30 Haziran 2010

HAZİRAN

Kendini nisan sanan bir haziran ne kadar mutlu olabilir ki...

Sizce de haziran hayatından bezmemiş midir?

Tek korkum nisanın haziran yağmurlarını kıskanıp, çıkması muhtemel aylar arası çatışmanın fitilini ateşlemesidir açıkçası...

sonra temmuz,
sonra ağustos...
.....
...
.


cem

28 Haziran 2010

GÜL PEMBE


Şimdi eski zamanlardan kalma bir şarkı dinliyorum. İçerisinde bir dolu sır sakladığım, o zamanlar yazıp çizdiğim bütün ''beyaz sayfalarda'' içinden bir cümle bıraktığım o şarkı. Gül pembesini eşitlediğim başka isimler, gerçeği saklamaktan öte bir şey değildi. Sen bilmedin, hiç bilmedin her başka ismin ben de sana çıktığını, sen hiç bilmedin bütün gül pembesi sendin, sen hiç bilmedin gül pembesini örttüğüm içimdeki sırdın...

Ben kendimi kendimden dahi saklamaya sende başladım. Ben senin yeşile çalan gözlerinde yaşadım yalanlarımı... Sen kendimden onsekiz yıl çıkartığım zamanlardan kalma unutulmazımdın. ...

Duvarlarına adını okuduğum virane, ahırdan bozma gece kondu evleri tek sığınağımdı o zamanlar. Şimdi onlarda yok, şimdi durup düşünmedikçe sen de yoksun ama senden kalan, somut yalanlar yüklediğim şarkılar çalınca soyut gerçeklerimle yüzleşiyorum...

Ben sana dair hayallerimi Sezen Aksu' da, Barış Manço' da sakladım... Bir gün yalansız bir zamanda karşılaşırsak, hepsini hediye edeceğim sana...


cem




27 Haziran 2010

ASLINDA BEN AŞKI ANLATACAKTIM

Aslında ben aşkı anlatacaktım.
Bir ucundan tutmak için çok uğraştım kelimelerin,
aşka dair iki kelam etmek için çok düşündüm.
Nihayetinde anladım ki daha aşkı tanımamışım
ya da tanıtmamışlar...

ve yine anladım ki okumak en kolayı
bilen, duyan, görüp yaşayan yazsın ben okumaya hazırım...

Anlamak mı?
söz vermiyorum...


cem

24 Haziran 2010

TERÖR-AKASYA DURAĞI-REYTİNG

Hitap ettiği toplumdan bu kadar kopuk televizyon ve gazeteleri olan başka bir ülke var mıdır?

Üstelik aynı televizyonlarda, aynı uzaklıktaki programlar aynı halk tarafından izlenme rekorları kırıyorlar. Ertesi gün yapacağı çapayı, ekeceği ekini unutan çiftçi ya da sabahın bi körü dolmuşlarda güne tıka basa başlayan işçi-memur pür dikkat ful makyajlı kadınları, manikür-pedikürlü erkekleriyle kokuşmuş bir hava sergileyen dizileri izliyorlar. İnsan merak ediyor, bu ''ne verirsen onu alır toplum'' mantığı mı yoksa tamamen mantıksızlığın getirdiği sarhoşluk mu?

Acaba eğlencelerde-partilerde sabahlayan, zekasını kullanamayan, son model üstü açık arabalarda cafcaflı hayatlar süren, sürekli şampanya patlatan insanlar gibi mi olmaya özeniyoruz. ''şehitler ölmez, vatan bölünmez'' nidalarıyla ortalığı daha önceki gün inleten bi dolu insan bugün ne yapıyor merak ediyorum. Bakın ilginç bi anekdot;

19 Mayıs günü gerçekleşen terör olayını herkes biliyor, sorsak hiç kimse unutmadı fakat aynı gün televizyon izlenme oranlarını ve en çok izlenen televizyon programları da oldukça dikkat çekici...


TOTAL

1. AKASYA DURAGI
2. KUCUK KADINLAR.
3. ADANALI
4. AKASYA DURAGI (OZET)


AB

1. KUCUK KADINLAR.
2. DİSKO KRALI
3. AKASYA DURAĞI
4. STAR ANA HABER


Akasya durağı birinci, hem de 19 mayıs akşamı... ''Yas tutmayalım, onları sevindirmeyelim'' söylemleri safsata bence, belki karalar bağlanmamalı ama az bi durup düşünmeli, bi şapkayı öne koymalı sanki..

Velhasıl bi noktadan sonra kendinden geçmiş, balık hafızalı toplumlar olduk çıktık ve eminim akşam Akasya Durağı' nı izleyip sabah cenaze törenlerinde gövde gösterisi yapmış bi dolu insan da vardır bu ülkede. Bi dolu her şeyi anında unutan, iradesi dahilinde tepki veremeyen, ne yaptığının farkında olmayan... ve yine ne yazıktır ki demokrasi denen şey, onlara da eşit mesafede ve onların da bu ülke yönetimine katkıda aklı selim, ne yaptığını bilen insanlar kadar hakları var. Aynı insanlar hiç durup düşünmemiştir eminim ''terör neden var, neden son zamanlarda ayyuka çıktı?''.. onlar için çözümde basit zaten, suçlu da belli...

Birileri pişirip pişirip sunuyor önümüze. her şeyin farkında olup sırf açlıktan yesek gam yemeyeceğim de karnımız tok da olsa yemeğin tadından-sunumundan gözümüz öyle dönüyor ki, ne sunanı görebiliyoruz ne de tokluğumuzu...

Ben bu ülkede ki bir çok insandan bazen çok sıkılıyorum...

(umarım behlül-bihter ikilisinden fırsat bulup bu yazıyı okur bugün birileri)


cem




21 Haziran 2010

UZAĞIMDAKİ

Biz biraz daha umutlu zamanlarda büyüdük.
Hatırlar mısın, şarkılarda daha çok umut vardı o zamanlar.

alevlerin arasından yüzler geçiyor
yüzler alevlerden türkülere geçiyor
günler alevler gibi geçiyor
koş,
ac kapıyı
yeni ufuklar getirmiş,
gülmeyi bilen çocuklar..
bak,
çocukların ellerinde güzel günler var
güzel günler


diyordu bir zamanlar Suavi. Biz biraz daha umutla bakıyorduk dünyaya, belki de bugün içimizde bir yerlerde hala kalan umut bundandı, kim bilir!

Şimdi körelmeye başladıkça umudum eski şarkılara dalarım. Kendi adıma olmasa da dünya adına umudumu kaybetmemek için.

günler mi?

Bugünlerde bana ait değil yine. Yine başka hayatlarda, başka rollerdeyim. Ve hala bir yerlerde kalamıyorum uzun süre. İçimde hep bir kaçma, hep bir yalnız kalma isteği. Öyle evet, tam da bıraktığın gibi.. Benim yine kaçma vaktim geldi uzağımdaki, ama bu sefer bu kafesten kurtulabilir miyim bilmiyorum.

Alevlerin arasından yüzler geçiyor yine anlayacağın...


cem

20 Haziran 2010

KIYAMET SEN DE...

Ben insanı anlamadım gitti heyhat. Nasıl bir ruh hali böylesine şiddete sürükler aklı, böyle hoyratça can aldırır?

Ben bilemedim gitti açgözlülüğü, açıkgözlülüğü dünya. Dil,ırk, kültür için bu kadar can almak neyin nesi. Hiç konuşmasan asıl dilini, kültürünü tamamen unutsan dahi, değer miydi?

Dil ne?
Irk ne?
Kültür ne?

Dünyada iletişim kurabilmemiz için geliştirilen bu araçlar nasıl oluyor da amaç olup can almaya sebep oluyor.

Ben insanı anlamadım gitti heyhat. Hatta ben insanı sevemedim gitti. Her gün hırslarına yenik düşüp can alan insanları-ülkeleri görmekten sıkıldım.



cem

15 Haziran 2010

-MELİ, -MALI

.Kendimin farkına varmamalıyım
.İçinde bulunduğum hayatı düşünmemeliyim
.Sezen Aksu ya da Hozan Beşir dinlememeliyim.
.Haberleri takip etmemeliyim.
.Seni ve seninle olacak hiçbir şeyi düşünmemeliyim
.Yarını düşünmemelyim
.Hayatı küçümsemeliyim
.Ergenlik döneminden çıkmalıyım
.Daha az uyumalıyım ya da daha çok uyumalıyım.
.Düşünmemeliyim
.''olmalı'' değil ''kısmet'' demeliyim
.Detayları takmamalıyım
.Kıskanmamalıyım
.Unutmalıyım belki
.Kurallara uymamalıyım
.Kural koymamalıyım
.Büyümeliyim
.Blogtan vazgeçmeliyim.
.Sonra büyümeliyim.
.-meliyim
.-malıyım
....
...
..
.

pardon ya, çok eskidendi bu hikaye...

cem

14 Haziran 2010

BULDUM; GÜNEŞ...

Bütün unutulmaz sıkıntılı anıların çaresi güneştir herhalde. Hatta kendimce bunun kesinliğine eminim de, dışarıdan bakınca iddia gibi gözüksün istememden kaynaklı o "herhalde".

Şimdi bunu kanıtlamak için bi dolu tezim, savım, önderim, kanıtım var da, hava sıcak-güneşli yazamam...:)


cem

13 Haziran 2010

İLGİNÇ

Mükemmel bir pazar, çok ilginç. 2010 FİFA Dünya Kupası maçları beni de tesiri altına aldı kanımca.

Ve yine çok ilginç; Dün izlediğim Amerikan yapımı bir filmin, kadın başrol oyuncularından birinin üst arka dişlerinden biri eksikti. Hiç yakıştıramadım, ''mükemmel'' Amerikan vatandaşına. Oysa bütün Amerika' lı kadınlar seksi ve güzel, bütün Amerika' lı erkekler yakışıklı ve kaslı değil miydi? neyse nihayetinde yine dünyayı kurtardılar da imajlarında oluşan sendelemeyi toparladılar bende... Allah Amerika' yı başımızdan eksik etmesin...

Bir de İsrail komandolarını sözde madara etmek için, ülkem medyasının yayınladığı fotoğraf kareleri var. Kim kimin hayrına çalışıyor anlamak zorlaşıyor bazen. Ben biliyorum az çok fakat ülke insanı biraz şaşkın gibi... haaa şeydi o, gazetecilik... çok pardon...

Şok şok şok

Bilmem ne okulunun öğrencileri öğretmenleriyle beraber cuma namazı kıldı. Skandal... Kaçııınnnn irtica hortladı...
(bu da geçmişten bir anektod)

Orta doğunun lideri de ben olacağım en sonunda..:)

v.s. v.s. v.s. ......

Gana' yı yener Sırbistan, kesin.........

zzzzzzzzzztttttttttttt...


cem





12 Haziran 2010

KİRLİ CUMARTESİ

Yok sana-muamma- bi gıcıklığım. Telefonlarını da açardım belki ama...

Başka bir cumartesi görüşelim. Bu cumartesiyi ilgililer=yetkililer kirletti.

AKŞAMA PİSLİKLERİ TEMİZLEYEBİLİRSEM BELKİ...

( Blogumu izleyen 243 arkadaş; iyi seyirler... ben bunu hiç yapmamıştım değil mi? )


cem

7 Haziran 2010

ÇOCUK

Sen sağanak yağmurların,
şiddetli gök çığlıklarının yeşerttiği çocuk.
"Her kışın sonu bahardır" söylemlerini yalanlama.
Gün olacak,
Filistin semalarında da gezinecek bahar müjdecisi uçurtmalar.
Güneş yüzüne yüzüne vurup kamaştıracak gözlerini.
Bir sabah,
kahvaltı sofrasında hazır duran sütün,
bomba sesleri olmadan yudumlanacak.

Sen,
kendi sınırlarına hapsolup dünyayı görmeyen gözlere aldanma çocuk
Babana sarıl, daha sıkı
O seni kanıyla da olsa koruyacak.

Şimdi,
Sadece uzaktan bakıyorum gözlerine
korkak,
umutsuz,
asil gözlerine..
Ve her akşam sövüyorum dünyanın dengesizliğine.
Ama sen yılma çocuk,
sen,
şiddetli sağanakların yeşerttiği çocuk
bugün biraz daha umutla bak ülkene...


cem






4 Haziran 2010

AZ GİTTİM UZ GİTTİM TARKAN' A FARK ATTIM

Az gidip uz gidip deresini tepesini sorgulamayan-sorgulayamayan hayatın biçare varsaydığım ecüş bücüş adamı olarak, Tarkan' la olan kelime yarışımı da kazanmak üzereyim. Dudu dudu dilleri lıkır lıkır içmeye hiç teşebbüs etmesem de, kendisine sondan bir önce kurduğum cümle ile fark atmış durumdayım. Evet atasözlerimizi kişisel yazılarıma alet edip yaptım bu farkı, yaşasın atasözlerimiz.

Evet hocam, yorgun bir adam duruyor klavye başında. Ülkemde hiç azımsanmayacak sayıda var olan "yumurta dayanınca faaliyete geçen insan" modeli bugün sinir nöbetlerimle iletişim halindeydiler. Kendilerine, 30 küsür yıldır sakladığım, biriktirdiğim ve zaman içerisinde kendiliğinden oluşan tezlerimi haklı çıkarttıkları için şükranlarımı bir borç bilirim. E haliyle depresif anlarımda gayri iradi ortaya çıkan ironik söylemlerimi de mazur görmelerini arz ederim, başka türlü sizlere ve mantığınıza tahammül etmek zor zanaat yumurtacı dostlarım (bakın hepinizi hala dost olarak görebilmekteyim). Neydi efendim, kamu kurumlarında memurlar çok suratsız olurdu. Suratımı aldınız ya, sizde yani. Boşuna bana kara çalmayın.

Heeeyyttt, biz Osmanlı torunuyuz üleynn, kafamızı bozmayınız binaenaleyh sonrasının hesabını yapamazsınız.

Neyse efem, suratımın kaldığı bireylerden birinden suratımı geri alıp, hafta sonu huzurumu yaşamak üzere az biraz sonra buradan ayrılacağım.

saygılar...

(Bu arada yalan konuşmuş olmak istemem. Belki de farkına varmadan dudu dilli birinin dilini lıkır lıkır içmişimdir. yaptıysam da bu tamamen benim terbiyesizliğimdir.)


cem

1 Haziran 2010

KARIŞIK

bu sene yaz gelmeyecek...........
..................çok sıcak

terör
insani yardım
israil
.........devlet mi??????
İşte bıraktığım yerdeyim

yazısız ......................ya da bıraktığın
karışığım

çok ...............yorumsuz


KUSURA BAKMAYIN..................

cem
kim?