28 Haziran 2012

BU DA BÖYLE OLSUN

"Sadece boşluğa bakıyorum" diye başladım güne....   şeklinde devam edecek kadar klasikleşti mi hüzünler? Ne oldu bilinmez ama böyle başladı gün; Akşamdan kalan, geceden kalan, geçen geceden kalan, yok yok önceden kalan...

Sokağa atıp bedenimi, aklımı aslımdan uzaklaştırmak için uğraştım ilk. Sonra deniz kenarında yürüdüm, deniz kokusu iyidir ya hep, plajda ki mutlu insan tablolarına baktım çok kısa, dalgakıranı gezdim, kalesini, merdivenini, tarihini çektim içime, yürüdüm... Deniz tarafı daha serin olurdu, belki hüznü de azaltıcı etkisi vardır diye o tarafa geçtim. serindi ama diğer her şey aynıydı...

Geri dönüp bilgisayarın başına oturdum, bütün izlediğim blogları gezdim belki, yazılanları okudum, biri hariç hiçbirine yorum yapmadım. Sessiz kalmayı, yokluğumda özlenmeyi istedim belki ya da önemsenmeyi.... ŞU blogu okudum biraz daha uzun. İlk psikologa (psikiyatr ya da) gidişim ve yaşadığım hayal kırıklığı geldi aklıma. Doktorun, belki de farkında olmadan ''seninle paran için konuşuyorum'' tavrını ve dibine vurduğum duygusallığımın karşısında kurulan teknik ve duygusuz kelimeleri anımsadım. Bu bilim böyleydi belki, her şeyi soğukkanlılıkla karşılamak maharetti. Gitmeden önce oturacağım yeri, yüzüme vuran ışığı kendi istediğim gibi ayarlayabileceğimi düşünüyordum misal. Asosyaldim ve aşırı ışıkta birilerinin yüzüne yüzüne konuşamıyordum, telefonda da anlatmıştım bunu, neyse...

Sonra ilk okul mezunu babam ve okuma yazma bilmeyen anneme psikologa gitmek istediğimi söylediğimde ki yaklaşımlarını anımsadım. Babamın '' Neden böyle oluyor oğlum?'' deyişini ve annemin ''Git, inşallah iyi olacak'' deyişini çok iyi hatırlıyorum. Belki de ilk kez bu kadar yakın olmuştuk birbirimize.

---------------------------
Uzun bi ara verdim bu yazıya, sonra kafamı ekrana çevirip tekrar okudum yazdıklarımı. Bir yazıda ilk kez bu kadar kendimi anlattığımı fark ettim. Bu da böyle olsun dedim, bu da böyle olsun...

bu şarkı da hediyem olsun: BUYRUNUZ

cem