12 Nisan 2010

TEDİRGİN

İki gündür devam eden blog mimarisi işimi tam hallettim derken Pandora blogdaşımın da uyarısıyla başladım yeni şablonlar aramaya. Az gidip uz gitmeyi yeğlerdim lakin, klavye başında bir şablon bulabilmek için kendimi paraladım. Sonunda bu çıktı ortaya. Lütfen ''boğuyor'', ''yazılanları okuyamıyorum'' gibi yorumlar yapmayın, yoksa şablon yollarında ömrümü harcayacağım suçlusu siz olursunuz. Beğenmedim, olmamış, cıkss, eh işte v.s. demek serbest, o zaman yeni bi arayışın içine girmem, yeter ki rahatsızlık verici öğelerin varlığını ima etmeyin yeter...

Hazır başlamışken boktan pazartesiden bahsedeyim biraz.
-bir saniye ya deprem oluyor ya da biri bizim evi yıkmak için uğraşıyor, bakıp geleyim...
-herhangi bir tehlike görmedim, faredir herhalde..:) duvar yiyen fare, çok ilginç..)

neyse pazartesi diyordum..

ben bütün hoşgörüm, insanları kucaklayan hayat felsefemle! güne başladım. evet, ilginçtir küfrederek uyanmadım misal, gayet sakindim. Sonra işe gittim hoppidi hoppidi havasında (fakat güneşli bir gün olsa çok daha güzel olabilirdi her şey) güzel bir başlangıçtı benim için lakin ilerleyen dakikalarda bir iç sıkıntısı (bir baldır bacak agrısı, sağdan böyle çekme yapıyor...:))

-harbi biri evi soyuyor, kusura bakmazsanız tekrar bakacağım..
cıksss hala bir tehlike yok..

neyse(2) efendim, iç sıkıntısı akabinde kodese tıkılmış kaçkın gibi iş yerinde bir aşağı bir yukarı voltalar başladı bende. Gelen gidenin direkt boğazına yapışıp, ''bir daha gelmeyin ulaynnn buraya'' demeyi çok istedim ama yapamazdım, ekmek parası...:)

-ekmek parası deyince, emre' nin fenerbahçeye geçmesini küfürle protesto eden seyirciye, cevabı çok ilginç gelmiştir bana; ekmek parası... altından herhalde bunların ekmekleri-

İç dünyamda bağıra çağıra akşamı ettim nihayetinde ve iş yerinden bir nevi kaçarak uzaklaştım. Umarım parmak izim kalmamıştır..

-yok hacı olmayacak, kesin birileri var bu evde, onlara bakmalıyım... ben gider...


gereksiz adam