18 Haziran 2012

ŞİMDİ SİYAH OKUNAN BİR KAHVERENGİ GİBİ HER ŞEY ÇOCUK

ÇOCUK

Sen sağanak yağmurların,
şiddetli gök çığlıklarının yeşerttiği çocuk.
"Her kışın sonu bahardır" söylemlerini yalanlama.
Gün olacak,
Filistin semalarında da gezinecek bahar müjdecisi uçurtmalar.
Güneş yüzüne yüzüne vurup kamaştıracak gözlerini.
Bir sabah,
kahvaltı sofrasında hazır duran sütün,
bomba sesleri olmadan yudumlanacak.

Sen,
kendi sınırlarına hapsolup dünyayı görmeyen gözlere aldanma çocuk
Babana sarıl, daha sıkı
O seni kanıyla da olsa koruyacak.

Şimdi,
Sadece uzaktan bakıyorum gözlerine
korkak,
umutsuz,
asil gözlerine..
Ve her akşam sövüyorum dünyanın dengesizliğine.
Ama sen yılma çocuk,
sen,
şiddetli sağanakların yeşerttiği çocuk
bugün biraz daha umutla bak ülkene...

ŞİMDİ SİYAH OKUNAN BİR KAHVERENGİ GİBİ HER ŞEY

Yok bu değildi.
Daha başkaydı karanlık huzurları.
Yüksek sesli bir isyan dolaşıyordu aklımda
İsyan büyüdükçe hayata bağlıyordu dört elle
Okunduğu gibi kahverengiydi ''eskiden''
Bir kaç yudum çekilmiş sigara izmariti gibi
kahverengi ve huzurlu.

Bu değildi;
ay üstü bulut geçişleri,
kaygılı hayal kahramanları,
o sokağın aydınlığa çıkan sonu.

Başkaydı
Aşk şarkılarında başlayan kalp ağrıları
en fazla üç şarkılık sürerdi
Sonra A yüzünün dördüncü şarkısı başlardı
Bir kaç saniyelik cıs tak sesinden sonra
Ve biterdi karanlık sokak,
aynı aydınlığa çıkardı.

Keşkeler vardı,
cümle başında en asil haliyle yerini alan
bugün gibi imkansıza çıkarmazdı yüklemi öznesini
keşkeler,
umuda çıkardı.
Bu değildi
geleceğe dair kurulan hayallerin senaryosu

Şimdi,
ne umut veren bir keşke
ne de öznesini kendisi kadar düşünen bir yüklem
Şimdi,
isyan küçüldü,
küçüldükçe kaçtı hayat ellerimden
Şimdi,
siyah okunan bir kahverengi her şey.
şimdi,
......
...
.
acıdan geçtim güzelleştim