27 Eylül 2009

BU SABAH

Bulutlu, rüzgarlı, karmaşık bir güne uyandım. Günün adı pazar üstelik. Bi sürü sigara içtim Sezen eşliğinde. Adını koymak için uğraştım bu boşluğun, kaynağını aradım, bulamadım. Bulutların foroğrafını çektim, beğenmedim, telefona küfrettim, sildim, tekrar çektim. Kahvaltı yaptım öfleye pöfleye...

Sigara yaktım, kahve içtim, sigara yaktım, sigara...

Bu sabah kelimelerle kavga ettim, seni düşündüm, aynaya baktım, anlamlandıramadım. Sezen dinledim; İstanbul İstanbul olalı hiç görmedi böyle keder....

Kış geliyor işte, kış kapıda. İlk kar ne zaman düşer acaba?

''Tamam söz;
şehre ilk kar düştüğünde yürüyeceğim sokaklarda aylak aylak.
Ördüğün kazağı,
hediye ettiğin montu giyeceğim.
Erken gittiğin için sana kızacağım, küfredeceğim...

Tamam söz;
şehre her kar düştüğünde, seni düşüneceğim tebessüm ederek.
O kadınlara hiç bakmayacağım..''

unutmadım...

Bu sabah kendime yenik uyandım, odaları dolaştım, hepsinde sigara içtim, camdan dışarı baktım, baktım, baktım, baktım....

Yapacak hiçbir şey yok, gitmek istedi gitti...


gereksiz adam