17 Temmuz 2012

Bİ GÜN


Böyle bir boşluğun ortasında, hafif yalpalayarak yerçekimine inat, sana geliyorum. ''sana'' bir soyut aslında. Soyut işte, elle tutulmayan, gözle görülmeyen. Sizin ya da senin karşında ki ben gibi de değil aslında, daha soyut, daha da soyut...

Lütfen görmiyeyim seni, bi yerlerde karşıma çıkma..... çen çen çen..... Sonra gün aydınlanmaya başladı, hiç geceden kalma değilim, boşuna debelenme. Benim tazecik, her daim diri depresif hayallerim var. Öyle geceden kalana muhtaç değilim çok şükür. Pöfff, bi boğucu ruh haliyle yetinecek adam mıyım ben?

küfürrr..

Sahanda yumurta, pardon tavada yumurta... en cafcaflısı hangisi ola ki? "Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıktı?" diye sormayacağım, hayır hayır o kadar kötü olmayacağım şimdi. Sahi bilim adamları çözmüştü, hangisi hangisinden çıkmştı? ki bilim insanıydı o, adama indirgememek lazım durumu. Bla bla bla yok lıbla lıbla lıbla daha umarsız olur sanırım. Zeytin peynir zaten mevcut... pantolon, gömlek (kravatlar çıkartılacaaaaaakkk, çıkart.. hey densiz sana diyorum çıkartsana).. çanta, pıs pıs, mis mis... yok dişler ortada kaldı....

Veeee;

-buyrun nasıl yardımcı olabilirim?
.şunu alabilir miyim?
-bana kalsa vermem ama işim bu, mecbur.. al sana şu ( şak şak.:)).. bir daha gelme, paso yatasım var..

böfff (sıkıntının yumuşamış haliyle) in-ye-çık.. kahve sessizlik, yan yana pek süslü bunlarda, bi ondan bi ondan..

Veeeee;

-buyrun nasıl yardımcı olabilirim?
.bana ancak Allah yardımzı olur.
-sevindim, en azından ben yorulmayacağım.

kalemi kaldır çantaya, bilgilerin sayıldığı da yeter, kapat kapat.. kaçmalıyım, daha bir sürü depresif söylemler beni bekliyor...

cem ben, eskilerden...