonra yirmi yıldır biriktirdiğin, olanca güvenini bırakıyorsun bi yatak odasında, bi otogarda, bi benzin istasyonunda. Öyle çirkinleşiyor ki yüzün, gözlerin delip geçiyor şeytanın bakışlarını. 

Yenile yenile yenmeyi öğrenen insan
bi gün aldatmayı da öğrenebilir mi acaba?
gözlerinin içine baka baka yalan konuşmayı
ve aşkı, evet aşkı alet etmeyi ihanetine.

Sonra sebepsiz ağlayan bir çocuk muamelesi görmek. Sebep yoook, sebepler sır olmuş bedenimde. Sadece emziğimi düşürdüm işte...

İnsan, güle oynaya gömer mi kalan umutlarını toprağa
ki huzur arıyorsa, gömmeli başka yolu yok 
''bizim kaderimizde yalnızlıkmış'' der bi ses
Gizlice alır cebine saklarsın sen de.

Sabah, biraz gözyaşı vardır belki kahvaltı öncesi ve kaynağını unutturan başka başka gürültüler. Aşktan değildir o heyhat, kullanılmış gibi duran bedenindendir belki. Eskimişşş, hoyrat zamanda eskimişşş, eskitilmiş.  

Ve çok yazarım bu sabah, inanmazsın gözyaşımı katar çok yazarım ve bi emzik uğruna ağlarım sanarsın. Daha çook yazarım da bir türlü beni anlamazsın.

Bir de bunu dinleyin (TIK) orda benden bi acı kaldı, siz de eşlik edin.

cem ben, güle oynaya gömdüm umutlarımı