17 Şubat 2010

17 Şubat 2010

En boktan sabahların birine uyandım bugün. Ortada olmayan nedenler, iç sıkıcı hal alıp üşüştüler bünyeme. El attığım hiçbir şey yerinde değildi, üstelik gergindim. Normal zamanlarda hoşgörüyle karşılayabileceğim ve hatta mutlu olabileceğim her şey battı bu sabah bana. Çok zamandır devam eden piç bi kış tadındaydı hala hava. Ne kırlara koşup atlayıp zıplayası geliyor insanın, ne de kahredesi. "Bir bırakın ulan yakamı" nidalarıyla yollara düşüp, son sürat koşasım geldi Mirkelam misali. Bi farkla, her adımda üzerimi örten şeylerden birinden kurtularak. deli damgası yemek hiç zor değil oysa, ama kendini kandıramıyor insan...

Olmadı tabi, sıradan bütün sabahlarda yaptığım gibi düştüm yollara. Kimseye "günaydın" demek istemiyordum. Ne olurdu isteyince tanınmaz olabilseydi insan. "Pöfff bi sürü adamın girip çıktığı kurumda çalışıyordum değil mi ben, imkansız bir başıma kalmam." kahredişleriyle girdim iş yerine.

.günaydın
.günaydın
..........
gün ayamadın ulan...

Sonra herkes uyuzdu bugün, o bayan çok iğrenç kırıtıyordu, öteki adam yüzüme yüzüme soluyordu ve iğrenç kokuyordu nefesi, öteki ahlaksızdı, beriki akılsız, kahpe, pislik, sıradan, çirkin, çarpık bacaklı, asabi, offf, pofff.....

Amirin istekleri de bitmiyor baksana, bi az iste adam, bi azla yetin, baksana suratıma bi gerginliğim yüzümden okunuyor olmalı, bi bak ve anla. Gerçekten amire, ona buna, hatta bütün insan evladına insan psikolojisi üzerine eğitim verilmeli. Bakkal, manav, terzi, berber, şoför herkes eğitilmeli bu konuda. hatta mümkünse dünya benim etrafımda dönmeli..

Ben 32 olmuştum değil mi?

Al sana hayata saldıracak bi gerekçe daha. Dün ironiyle yaklaştığım mevzu bugün batıyor işte bana.

Neyse gün bitiyor zaar, hatta mesai bitti. Şimdi boşalıyor insanlar yavaş yavaş. başladı "iyi akşamlad" seansı. Ah nasıl sevgi yumağıyız biz böyle....

iyi peki,

iyi akşamlar.....

Son olarak; anne bırak dağınık kalayım, ne olur beni toplama...


gereksiz adam